Irak bölünmeden parçalandı
Irak’ta irili ufaklı 30 örgüt yeni cepheler oluşturuyor. Şii ve Sünni silahlı gruplar ülkeyi kan gölüne çevirecek gibi. Silahlı militan sayısı 400 bin.
Irak’ta iki hafta gibi kısa bir sürede IŞİD örgütü Sünni bir devlet için gerekli olabilecek imkânları elde ederken, merkez (Şii) dışı bir diğer faktör olan Kürtler de Kerkük’ü kontrol altına alarak ülkeyi farklı bir bölünmeye götürdü. Sınırlarla olmasa da fiilî bölünme çoktan başladı. Irak artık üç parça ve tartışmalı yerlerle birlikte iyice karışmış durumda. Ülkeyi mevcut mezhep gerginlikleri ve terör saldırılarından öteye, bir iç savaşa taşıyan bu yeni gelişmeler, akıllara yıllardır dile dolanan “Irak’ın üçe bölünmesi projesini” getirdi. Bu konuyu ciddi anlamda gündeme getiren ilk isimlerden biri şu an ABD Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Joe Biden’di. Biden, Mayıs 2006’da New York Times için kaleme aldığı makalesinde Irak işgali sonrası oluşan ortamdan çıkış yolunu, ülkenin batıda Sünni, güneyde Şii, kuzeyde ise Kürt ekseninde olmak üzere üç bölgeye ayrılması olarak gösterdi. Biden’in teorisine göre bu özerk bölgeler kendi yerel hukuklarından, yönetimlerinden ve iç güvenliklerinden sorumluyken; Şii merkezî hükümet sınır güvenliğini, dış ilişkileri ve petrol gelirlerini kontrol edecekti. Bu çerçeveden bakıldığında, Irak Anayasası’nın da gereken zemini sunduğu bölgesel hükümetler, uzak bir ihtimal gibi görünmüyor. Zira böylesi bir bölünme sadece 23 yıllık özerklik deneyimine sahip Kürtler ya da yönetimde dışlanmış Sünniler için değil, aylardır can güvenliklerinin sağlanmadığı ortamda yaşayan Şiiler için de avantajlı bir durum hâline geliyor.
Peki, Şiistan, Sünnistan ve Kürdistan’dan oluşan federal Irak’ın iç sınırları neye göre ve nasıl çizilecek? Irak’ın mezhepsel ve etnik haritası göz önünde bulundurulduğunda bu üç özerk bölgenin sınırları ortaya çıkıyor. Kuzeyde Musul’u da içine alan Erbil merkezli Kürt bölgesi, doğuda Enbar vilayetinin tamamı ve Ninova eyaletinin bir kısmının oluşturduğu bloktan Süleyman Beg’e kadar uzanan Sünni bölgesi ve güneyde körfeze açılan ve İran’la sınıra sahip Basra merkezli Şii bölgesi. Ancak bu üç özerk bölgenin birbirleriyle temas ettikleri noktalarda karma bölgelerin söz konusu olması konuyu tartışmalara sürüklüyor. Ancak tasarlanan bölünme daha çok ülkenin küçük parçalara ayrılmasına ve şehir devletçiklerinin oluşmasına yol açacak gibi. Ya da tam bir kaosa…
Böylesi bir çatışmanın ana ekseninin Kürtler ve Sünni Araplar arasında Kerkük ve Musul başta olmak üzere Diyala ve Selahaddin; Sünniler ve Şiiler arasında ise Bağdat ve çevresindeki şehirlerin olması beklenebilir. Mesela, Musul’un doğusundaki Telafer’de nüfus neredeyse tamamen Türkmenlerden oluşurken, Telafer’in komşusu Sincar’da Yezidi Kürtler çoğunlukta. Telafer’in Sünni blokta yer alması, Peşmergenin şu an kontrolü ele aldığı Sincar ile Kürtlerin arasına duvar örülmesi anlamına geliyor. Ayrıca, Musul’un kalbinden geçen Dicle Nehri’nin doğusunda Kürt nüfus çoğunlukta olmasına rağmen uzun zamandır şehirde gerçekleşen şiddet olayları sebebiyle binlerce göç meydana geldi. Yalnızca IŞİD’in Musul’a girdiği ilk iki günde 50 bin kişinin Irak Kürdistan’ına sığındığı belirtiliyor. Bu da şehrin kimliğinin değişmesinde aktif rol oynayarak Musul ve çevresinin muhtemel bir bölünmede Sünni blokta mı Kürt blokunda mı yer alacağı sorununu derinleştiriyor.
Öte yandan, böylesi bir bölünme, Irak’ta zaten mevcut olan bölge devletlerin müdahalesini derinleştirebilir. İran’ın destekleyeceği Şii özerkliğinin, Irak’ın Basra Körfezi’ne açılan kapısı Um Kasr gibi stratejik bir noktayı tek başına hâkimiyeti altına alması, bölgedeki en önemli Sünni güç Suudi Arabistan’ı kızdırabilir. Ayrıca Irak’taki muhtemel bir bölünmede Kürt bloku ve Şii bloku petrol zengini ve stratejik öneme sahip topraklarda yer alacakken; Sünnilerin çoğunlukta olduğu bölgelerin bu konuda diğerlerine nazaran elinin boş kalacak olması yeni bir çatışma ortamı oluşturabilir. Bu da ekonomik gücü zayıf Sünni özerk bölgeyi istikrarın sağlanamaması sonucu terör faaliyetlerine açık hâle getirebilir. Suriye’yle sınıra sahip olan Sünni bölgenin coğrafi açıdan da denetiminin zor olması göz önünde bulundurulduğunda bu büyük bir risk hâline geliyor.
Aslında üçe bölünme çok zor. Lakin bu bölünmeye en uygun yer tartışmasız Kürtlerin yaşadığı yerler. Bu da Kürt nüfusunun Sünni Araplar ya da Şiiler gibi dağınık olmasından kaynaklanıyor. Erbil, Süleymaniye, Halepçe gibi yerler dışında Kürtler küçük tartışmalı birkaç yer dışında Kerkük’ü istiyor. Bunun için de Irak Anayasası’ndaki 140. Madde’yi dayanak gösterip burada bir referandum talep ediyor. Kerkük’te hâlihazırda şehrin 3’te 2’sine denk gelecek şekilde Kürt bulunuyor. Ardından Türkmenler ve Araplar geliyor.
Irak’ın başı örgütlerle belada
Irak’ın başı, bölgelerden ziyade örgütlerle belada. Örgütler olduğu sürece ülkenin huzura ermesi mümkün değil. Çünkü işler artık karmaşık bir hâl almış durumda. Bölgesel bölünmeden çok örgütlerin kendi hâkimiyetlerini oluşturacakları lokal bölünmeler daha belirginleşmiş durumda. Başkent Bağdat’ta şu anda 15 farklı örgüt çeşitli bölgelerde hâkimiyetini ilan etmiş durumda. Aynı durum Kürt bölgeleri dışındaki bütün şehirler için de geçerli. Hem Sünni hem de Şii lider ve âlimlerden gelen ‘cihat’ çağrıları Irak’ı baştan başa sarmış örgütleri güçlendirmeye başladı. Ve bu durum küçük bölünmeleri iyice belirginleştirdi.
Peki, orduya meydan okuyan bu örgütler kimler ve nitelikleri neler? Irak’ta faaliyet gösteren örgütlerin bünyesinde 400 bine yakın silahlı militan bulunuyor. Bu sayının Irak Millî Ordusu ve Peşmerge güçlerinin yarısına denk gelmesi manidar. Oluşan tablo ise ülkeyi kaosa götürmeye yeter. IŞİD’in işgalleri ve şehirleri tehdit etmesiyle hareketlenen Irak, birçok yönüyle Saddam döneminden daha kötü bir durumda. Amerika’nın 2003’te Irak’a girmesiyle silahlanan gruplar önümüzdeki süreçte sorun olmaya devam edecek. Hiçbir sorun olmasa bile bu silahlı yapıların varlığı zaten doğal bir çatışma ortamı oluşturmakta. Aslında bu sorun yıllardır var. Ancak Suriye’deki olaylarla birlikte daha da belirgin hâle geldi. Bu ortam IŞİD’in işini kolaylaştırdı ve diğer silahlı örgütleri ya da grupları güçlendirdi. Yani Irak’ın şu andaki sorunu sadece IŞİD’in varlığı ile sınırlı değil. İrili ufaklı 30 kadar silahlı örgüt bulunuyor. Bunların 14’ü Şii, 14’ü Sünni, biri Kürt etnik kimliğiyle ortaya çıkarken; diğeri ise Sünni ağırlıklı olmasına rağmen içinde Şiileri de barındırıyor, daha çok ‘Iraklılık’ kimliğini ön plana çıkarıyor. Sünni tandanslı olsa da 1920 Devrimi Tugayları, içinde Baas ekolünü taşıyan Şii ve Sünni militanlar barındırıyor. Örgütün tek amacı Irak’ı bir bütün olarak inşa etmek. ABD işgaline karşı kurulmuş ilk grup. Adını 1920’de İngilizlere karşı başlatılan ve mandacılığı reddeden silahlı mücadeleden alıyor. Bağdat, Salahaddin ve Enbar’da etkili. Irak’taki El Kaide ile mücadele etti. Bu süreçte bir dönem ABD ile birlikte hareket etti. Aynı şekilde Amerikan güçlerine de saldırdı. Zira örgüt Irak’ın El Kaide gibi örgütlere bırakılmasını istemediği gibi ABD’yi de istemiyor. Son tahlilde yapı IŞİD ile birlikte hareket etmiyor. Lakin bunun ne kadar süreceğini kestirmek zor.
Dinî motifle birlikte Kürtlerden oluşan kadrosuyla etnik bir örgüt olarak değerlendirilmesi gereken Ensar El İslam ise daha çok Halepçe merkezli bir yapı. Ninova, Kerkük ve Akre bölgelerinde de güçleri var. 4 bin kadar militanı olduğu tahmin ediliyor. Irak’a giren ABD’nin bombardımana maruz bıraktığı tek örgüt olmasıyla dikkat çekti. Şu anda IŞİD ile birlikte hareket eden Selefi örgüte Şeyh Ebu Velid önderlik yapıyor. 1990’ların sonunda kurulan örgüt, varlığını 2001’de ilan etti. Geçmişte de Irak’taki El Kaide ile birlikte hareket ediyordu. Şimdilerde IŞİD bünyesinde olması düşündürücü.
Irak’ta bunların dışında başka örgütler de var (Bedir Tugayları, Mehdi Ordusu, Irak Hizbullahı, Sarallah Tugayları, Irak Aşiret Devrimcileri Askerî Konseyi, İslam Ordusu, Nakşibendi Ordusu, Mücahitler Ordusu). Çizgileri Sünni ve Şii olmak üzere keskin biçimde ayrılıyor. Tuhaf olan şu ki Irak’ta küçük aşiretlerin bile silahlı grupları var. Bu da ülkedeki silahlı örgütlenmelerin sayısını artırıyor. Bazıları için silahlı gruplar denilse de bazıları terörist faaliyetler yürütüyor. Lakin şu anki en kapsamlı örgüt IŞİD. Irak’taki El Kaide’yi neredeyse bitirip onun tahtına oturmuş durumda.
IŞİD DIŞINDA IRAK’TAKİ BAŞLICA ÖRGÜTLER
Bedir Tugayları: Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi’nin askerî kanadı olarak faaliyet gösteriyor. 1981’de Baas Partisi iktidarına karşı savaşmak için İran’a göç eden Ayetullah Muhammed Bakır el-Hekim tarafından kuruldu. İran-Irak Savaşı döneminde Irak Ordusu’na karşı savaşan Bedir Tugayları, 2006’dan bu yana Maliki tarafından Irak Savunma Bakanlığı ve Irak Ordusu çatısı altında istihdam ediliyor. Merkezi Kerbela olan örgütün yaklaşık 15 bin militanı olduğu tahmin ediliyor. Yarı resmî bir yapısı olan örgüt, son dönemde Maliki ile daha yakın bir işbirliği sergiliyor. Maliki, Bedir Tugayları Başkanı Hadi el-Amiri’yi vekaleten Savunma Bakanlığı’na atadı. Bu yapı, bir kanadını Bağdat hükümeti içinde legalleştirirken, diğer kanadını ise militan olarak korumaya çalışıyor. Maliki’den dolayı nüfuzlu olan örgüt, Şiilerin koruyucusu olarak gösteriliyor. Grubun elinde ağır silahlar bulunuyor.
