Gurbete cemre düştü
Kaynak Yayınları, Metin Topkaraoğlu’nun, yurtdışı hatıraları olarak derleyip yazdığı “Hizmet Yolunda Şehid Düşen Esnaflar /Gurbete Cemre Düştü” isimli kitabı neşretmiş bulunuyor.
“Altın Nesil” Mefkûresini Altınla Yoğuran İş Adamı Ömer Halaç” başlığı altındaki bölümü özetleyerek, sizlere kitap hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Ömer Halaç, Afyon Emirdağlı Fazıl Halaç’ın oğludur. Fazıl Bey, Üstad Hazretleri 1944-1948 yılları arasında Emirdağ’da sürekli gözetim altında iken, cuma günleri onun elini öpmek için camiye gidiyordu. Bir defasında elini öptükten sonra Üstad Hazretleri 25 kuruş vermişti. Fazıl Bey, kazançlarının bu paranın bereketi ile olduğunu söylüyordu. Ömer Halaç’ın anneannesi de Üstad Hazretleri’ni yakından takip eden mübarek bir hanımefendiydi. Küçük yaşlarda iken Ömer Bey’in annesi ile Üstad Hazretleri’ne yoğurt gönderirdi.
Ömer Bey ilköğrenimini, doğum yeri olan Afyon’un Emirdağ ilçesinde, lise eğitimini İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nde tamamladı. Anadolu Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Enstitüsü’nde uluslararası işletmecilik alanında yüksek lisansını tamamladı. Ankara’da vatanî hizmetini yaptıktan sonra Belçika’nın Anvers kentinde HRD Enstitüsü’nde kıymetli taşlar üzerine yani gemeloji dalında iki yıl eğitim aldı.
2007 yılında Orta Afrika Cumhuriyeti’ne gitmiş; okullarımızı ve fedakâr öğretmenleri görmüş, en iyi bildiği iş olan altın madeni işine girmişti. Kazancını yine o ülkeye yatırıyordu: Sağlık, eğitim, gıda ve teknik eksikliğini gidermeye çalışıyordu. Maden sahasındaki her köye sağlık ocağı, okul, içme suyu kuyusu ve elektrik sağlamak için kısa ve orta vadede gerçekleştirilecek projeler hazırladı. Altın, pırlanta ve uranyum gibi kaynaklara sahip olan ülkede anestezisiz ameliyat yapılıyordu. Bırakın cerrâhî sarf malzemelerini, pamuk bulmak bile zordu. Açlık ve sefaletten dolayı insanlar birçok hastalığın pençesinde kıvranıyordu. En sık görülen hastalıklardan biri de sıtmaydı. Onun için sağlık ocağı tadilatı yapıldı, jeneratör kuruldu. Doktorlara maaş bağladı. Her köye bir su kuyusu hedefledi. Eğitime büyük pay ayırdı.
Halk; cömert, ciddî ve samîmî, farklı bir beyazla karşılaşmıştı. Karşılık gözetmeksizin uzanan yardım ellerine hasret kalmışlardı.
Son yolculuğunu yaptığı Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Cordia-Kamines adlı bir şirket kurdu. Altın madeninin ilk üretimini yerinde görmek üzere 16 Nisan 2008’de başkent Bangui’de üç gün kaldığı şantiyede “anofel” adı verilen bir sinek tarafından ısırıldığını fark etmemişti. Türkiye’ye döndükten sonra Kırgızistan’da rakımı yüksek bir tepede eksi 20’leri bulan soğuk sebebiyle soğuk soğuk terlemesini grip olabileceğine bağladı. Dört gün sonra sıtma teşhisi konuldu ama geç kalınmıştı. Sıtmanın hem de ölümcül bir türüne yakalanmıştı. 12 Mayıs 2008’de vefat etti… Defin işlemi ile ilgili olarak arkadaşımız Salih Öz şunları söylüyor:
“Kabristanda insanların gelmesi için defin biraz geciktirildi. O sırada bir hanımefendinin rüya gördüğü söylendi. Hanımefendi, üç gün üst üste aynı rüyayı gördüğünü, rüyada bir damat ve gelinin nikâhlarının kıyılacağı ve nikâh merasiminde sahabe-i kiramın da hazır bulunduğunu gördüğünü ve defin günü sabah gazeteyi eline aldığında Ömer Bey’in vefat haberini görünce rüyada gördüğü damadın Ömer Bey olduğunu anlatıyordu. Hemen hazırlanarak ‘Sahabe-i kiramın iştirak ettiği/edeceği bu cenaze namazında benim de bulunmam lâzım!’ diyerek Eyüp Camii’ne gelmişti.”
Hicret kahramanı sahabe efendilerimizin (ra) ruhâniyetlerinin hicret şehitlerinin defnedileceği yerlerde hazır olduğunda şüphemiz yok…
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment