Irak’ta son 5 yılın en kanlı ayı yaşandı
Irak’ta 1.045 kişinin hayatını kaybettiği geçtiğimiz mayıs ayı, son beş yılın en kanlı ayı oldu.
Ülkedeki mezhep ayrımı Suriye’de devam eden olaylarla tekrar belirginleşirken, BM Iraklı siyasî liderleri şiddeti durdurmaya davet etti. 2006-2007 yıllarında meydana gelen benzer olaylar, on binlerin hayatına mal olmuştu.
Suriye’deki iç savaş tüm şiddetiyle devam ederken, hassas mezhep dengeleri üzerinde kurulu Irak da adım adım ateşe sürükleniyor. Birleşmiş Milletler dün, ülkede mayıs ayında meydana gelen mezhepler arası şiddet olaylarında 1.045 kişinin öldüğünü açıkladı. Böylece Mayıs 2013, Irak’ta son beş yılın en kanlı ayı olarak tarihe geçti. BM Irak Temsilcisi Martin Kobler, sadece bu hafta düzenlenen saldırılarda 70’ten fazla insanın hayatını kaybettiğine dikkat çekerek ülkedeki siyasî liderleri süregiden katliamı durdurmak için acilen harekete geçmeye çağırdı.
Açıklanan rakamlar 2006-2007 yıllarındaki Sünni-Şii geriliminin tırmandığı yıllara dönme korkusunun yeniden gündeme gelmesine sebep oldu. O yıllarda meydana gelen benzer şiddet olaylarında bazı aylarda ölü sayısı 3 bine yaklaşmış, gerilim on binlerce Iraklının hayatına mal olmuştu. Suriye’de iki yılı aşkın süredir devam eden olayların da Irak’ta tekrar belirginleşen mezhepler arası ayrımı tetiklediği düşünülüyor.
Ülkede halkın Suriye olaylarına tepkisinde mezhepsel aidiyetin önemli bir yer tuttuğu biliniyor. Geçirdiği inme sonrası halen Almanya’da tedavisine devam edilen Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin görevine ve pek çoklarına göre de “ülkeyi bir arada tutan siyasi figür” rolüne devam edip edemeyeceği belirsizliğini koruyor.
Irak’ta kimyasal silah olduğu iddiasıyla ülkeyi 10 yıl önce işgal eden ABD’nin bölgeye iddia ettiği gibi barış ve demokrasi getirebildiğini söylemek çok güç. Diktatör zulmünden bıkan ve ABD askerini o gün için sevinçle karşılayan Iraklılar, Saddam rejimi dışında on yıl önceki ülkelerini özlüyor izlenimi veriyorlar. Öyle ki, Saddam heykeline balyozuyla ilk darbeyi vuran isim olarak hatırlanan Bağdatlı Kadim el Cuburi’nin “Eskiden bir diktatörümüz vardı. Şimdi yüzlercesi var.” sözleri çoktan basına yansımış bulunuyor. ABD’nin de desteklediği Başbakan Nuri el Maliki liderliğindeki merkezi hükümetin ayrımcı politikaları da ülkedeki mezhep bölünmesini derinleştirici etki yapıyor. Geçtiğimiz nisan ayında Irak ordusunun Havice’de Sünni protestoculara ateş açması sonucu çıkan çatışmalarda 114 kişi ölmüş, saldırı ülke genelinde Sünnilerce tepki görmüştü. El Kaide’nin intikam saikiyle sivil Şii nüfusa yönelik saldırıları ise krizin iyice tırmanmasına neden oluyor.
Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in yaklaşık 10 yıldır kaçak olarak yaşayan yardımcısı ve eski Baas Partisi’nin Genel Sekreteri İzzet İbrahim el Duri’nin Maliki hükümetinin Irak’ı parçalayarak İran’a bağlamak istediğini ileri sürmesi de ilginç bir detay olarak önümüzde duruyor. ABD’nin önde gelen dış politika araştırma kuruluşu Council on Foreign Relations’ın başkanı Richard N. Haass ise geçtiğimiz mart ayında Irak’ın artık İran’ı dengeleyen bir güç olmaktan çıktığını ve hatta yer yer Tahran’ın dış politikasının bir aracı haline geldiğini belirtmişti. Oysaki Ankara, işgal öncesinde ABD’ye Saddam rejiminin devrilmesi durumunda Irak’ın İran etkisine açık hâle geleceği konusunda uyarmış, bu ikaz oğul Bush yönetimi tarafından dikkate alınmamıştı.
Washington-Bağdat denkleminde Ankara
ABD’nin dış politika önceliğini Ortadoğu’dan Asya-Pasifik bölgesine kaydırma stratejisini benimseyen Obama yönetiminin de Maliki hükümetine destek vermesi dikkat çekiyor. ABD’nin söz konusu tavrı, bölgeden çekilme sonrası oluşacak politik vakumda ağırlığını koyabilecek Türkiye’yi dengeleme hesapları yapıldığı şüphelerine de sebep oluyor. Ayrıca bölgeden askerini çektikten sonra Irak’ın bütünlüğünü bir prestij meselesi olarak gören Washington, Ankara’ya petrol ticareti konusunda başkent Bağdat yerine Bölgesel Kürt Yönetimi ile doğrudan temasta bulunmaması konusunda da ülkedeki ayrımları cesaretlendirdiği gerekçesiyle uyarılarda bulunuyor. Ankara ise Irak’ın bölünme riskini artıran asıl etkenin Maliki hükümetinin mezhepçi politikaları olduğunu düşünüyor.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment