[FOTO HİKAYE] ‘Dünya ahiret hesabı’
Hava rüzgarlı ve nehir üstünde akıntıya ters bir yöneliş var sularda. Karşıda bilmem kaç katlı gökdelenler sanki bulutlara değebilmek için birbirleri ile yarış içinde. Bulutların umrunda mı, pek sanmıyorum ama New York şehrinde herşey birbirini kem gözle kesiyor. Herşeyde bir telaş var, her köşe başını birileri kapmış adeta. Yaşamak boğuyor, nefes bile bu şehirde kim kaparsa onun.
“Yaşamak her yerde zor” derdi rahmetli ninem. Derdi ama ben çocuktum, anlamazdım. Aklımın yavaş yavaş ermeye başladığı çocukluk yıllarında ninemin öğütlerinin, masallarının olmadığı gün yok gibiydi. Her fırsatta yanına çeker beni, bazen geçmişi ki, özellikle de çok sıkıntılar yaşatmış olan İsmet İnönü yıllarından bahsederdi. Bazen de gurbete giden annem ile babamdan söz eder, kendisini terk etmememi salıkverirdi. Gözleri dalardı. Annemle babamı anlatırken ağladığını da hatırlarım. Ama göstermemeye çalışır, konuşmasına ara verir, bekler, siler gözlerini ve iç geçirtikten sonra neşeli şeyler anlatmaya çalışırdı. Sanki birkaç saniye önce sözü edilen konu hiç konuşulmamış gibi, yeni… Gerçi ninemin bu durumlarda hep yeni diye açtığı konular gündüz ise dağların arkasında hangi kasaba veya şehirin olduğu, akşam ise de kurdu, çakalı olan masallar olurdu. Yani hemen hemen hepsini ezbere bilirdim.
Dağların arkasında nelerin olduğunu bildiğim halde hep ilgimi çekerdi. Annem ile babama o dağları aşa aşa ulaşabileceğimi hayal ederdim ama ninem ile kalmaktan da mutluydum. Bir iki defa pataklamadı değil hani! Fakat, canımın yandığını hiç hatırlamam. Döverken bile severdi rahmetli…
Bir yaz annem ile babam izne geldi. Bir süre sonra bizim de Almanya’ya gideceğimiz söylendi kız kardeşim ile birlikte. Ninem ağladı. Kaç gün ağladı hatırlamıyorum ama hiç unutamadığım ninemi geride bırakırken hıçkıra hıçkıra, ‘‘Neyim varsa senin olsun torunum yeter ki gitme’’ dediği hala kulaklarımda çınlar zaman zaman.
Kış ortasında New York’un acımasızlığına dalmış bakarken ninem mi andı beni diğer alemden yoksa rüzgarın taşıdığı hava mı aldı götürdü beni bilemiyorum… Elleri acıdan, çalışmaktan ve bakımsızlıktan pamuk değil, adeta nadasa bırakılmış tarla gibi olan ninem haklıydı: Yaşamak zor her yerde…
Bizlerin elleri bakımlı ama yüreğimiz ninemin ellerinden kalası değil hani!
Hava bugün çok soğuk, rüzgar şiddetli ve gökdelenler de çirkin. Yarın güzel olur inşallah. Kim bilir belki, kuşlarda gelmeye başlar yavaş yavaş güneyden, uzun zaman önce terk etmişlerdi burayı. Gelsinler artık, vuslata merhem olsunlar biraz. Yunus misali, ‘‘Dünya ahiret hesabı’’ olduğunu unutturmasınlar.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment