Önce emzir, sonra sal deryaya…
Kur’an-ı Kerim’de, “(Musa dünyaya gelince) annesine, (çocuğun hayatı hakkında herhangi bir endişeye kapılmadan) ‘Onu emzir!’ diye ilham ettik.
‘Ne zaman ki hayatından endişe etmeye başladın, o zaman onu ırmağa bırak ve hiç korkma, üzülme! Biz mutlaka onu seninle tekrar buluşturacak ve onu (mesajımızı tebliğ için) gönderilenlerden kılacağız. Firavun’un ailesi onu ırmakta bulup aldılar; (bilmiyorlardı ki, o) ileride onlar için bir düşman ve başlarına dert olacaktı. Doğrusu Firavun, Hâman ve orduları, (bilhassa İsrailoğulları’na muâmelelerinde) çok zalimdiler. (…) Böylece Musa’yı annesiyle buluşturduk ki, annesinin gözü ve gönlü aydın olsun, artık üzülmesin ve tam mânasıyla bilsin ki, Allah’ın va’di haktır, mutlaka yerine gelir. Ne var ki, insanların çoğu bunu bilmezler. (…) Allah buyurdu; ‘Ey Musa! Seni kardeşinle destekleyip kuvvetlendirecek ve size öyle bir güvenlik garantisi tanıyacağız ki, âyetlerimiz (mucizelerimiz) sebebiyle size el uzatamayacak, herhangi bir kötülük ulaştıramayacaklar. Siz ve size tâbî olanlar neticede muzaffer olacaksınız. (…) Firavun ve orduları, gerçeğin rağmına ve hiçbir hak-hukuk tanımadan ülkede büyüklük tasladılar ve zulmettiler. (Yaptıklarının hesabını vermek üzere) Bize döndürülemeyeceklerini sanıyorlardı. Ama Biz, neticede onu ve dünyalarını kıskıvrak yakaladık ve denize fırlatıverdik. Bak, o zâlimlerin sonu nasıl oldu?” (Kasas Sûresi, 28/7-40)
Kur’an-ı Kerim’in anlattığı bu tablolar ne ifade ediyor?
Önce emzirip mânevî gıdasını da ver evlatlarının, sonra Musa Aleyhisselam gibi korkmadan salıver deryalara…
İnkâr-ı ulûhiyete karşı, cihanın muhtaç olduğu ilaçları ve devaları, ilhâmât-ı Kur’aniye, sünuhât-ı Kur’aniye ve istihrâcat-ı Kur’aniye olan muhteşem eserleri ve onları şerh edip hayata taşıyan Pırlanta Serilerini mütalaa ve müzâkere ederek her gün mânevî gıda ve motivasyonunu temin eden bu yiğit vatan evlatları, insanlığa Hızır çeşmesinden “bengisu” taşıyacaklar. Bin senedir sağından solundan vurulan darbelerle aşındırılan insanlık kalesini tamir edecekler. Ana vatanı, Anadolu olan o Kur’an’dan istinbat edilip yetiştirilmiş güllerin nüvelerini, Anadolu’nun gülen yüzü olarak dünyanın dört bir yanına taşıyacaklar…
Hem de hiç hız kesmeden ve adımlarını açarak yollarına devam edecekler. Hazımsızların, hasedi imanlarının önüne geçenlerin, garazlı-marazlı, haset-fesat söz ve icraatlarını da, derin tevhid, marifetullah, muhabbetullah ve zevk-i ruhânî enzimleri ile hazmetmesini bilecekler… Vakt-i merhûna riayet etmenin de sabrın bir çeşidi olduğunu akıllarından çıkarmayacak ve asla acûliyet girdabına düşmeyecekler. Münafıklar önünde eğilmeyecek, alçaklar karşısında alçalmayacak; zeliller karşısında zillete düşmeyecek; Rezzak-ı Hakikî’yi unutup rızık için asla boynunu aşağı eğmeyecekler ve bilecekler ki, bir kere eğerlerse, bunun arkası hep gelecek ve bir daha da doğrulamayacaklar…
Çiçekleri hep dipten besleyip dipten su verecek; bazı tepedelen ve tepeden bakanlar gibi başlarından sulamaya kalkışmayacaklar…
Dolu bardaklarla uğraşmayacak, boş bardaklara Kevser-i Kur’aniye’den süzülmüş âb-ı hayatlardan boşaltacaklar…
Her şeyin kokuştuğu, hırsızlığın fetvalarla meşrulaştırıldığı, en üst seviyede vicdan temsilcilerinin masumlara ve mağdurlara tekme ve iftira atmaktan hiç çekinmediği bir dönemde bu yiğitler, bütün güzelliklerin imanlı fazilet temsilcileri olarak yepyeni bir dünyanın kuruluş rükünleri olmaya gayret edecekler… Kendilerini kasmadan ve adımlarını kısmadan…
Dinamik duruş, aktif sabır içinde, sığ ve durgun görünseler de debisi en yüksek olanlar gibi olacaklar.
Ak’ın karanın birbirine karıştığı… Taylasanlıların kafaları karıştırdığı, Cibâli Baba’ların Hak cepheyi şaşırıp meczubâne haksızları savunduğu bu zamanda, onlar yani bu yurdun çocukları, hapiste bile olsalar, namazlarını Hacerü’l-Es’ad’ın önünde kıldıklarını secdelerinde hissedecekler, Hz. Yakub’un ruhaniyetini rüyalarında yanlarında bulacaklar… Oğlu Hz. Yusuf’unu teselli eder gibi bu ziyaretinde teselli bahş iltifatlarla hitap ettiğini iliklerine kadar duyup sevinecekler…
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment