İçine ihlas katmadan asla
Bir ortaokul talebesi, ders çalışmak ve ödevlerini yapmak için evlerinin yakınındaki dindar üniversite talebesi ağabeylerinin evlerine gidip geliyormuş.
Bir gün, “Anne onların basit yemeklerinde bile çok güzel bir tat var. O zevki senin yemeklerinde alamıyorum.” demiş. Annesi, “Sor bakalım içlerine ne katıyorlarmış?” deyince, bir ağabeyine sormuş. O da “Biz içlerine ihlas katıyoruz da ondan.” diye lâtife yapmış. Bunu duyan öğrenci, dükkan dükkan ihlâs katkısı aramış, ama o hiçbir dükkanda satılmıyormuş; gönüllerde yaşanıyormuş.
Prof. Dr. Yunus Serin hocamız gönderdiği bir e-mail ile bu meseleyle ilgili bir hatırasını bizlerle paylaşıyor:
1995 yılı Aralık ayında Azerbaycan Bakü şehrindeki Qafqas Üniversitesi’nde rektör olarak görev yapıyordum. 14 Aralık Perşembe günü Süleyman Demirel cumhurbaşkanı olarak Azerbaycan’a geldi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile birlikte 29 üniversitenin rektörleriyle bir toplantı yaptı.
Toplantıdan sonra Sayın Demirel, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’e “Haydar Aga haydi bizim okula gidelim.” dedi.
Ben de rektörlük makam şoförüne, “Peşlerine takıl biz de gidelim.” dedim. Ben, rektör yardımcısı, üniversite genel sekreteri ile birlikte T.C. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Bakü’de açtığı okula gittik.
Okul müdürü bir brifing verdi. Çok şeylerden bahsetti ama en önemlisi “Öğretmen bulamıyoruz.” dedi. Süleyman Bey, “Milli Eğitim Bakanlığı yeterli öğretmeni göndermiyor mu?” dedi.
Okul müdürü, “Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen gönderiyor ama gelen öğretmenler bir-bir buçuk ay kaldıktan sonra, Türkiye’ye hafta sonu iznine gidiyorlar ve bir daha da geri gelmiyorlar.” dedi.
Süleyman Bey, “Neden gelmek istemiyorlar?” deyince, okul müdürü, “Buranın şartlarını beğenmiyorlar, buranın öğrencilerine hizmet vermek istemiyorlar.” dedi.
Süleyman Bey, “Milli Eğitim’in gönderdiği öğretmenler ne maaş alıyor?” dedi. Okul müdürü, “Türkiye’deki maaşları çalışıyor, sosyal hakları aynen devam ediyor. Burada aylık 1.500 dolar veriyoruz, yeme, içme yatma ihtiyaçlarını da karşılıyoruz ama yine de durmak istemiyorlar.” dedi.
Süleyman Bey, “Dersler boş mu geçiyor?” deyince, okul müdürü, “Burada özel şirketlerin açtığı Türk okulları var, oradan öğretmen alıyoruz, dersler boş geçmiyor.” dedi.
Süleyman Bey, “Türk okullarındaki öğretmenler daha mı fazla maaş alıyorlar ki burada kalıyorlar?” deyince, okul müdürü, “Onların sosyal hakları yok, Türkiye’de bizim öğretmenler gibi maaşları yok, yeme, içme, yatma ihtiyaçları da karşılanmıyor, sadece bekârlar 250 dolar, evliler 425 dolar alıyorlar.” dedi.
Süleyman Bey, “Onlar bu kadar düşük maaşla çalışacak fedakar öğretmenleri nasıl buluyorlar?” dediğinde okul müdürü; “Onlar bu parayla çalışacak öğretmenleri bulmuyorlar, büyük bir plan ve projeyle daha önceden yetiştiriyorlar.” dedi.
Süleyman Bey, “Biz bu kadar fedakar öğretmenleri yetiştirmediğimiz sürece, ne yurtdışındaki okulların devamını sağlayabiliriz ne de yeni okul açabiliriz.” demişti.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment