Alışılagelmedik bir başarı öyküsü: Affleck
Argo’nun, siyasi muhtevası sebebiyle Oscar’ı kucakladığına dair yapılan tartışmalar malum. Fakat Ben Affleck’in değişimini de göz ardı etmemek gerek…
Ben Affleck’in yönettiği ve oynadığı Argo şüphesiz ki bu senenin en çok ses getiren filmi oldu. Çekimlerle başlayan tartışmalar, en iyi film dalında Oscar almasıyla zirveye ulaştı. Fakat Ben Affleck’in Oscar başarısı birçok Hollywood oyuncusu ve yönetmenine göre farklı. Sürekli yükselerek seyreden bir başarı grafiği olmadı Affleck’in. 2000’li yılların başında çabuk parlayan ve sönen bir yıldız olduğuna dair yorumlar yapıldı eleştirmenler tarafından. Fakat genç yönetmen Argo’da kamera arkasına geçerek küllerinden yeniden doğmuş oldu. Her ne kadar Oscar’ı almasında filmin siyasi içeriğinin neden olduğu konuşulsa da, kameranın arkasındaki Affleck’in perdenin önündekinden farklı olduğu aşikâr.
1997’de çekilen Can Dostum’un (Good Will Hunting) senaryo yazarlığıyla gündeme gelen Affleck daha sonraki projelerinde beklenen etkiyi göstermedi. Oysa ki Can Dostum, gerek farklı içeriğiyle gerekse yapımıyla çok ses getirmişti. Henüz 30 yaşına gelmemiş olan Matt Damon ve Ben Affleck ikilisinin yazdıkları senaryoyla Hollywood’a ayak basmaları gelecek projelerine yönelik beklentileri yükseltmişti. Fakat maalesef Ben Affleck uzun süre yakaladığı çıkışı parlatacak projelerde görülmedi. 1998 yapımı Armageddon filminde rol alan Affleck, oyunculuğuyla Bruce Willis’in yanında sönük kaldı. Can Dostum filmindeki performansını yakalayamadığına dair yapılan kulisler Affleck’in senelerce sürecek ‘yakışıklı ama kötü oyuncu’ imajının oluşmasına neden oldu. Affleck, kariyerinde önemli bir kırılma yaşatacak olan 2001 yapımı Pearl Harbor’da rol aldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonların Pearl Harbor limanına yaptığı çıkartmayı konu alan film, 135 milyon dolar ile o dönemin en büyük bütçeyle çekilmiş Hollywood filmiydi. Adeta Amerikan tarihi güzellemesi mizanseni olma özelliği taşıyan filmde, Affleck’in oyunculuğu yakışıklı fakat yeteneksiz prens imajını destekler nitelikteydi.
Mimiksiz oyuncu mu olur demeyin, karşınızda Affleck
Pearl Harbor’dan sonra uzun süreli bir bocalama dönemi başladı Affleck için. Rol aldığı romantik filmler ve birbirinden klişe içeriğe sahip yapımlara dâhil olması Affleck’in Hollywood’un diğer jönleriyle kıyaslanmasına sebebiyet verdi. Özellikle Leonardo Di Caprio ile oyunculukları ve yer aldıkları projeler konusunda sürekli mukayese edildi. 2003’te Jennifer Lopez’le birlikte rol aldığı Gigli, (Zor Aşk) genç aktörün oyunculuk kariyerine darbe vurur nitelikteydi. 54 milyon dolar bütçeyle yola çıkan film ancak 7 milyon dolar hasılat yapabildi. Aynı süre içerisinde Lopez’in videosunda oynaması ve nişanlanmalarından dolayı Affleck’e yönelik eleştirilerin ardı arkası kesilmedi. Yapılan tüm tenkitlere rağmen genç oyuncu Gigli’den sonra benzer projelerde rol almaya devam etti. Can Dostum’un unutulmaz senaryosunun yazarı Affleck adeta gitmiş, yerine bambaşka bir Affleck gelmişti. Babasının Kızı, Şehrin Adamı, Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar gibi filmler Affleck’in bundan sonra daha nitelikli projelerde yer almasının mümkün olmadığına dair genel bir kanaat oluşturdu. Özel hayatındaki sansasyonlar, dahil olduğu projeler, oyunculukta gösterdiği düşük performans Affleck’in hiçbir zaman karakter oyuncusu olamayacağı kanatini uyandırdı. Fakat Affleck 2007’de kameranın arkasına geçerek Kızımı Kurtarın adlı filmi yönetti. Böylelikle oyunculuğa bir süreliğine paydos diyen aktör, üzerine yapışan vasat oyuncu imajını unutturmaya çalıştı. Uzun bir aradan sonra Affleck arkasında gururla durduğu bir projeye imza atmış oldu. Genç aktör 2003’te çektiği Gigli adlı filmden rahatsız olduğunu ve o dönem içinde bulunduğu projelerin kendisini mutlu etmediğini itiraf etti. Kızımı Kurtarın bir başyapıt yahut Hollywood’un unutulmazları arasına girebilecek nicelikte bir film değildi. Fakat Amerikalı aktörün kariyerinde müspet bir sapma oluşturduğu su götürmez bir gerçek. Affleck, daha sonrasında ise Hırsızlar Şehri’ni çekerek yönetmenlikteki iddiasını pekiştirdi. 37 milyon dolar bütçeyle yola çıkan film 155 milyon dolar hasılata ulaştı. Affleck, Kızımı Kurtarın ve Hırsızlar Şehri filmleriyle Hollywood romantizmini pazarlayan projelere veda etmiş oldu. Bu iki filmle Argo’nun ilk sinyallerini vermiş olan yönetmen/oyuncu sinemada alışılagelmedik bir başarı ivmesi çizmiş oldu.
Argo sen nelere kadirsin!.. Amerikan basınında Argo’nun proje bir film olduğuna ve cumhuriyetçi sağ kanadın propagandasını yaptığına dair spekülasyonlar yer aldı. İran ise filmden son derece rahatsız oldu ve cevaben karşı bir film çekileceğini duyurdu. İngiliz diplomatlar da filmin senaryosundan rahatsız olduklarını açıkladı. Yeni Zelanda ve İngiliz diplomatlarının, Amerikalılara yardım ettiği gerçekliğinin filmde yer almamasının üzüntü verici olduğunu söylediler. Film, gerçekliği yansıtmadığı ve İran’ın tamamen bir kaos ülkesi olarak lanse edildiği konusunda da çok eleştirildi. Kısacası Argo Oscar’ı aldı almasına ama konuşulan proje değil yine siyaset oldu.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment