‘Sansürü savunduğum doğru değil’
2012 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Çinli yazar Mo Yan,sansürü savunduğu iddiasını yalanlıyor ve “Sansür hayatımızın bir gerçeği ama sansürü savunduğum doğru değil.” diyor.
2012 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Çinli yazar Mo Yan ile sohbetimiz, “Türkiye’ye gelmekte geç kalmışım.” sözleriyle başlıyor. İstanbul’a hayranlığını anlatıyor uzun uzun. “Doğuyla batının muhteşem bir harmonisiyle karşılaştık. Hayallerimizin üzerinde bir şehir çıktı İstanbul.” diyor. Mo Yan, Pasifik ülkerleri ile Sosyal ve İktisadi Dayanışma Derneği (PASİAD) ve Türk-Çin Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜÇSİAD) düzenlediği “Çin’den Türkiye’ye 100 Entelektüel” projesi kapsamında Türkiye’ye geldi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destek verdiği bu projeyle bugüne kadar 94 entelektüel ağırlandı. Mo Yan, şüphesiz bu projenin en ağır misafiri. Nobel’li yazar bir hafta ülkemizde kalacak. Bu sürede İstanbul’u gezecek. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ve Nobel’li yazar Orhan Pamuk ile görüşecek.
Mo Yan’ın Türkçede yayımlanmış henüz bir eseri var. “Kızıl Darı Tarlaları” adlı romanı geçtiğimiz yıl Can Yayınları’ndan çıktı. Üç kitabının daha Çin devleti tarafından dilimize tercüme edildiğini söylüyor. Çinceden Türkçeye çeviri zahmetli bir iş ve zaman alıyor.
NOBEL’DEN SONRA PEK BİR ŞEY DEĞİŞMEDİ
Mo Yan mütevazı bir yazar. “Nobel alacağımı ben de beklemiyordum.” diyor gülümseyerek ve devam ediyor: “Ödülden sonra beni tanıyan insanların sayısı çoğaldı. Beni arayanlar giderek arttı. Kitaplarım otuza yakın dile çevrildi. Ama hayatımda değişmeyenler daha fazla. Mesela benim kalbim hâlâ değişmedi, aynı yerinde duruyor. Dünyaya bakışım, duygularım değişmeyen şeyler.” Yan’ın Çincede yayımlanmış çoğu roman ve uzun hikâye 20 eseri var. Pekin’de yaşıyor. Çin’deki birçok yazar gibi geçimini sadece yazarak sağlamıyor. Kültür örgütlerinde üyelikleri var. Ders veriyor.
2012 yılında Nobel’i Çinli bir yazar aldığında, edebiyat çevrelerinde bu seçim “sürpriz” olarak değerlendirilmişti. Ödülün en büyük favorisi Japon yazar Haruki Murakami olarak görülüyordu. Nobel jürisine göre ise realizm ile halk masallarını, geçmiş ile çağdaşı birleştirdiği için ödülün sahibi Mo Yan olmuştu. Çinli yazarla ilgili ikinci bir sürpriz de “sansürü” savunduğu yönünde haberlerle yaşanmıştı. Batı ve Türk medyasında çıkan “Mo Yan da sansürcü çıktı” haberlerini hatırlatıp işin aslını sorduk kendisine. “Sansürü savunduğum doğru değil” dedi. “Bir gazeteci, ‘Kitapların sansürlenmesi ile alakalı ne düşünüyorsunuz?’ diye sormuştu. O soru üzerine ben de hiçbir sansürü kabul edilebilir bulmadığımı ifade etmiştim. Tercüme ile ilgili sorunun olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şekilde sansüre desteğim olamaz.” Tepki çeken bir cümlesini soru olarak yöneltiyorum: “Sansür havaalanında güvenlik kontrolü kadar gereklidir.” sözü size ait değil mi? “Sansür hayatımızın her alanında olan bir şey. Havaalanından çıkarken bizi kontrol etmeleri gibi. Bu gereklidir anlamında değil; var olan bir şeydir anlamında söyledim. Hiçbir sansürü savunmuyorum. Ama bu bir gerçek. Bunun sadece ülkemizin bakış açısıyla alakası yok. Havaalanındaki güvenlik gibi düşünün. Kabullen ya da kabullenme, bu var.”
KEŞKE BAŞKA YAZARLARINIZ DA ÇİNCEYE ÇEVRİLSE
Mo Yan “devletçi” olmakla eleştirilse de onun kitaplarının Çin’de yasaklanıp toplatıldığını biliyoruz. “1996 yılında basılan bir kitabım toplatıldı. Ama aradan yedi yıl geçtikten sonra Çin’in hem ekonomik anlamda, hem hoşgörü ve refah seviyelerinin de yükselmesiyle yeniden basılmaya başlandı. Bu Çin’in edebiyata, sansüre karşı bakış açısını da gösteriyor. Ben de toplumsal sorunları ele aldım eserlerimde. Çok ciddi ağır şekilde eleştirdiğim noktalar oldu. Kitaplarımı açıp okuyabilirsiniz.”
Mo Yan’ın Türk edebiyatı hakkında bildikleri ise Orhan Pamuk ile sınırlı. Orhan Pamuk’tan “dostum” diye bahsediyor ve onun Çin’de sevilen bir yazar olduğunu söylüyor. Çinceye çevrilen “Benim Adım Kırmızı”yı Pamuk daha Nobel ödülü almadan okuduğunu hatırlatıyor. “Mutlaka Orhan Pamuk kadar ünlü ve iyi yazarlarınız vardır. Keşke o yazarların da bizim dilimizde romanları yayınlansa.” (Mo Yan röportajının tamamı pazartesi Aksiyon’da)
Eserleri 30 dile çevrildi
Mo Yan, 1955’te Çin’in Shandong eyaletine bağlı Dalan kasabasında doğdu. Kültür Devrimi sırasında 11 yaşındayken okulu bırakıp çiftçi olarak çalıştı. Ardından bir pamuk fabrikasına girdi ve yazmaya başladı. Otuz yıldır yazıyor. Asıl adı Gun Móyè olan yazar, 1984’ten itibaren Çince “sakın konuşma” anlamına gelen Mo Yan adını kullanıyor. Mo Yan’ın roman ve uzun hikâye başta olmak üzere yayımlanmış 20 eseri var. Başlıca romanları arasında, Kurbağa, Bir İlkbahar Gecesinde Yağan Yağmur, Kızıl Darı Tarlaları, Sarımsak Baladı, İçki Cumhuriyeti: Bir Roman bulunuyor. Öyküleri, “Patlamalar ve Diğer Öyküler” ve “Şifu: Bir Kahkaha Uğruna Her Şeyi Yaparsın” adlı derlemelerde toplandı. Nobel’i kazandıktan sonra eserleri 30’a yakın dile çevrildi. Kızıl Darı Tarlaları romanından uyarlanan Hong Gao Liang/Kızıl Darı Tarlaları filmi 1988 yılında Berlin Festivali’nde Altın Ayı ödülünü kazandı. Mo Yan, 2012 Nobel Edebiyat Ödülü’nü alırken Çin’de doğan ve Çin’de yaşamayı sürdüren ilk Çinli Nobel ödüllü yazar oldu.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment