Parka’sıyla Islak Islak’ı söyleyen Tamirci çırağı
Dün, Türk rock müziğinin özgün seslerinden Cem Karaca’nın 9. vefat yıldönümüydü. O, her kesimin hafızasında unutulmaz şarkılarıyla yer etti. Yakın dostlarına en sevdikleri 5 Cem Karaca şarkısını sorduk. En bilinen şarkılarından birkaçının ise hikâyelerini derledik.
Türk rock müziğinin en güçlü sesi Cem Karaca, yaşadığı hayat, fikirleri ve sağ-sol çatışmasında üstlendiği rolle sadece müzik alanında değil, Türkiye’nin dönüşüm tarihinde de önemli bir figürdü. 58 yaşında gözlerini yuman ünlü sanatçı, devrimi kendi içinde yapmıştı. Onun yıllar sonra verdiği bir röportajda, “Ben Türkiye’yi, Türkiye beni etkiliyor. Vakt-i zamanında söylediğim o sert ajitatif şarkılardan dolayı gaza gelip, duvara afiş asarken yakalanan ya da başına başka şeyler gelen delikanlıların hesabını nasıl vereceğim öbür tarafta diye de düşünmeden edemiyorum.” sözleri özeleştiriden ziyade, bir iç konuşmaydı. Zaten son şarkılarından ‘Allah Yar’da şöyle seslenmiyor muydu: “Yol bir akıl bir/Bak da görebil/Sev korkma sakın/Rab sana yakın…”
Haberimizde onunla teşrik-i mesaide bulunan sanatçılara en sevdikleri Cem Karaca şarkılarını sorduk. Bir de en çok dinlenen, bilinen üç şarkısının hikâyesini anlattık:
Emrah: Anadolu-Rock’ın girişi olarak addedilen Emrah’ın hikâyesi aslında usta sanatçının müziğe bakışındaki değişimin de hikâyesidir. 1963’te arkadaşları ile kurduğu Dinamikler grubuyla Elvis Presley gibi rock and roll sanatçılarının şarkılarını yorumlar. 1965’te Semra Özgür ile evlenen Karaca, üç gün sonra ise askere alınır. Antakya 121. Jandarma Er Eğitim Alayı’nda askerliğini yapan Karaca, burada Anadolu kültürüne temas eder. Bir gün bir asker, kendi deyimiyle ‘akortsuz bir bağlama’ ile türkü çığırır. Karaca, İstanbul’da yine kendi tabiriyle ‘papağan gibi söylediği İngilizce şarkılar’ın yaraya merhem olmadığını hisseder. Takvim yaprağındaki Eleşkirtli Emrah’ın dörtlüğü ile ünlü müzisyeni derinden etkiler. Ve bu şiiri besteler. Asker dönüşü kurduğu Apaşlar ile müzik hayatına kaldığı yerden devam eder. 1967 senesinde Altın Mikrofon yarışmasına Emrah ile katılırlar. Şarkı ikinci olur; ancak birinciden daha çok ilgi görür. 1968’de Almanya’ya giden Apaşlar, burada Ferdy Klein Orkestrası ile ilk 45’liklerini kaydeder. Resimdeki Gözyaşları ile Emrah hit şarkılar olur. Karaca, yine yıllar sonra verdiği mülakatta, yerelliği önemsediğini şu sözlerle açıklayacaktır: “Batı müziğinden yararlandığımız zaman, ben amuda kalksam, sesimi zenci sesi gibi yapmaya çalışsam, Avrupa’da, Amerika’da, bir yere gittiğim zaman “yahu adama bak, Türkiye’den gelmiş, ne güzel caz gibi söylüyor” derler. Ama ben Cem Karaca gibi söylemek istedim. Yani arkasında ne kadar armonize olursa olsun, en azından gırtlağımda var, DNA’larımda var bence bütün Türkiye’nin genlerinde var. Bir türkü ezgisi, bir Batı müziği ezgisinden daha yakın gelir.”
Namus Belası: Şarkı ile ilgili en güzel manşeti dönemin gençlik dergisi Hey atar: “Türk müziğinin namusunu yine Cem Karaca kurtardı”. Moğollar grubu ile birleşen Karaca 1974 Ocak’ının son günlerinde Namus Belası ile yine liste başı olacak bir şarkıya imza atar. Eser, o kadar popüler olur ki Hey dergisinde çizgi-roman olarak yayımlanır. Ancak şarkıya hiç de alakası olmayan bir sol imaj yüklenir ki Karaca da bu durumdan rahatsız olduğunu, “Bu şarkıda sol olmadığı gibi buram buram feodalizm var… Şarkı hak etmediği bir solculuk misyonu yükleniyor. Şarkının son kıtasında “Kır kalemi, kes cezamı, yaşamayı neyleyeyim” diyor. Demek ki adama verilen ceza idam. İdam cezası ne gibi hallerde verilir? Taammüden cinayete verilir. Adam demek ki sevgilisini, yavuklusunu kaçırmış, adamın biri de askerden almış “Ulan buradan geliyor, buradan gidiyor, şu taşın arkasında sinerse, pusu kurarsam vururum, öldürürüm” diyor. 1 Mayıs’tan yargılandım, başka şarkılardan yargılandım, esasında bu şarttkıdan yargılanmam gerekiyordu.” sözleriyle açıklar. Toplum bilincinde en ilgi çekici noktalarından biri olan namus belası uğruna adam öldürmeyi konu alan parçanın başarısı, Türkiye’nin 1970’lerin ortasına gelindiğinde varmış olduğu sosyo-politik rengi de yansıtmaktadır.
Tamirci Çırağı: Karaca, 1974 senesinde Dervişan grubunu kurar. Grubun ilk konseri Kıbrıs Harekâtı’ndan sonra Hava Kuvvetleri’ne yardım konseri oluşu dikkat çekicidir. Şubat 1975’te Tamirci Çırağı yayınlanır. Karaca, “İşçisin sen işçi kal” söylemi ile politik rengini ve duruşunu sert bir tonda deklare eder. Şarkı kısa zamanda liste başı olur. Ünlü sanatçı, 1975 senesinde verdiği röportajda şarkının hikayesini şöyle anlatır: “Doğrusunu isterseniz bana bu esintiyi Orhan Gencebay getirdi. Dikkat ederseniz Gencebay şarkılarında belli bir ‘gariban’ teması işler. İşte bundan hareket ettim. Ama benim için sadece gariban değil, garibanın gariban kalış nedenleri de önemli… Garibanın aşktaki mutsuzluğuydu. Her şiir belli bir müziği de kendinde getirir. Nane şekerinden çıkan dörtlüklerde de böyledir bu, edebiyat-ı cedidede. Şiirimi önce yüksek sesle okudum. Sonrasında böylesi bir aşk hikayesini anlatan müziğin kolaylıkla akılda kalması gerektiğini saptadım. Ötesinde her şey kendiliğinden geldi.” Karaca, şarkıyı ilk olarak babası Mehmet Karaca’ya dinletir. Babası yüzünü buruşturup “Beğenmedim” der. Gerekçesini de, “Böyle bir şarkıcı bu tip ilişkilerden değil, tatlı aşktan, meyden, sazdan, sözden bahsetmelidir. Zaten her gün bin bir dertle üzülen toplum bir de şarkıyla üzülmemelidir.” sözleriyle açıklar. Plak kapağı siyasî keskinliğin de ifadesidir: “Sevgili müziksever; Cem Karaca Dervişan, bu plağında sizlere bugüne dek hep belli bir mutlu son masalıyla biten yoksul erkek zengin kız ilişkisini değişik bir yaklaşımıyla sergiliyor. Gerçekçi olduğu için katı belki ama gerçeklerin kendi acılığı bu. “NERDESİN?” ise bir arayış… Neyi mi? Neyi arıyorsanız onu…”
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment