Tarzı boyunu aşıyor

Tarzı boyunu aşıyor

Çocuğun yetişkin gibi giyinmemesi gerektiğini pedagoglar ısrarla belirtiyor. Ancak ebeveynin moda ve tarz kaygısı miniklerin yakasını bırakmıyor.

Hollywood’dan ülkemize ithal ettiğimiz yeni bir akım var. Ünlü annelerin ‘küçük çocukları yetişkin gibi giydirme’ modası Türkiye’de birçok markanın konseptine yerleşmiş durumda. Firmaların, medyada dönüp duran görsel ve sloganları ebeveynleri etkisi altına alıyor. Özellikle de anneleri… Reklamlarla iyice nesnelleşen ‘minyatür yetişkin giyim’in günlük hayata hızla yerleşmesinde Facebook, Twitter ve Instagram’ın payı da çok büyük. Bu mecraların tahrik edici popülerliği, aileleri çocuklarını böyle giydirmeye özendiriyor. Anne-kız, baba-oğul kombinleri ebeveynler arasında kapışılırken, anne-oğul tasarımları gibi çapraz kombinlerin de yapılmaya başlanması, ‘Bu işin sonu nereye gidiyor?’ dedirtiyor.

Çocuğun yetişkin gibi giyinmesinin çocuk açısından sağlıklı ve doğru olmadığı pedagog ve psikiyatristler tarafından sürekli yazılıp çiziliyor. Uyarılara rağmen ailelerde kayda değer bir irkilme olduğunu söylemek çok zor maalesef. Ebeveynler hipnoz olmuşçasına, çocuklarını küçük yetişkinler kervanına cebren sokuyor. Zorla diyoruz çünkü okul öncesine kadar tamamen, ergenlik dönemine kadar da genel hatlarıyla miniklerin ne giyeceğine ebeveynler karar veriyor. Anneler, beğeniyor, özeniyor alıyor. Gördüğümüzde içimizin gittiği bir kıyafet karşısında “Ben bunu istiyorum fakat çocuğum için ne kadar uygun?” sorusu ebeveynlerin akıllarına bile gelmiyor.

Çocuk yetiştirme alışkanlıklarımız da, ‘çocuk modası’yla biraz daha yozlaştı. Birkaç sene öncesine kadar çocukların leopar desenli giyinmesi, topuklu ayakkabı kullanması kabul edilemezdi. Şimdilerde, deri, dantel temalı minyatür yetişkin kıyafetleri, dar paça pantolonlar, mini etekler, imajı tamamlamak için alınan asla rahat olmayan ayakkabılar, çocuklarımızın gardırobunun bir parçası hâline geldi. “Bu tarz senin değil çocuk!” diyerek, “Aileler çocuklarını neden yetişkin bir kadın ve erkek gibi giydiriyor?”, “Çocuklar bu durumdan nasıl etkileniyor?”, “Çocuk yetiştirme alışkanlıklarımız neden değişti?” sorularını araştırdık.

Çocuklardan masumiyeti çaldık!

Çocukların karakter gelişiminin temelleri okul öncesi dönemde atılıyor. Bu çağlarda masumiyetleri küçücük hatalardan bile zarar görebiliyor. Örneğin, ‘kızıma güzel desinler, oğluma yakışıklı desinler’ diye evlatlarımızı yaşına ve cinsiyetine göre giydirmiyoruz şimdilerde. Sanal ortamların dayattığı sanal hayatların pençesinden kurtulamadığımız için yapay, ‘yetişkin görünümlü çocuklar’ yetiştiriyoruz! Çocuk Psikiyatrisi Uzmanı Yard. Doç. Dr. Ceyhun Caferov, yaşadığı dönemi tamamlamadan genç kız ve delikanlı gibi davranmaya zorlanan çocukların zaman ve deneyim isteyen ruhsal gelişiminin zarar gördüğünü belirtiyor.

Şıklık ve güzelliğin, sağlıklı ve rahat giyimin önüne geçmesini bu açıdan doğru bulmuyor. Küçüklerin, çocukluğunu yaşamasına müsaade etmemizi isteyen Yard. Doç. Dr. Caferov, minyatür yetişkin kıyafetleri içinde rahat edemediklerini ifade ederek çocuklar için yaşına uygun sade giyimi öneriyor. Psikiyatristimize göre, çocuk yetiştirme alışkanlığımızın da ekseni kaymış durumda. Bu yüzden evlatlarımızın ruhsal ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalıyoruz. Bu açığı da suçluluk psikolojisiyle abartılı maddi imkânlar sunarak kapatmaya çalışıyoruz. Bu da çocuklarımızı duygusuz, çıkarcı ve doyumsuz hâle getiriyor.

Giyimin bir gösteriş aracı hâline geldiğine dikkat çeken Çocuk Psikiyatristi Dr. Caferov, küçüklerin buna alet edilmesine tepki gösteriyor. Emanet olarak baktığımız evlatlarımıza, adeta bir ‘kukla’ muamelesi yapıyoruz. Böyle giydirdiğimizde daha iyi anne-baba olmuyoruz ne yazık ki. Hatta kendi yetersizlik ve heveslerimizi çocuğumuz üzerinden bu şekilde gidermeye çalıştığımız için, onun karar verme becerilerine, özgüvenine ve bireyselliğine zarar veriyoruz. Mükemmeliyetçi ebeveynlerin, başaramadıkları arzu ve hayallerini çocukları üzerinde gidermeye çalıştığına dikkat çeken doktorumuz, çocuklarını böyle giydirmek isteyen ebeveynlerin egoistçe ve narsistik bir düşünceyle hareket ettiğini söylüyor. Bunun sonucu olarak evlatlarımız, kendilerinden başka kimseye (anne babası dâhil) değer vermeyen biri hâline gelebiliyor. İlerleyen yaşlarında, giyim kuşama aşırı ilgi duyuyor, popüler olma ve görünmeyi hayatlarının merkezine koyuyorlar. Başkaları tarafından olumsuz bir yorum duymaya katlanamayan bu kişiler, ufacık bir hayal kırıklığında depresyona girebiliyor.

Yeni nesil çocuk tarzını büyüttük!

Reklamlarda her türlü ürünün pazarlanmasında kadın bedeni kullanılarak bir tüketim algısı oluşturuluyor. Öyle anlaşılıyor ki, bu çarka şimdi de çocuk bedeni dâhil ediliyor. Sloganları bile hayli iddialı olan marka reklamları televizyonlarla, afişlerle ‘çocuk modası’ algısının toplum içinde normalleşmesine hizmet ediyor. Bu durumun etkisi altında kalan ebeveynler, çocuklarını oyuncak gibi giydirip sosyal medyada sergiliyor. Çocukluk emaresinin görünmediği fotoğraf kareleri, çocuk bedenine böyle kıyafetleri, takıları hatta makyajı ne kadar yakıştırdığımızın birer kanıtı(!) Uzman Pedagog İlkbahar Emine Eraslan kendisine gelen küçük bir kızın ‘çantasında’ ruj, oje gibi malzemelerin bulunduğuna şahit olmuş. Ebeveynin, “Bunlar küçüklere özel üretiliyor ama!” mazeretini ise şoke edici buluyor. Terapiye girdiği, bir başka erkek çocuğun da, cinsiyet farklılığını çok erken fark etmesiyle alakalı bir takım problemleri olduğunu bize aktarıyor.

Tarz çocuklar yetiştirme yarışındayız vesselam. Hâl böyle olunca, “Çocuğumuzun tarz olması için illâki yetişkin gibi mi giydirmemiz gerekiyor?” sorusunu Pedagog Eraslan’a yönelttik. Çocuklarımızı tarz giydirmek istememizi doğal olarak karşılayan Pedagog Eraslan’a göre, asıl problem tarz çocuk tanımının medyanın etkisiyle, içeriğinin değişmesi. Akıllı ve dingin olan, tiril tiril giyinen ‘büyümüş de küçülmüş’ diye tarif ettiğimiz çocukları tarz olarak tarif edebiliriz. Yeni algıda ise çocuklar sevimli olmaktan çok uzak, yetişkinleri tanımlayabileceğimiz yakışıklı, güzel, karizmatik, havalı ve şık olarak giydirilerek ‘tarz(!)’ yapılıyor. Bu duruma getirilen küçüklerin, hâl ve hareketlerinin bile çocuklukla alakası yok ne yazık ki.

Çocuğu modadan uzak tutun!

Çocuk modasının dayattığı kıyafetlerle, yetişkin oluncaya kadar çevresini gözlemleyen çocuklarımızı, izlenen bir konumuna getiriyoruz. Evladımıza yönelen iyi veya kötü nazarlar karşısında minicik ruhunun ne kadar zorlanacağını ise pek hesaba katmıyoruz. Küçüklerin dünya algısının yalın olduğunu ifade eden Pedagog Eraslan, başkalarının onlar hakkındaki yargılarını önemsemediğini söylüyor. Modaya uygun giydirdiğimizde, bu bakışları fark etmeye başlayabileceği konusunda ise uyarıyor. Aslında, hiçbirimiz, çocukluğunu hissetmeden büyüyen çocuklar yetiştirmeyi hedeflemeyiz. Fakat moda haline gelen giyim kuşam anlayışından dolayı evladımızı büyümeye zorladığımıza vurgu yapıyor uzmanımız. Bunun ‘normal’ olarak görülmesi ya da bir ‘ihtiyaç’ olarak savunulmasını ise yanlış buluyor. Çocukluk ruhunu zedeleyen moda, küçüğün hiçbir ihtiyacına cevap vermiyor.

Küçüklerin moda gibi bir otoriteyi bilmesinin mümkün olmayacağına dikkat çeken uzmanımız, bu tarz kıyafetlere özendiğinde fark ederek, onunla yapıcı konuşmalar yapmamızı öneriyor. Öncelikle bu kıyafeti neden beğendiğini öğrenmemiz gerekli. Ardından doğru olanı göstererek onu bu kıyafetin içinde daha çok beğendiğimizi vurgulamak değer yargısını müspet kodlamasına yardımcı oluyor. Piyasaların ve medyanın yoğun dayatmasına karşın çocuklarımızı korumak ise en başta ebeveynin sorumluluğu. Zira bu mücadeleyi çocuğumuz tek başına veremeyecek kadar küçük.

Bu konuda üretici firmaların da ne düşündüğü önemli. Ebeveynler kadar, üreten ve satanlara da eleştirilerimizi yöneltmemizin doğru olduğu kanısındayız. Ancak iletişim kurmaya çalıştığımız markaların bir çoğundan dönüş alamadık. Kimisi ise bu konuda sorumluluğun tüketicide olduğunu  söylemekle yetindi. Haberimizde üretici ayağının görüşünün olmayışı, biz tüketicileri bir kez daha dikkatli olmaya mecbur kılıyor. Çünkü markalar da  nazarımızı ebeveyne çevirdi.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.