Mehdi Ordusu: Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr tarafından kurulan Mehdi Ordusu, ülkenin güneyinde, Bağdat’ın Sadr bölgesi, Necef ve Basra’da etkili. ABD’nin Irak’a girmesiyle kuruldu. 2006’ya kadar ABD ve İngiltere güçleriyle çatıştı. Ardından Maliki güçleriyle mücadele etti. 2009’da silah bıraktığı açıklanan örgüt, Sistani’nin IŞİD’e karşı verdiği son cihat fetvası ile birlikte tekrar silahlanacağını duyurdu. Lakin örgütün hiçbir zaman silah bırakmadığı, aksine daha da güçlendiği biliniyor. Mehdi Ordusu, Sünni muhalifler tarafından, 2004-2008 arasında, Saddam Hüseyin döneminde görev yapmış bürokratlara, Sünni kanaat önderlerine suikast düzenlemek ve sivillere yönelik ölüm mangaları kurmakla suçlanıyor. Esed’e destek amaçlı Suriye’ye de geçen örgütün 100 bine yakın silahlı adamının bulunduğu iddia ediliyor. 2007’de Mehdi Ordusu’ndan ayrılan ve Ehl-i Hak adını kullanan bir başka Şii örgüt ise Sistani’nin cihat çağrısından sonra hareketlenmeye başladı. Suriye’de Esed saflarında da çatışan örgütün 10 bin civarında militanı olduğu tahmin ediliyor.
Irak Hizbullah’ı (Muhtar Ordusu): Lübnan Hizbullah’ı ile birlikte hareket ediyor. Zaten kendilerini onların temsilcisi olarak lanse ediyorlar. Muhtar Ordusu adını kullanan, suikastlar ve Suudi Arabistan’a atılan havan toplarıyla adını sık sık duyuran örgüt bir dönem Maliki’nin de hedefindeydi. 50 bin silahlı militanı bulunuyor. Yeni süreçte diğer Şii gruplarla birlikte hareket edecek. Lübnan Hizbullah’ından ciddi destek alıyor.
İslam Ordusu:Ceyşu’l İslami 2004’te kuruldu. Bir dönem El Kaide ile çatıştı. Örgüt merkez olarak Ninova kentini kullanıyor. Sayısı oldukça az ama etkili. Çünkü bünyesindekilerin tamamı keskin nişancı eğitimi almış kişiler. Sayıları 1500 olarak ifade ediliyor. Maliki güçlerine karşı da çatışan grup keskin nişancıları sayesinde Amerika ordusuna büyük zarar verdi. Hatta Cuba adındaki bir örgüt mensubu 650 kadar Amerikan askerini öldürdüğünü söylemişti. Amerikalı subaylar ise bu iddiayı doğrular nitelikte açıklamalar yaptılar. Bu örgüt sivil hedeflerden uzak durarak sempati kazanıyor ve ilgi görüyor. Lakin keskin nişancı ordusunun son süreçte nasıl bir tutum sergileyeceği merak konusu.
Sarallah Tugayları: “Allah’ın intikamı” anlamına gelen bu örgütü eski asker Senavi Musavi kurdu. Musevi’nin denizci olması nedeniyle örgüt Basra’daki bazı limanları denetiminde tutuyor. Maliki bir dönem bu örgüte karşı savaş açmış ve operasyonlar düzenlettirmişti.
Irak Aşiret Devrimcileri Askerî Konseyi: Katılım ve çap bakımından en büyük silahlı Sünni grup. 78 aşiret ve kabileden oluşuyor. 30 Aralık 2013’te kurulan konseye bağlı 41 silahlı grup bulunuyor. Ramadi, Felluce, Halidiye, Kerkük, Enbar ve Babil bölgelerinde etkili. Daha çok şehir merkezleri dışındaki alanlarda etkililer. Sadece Bağdat’ın bazı mahallelerinde varlar. Maliki’ye karşı Sünnileri korumak için kurulan konseyin 30 bin silahlı gücünün olduğu tahmin ediliyor.
Nakşibendi Ordusu:Adı sık sık duyulan bir örgüt. Nakşibendi ismiyle Şiilerin propaganda amaçlı Sünni düşmanlığı oluşturmak için varlığını telaffuz ettikleri örgüt durumunda. Örgüt 2006’da Saddam Hüseyin’in yardımcısı İzzet İbrahim el-Duri tarafından kuruldu. Daha çok Saddam Hüseyin döneminde Irak Ordusu’nda görev yapmış askerlerden oluşuyor. Maliki güçlerine karşı zaman zaman yaptığı nokta operasyonlarla tanınıyor. Musul merkezli olan örgüt, IŞİD’in Musul’a girmesine yardımcı oldu. Şu anda bu örgütle birlikte hareket ediyor. Militan sayısı konusunda net bir bilgi yok ancak eğitimli 3 bin kişiden söz ediliyor. Geçmişte de Musul’un bazı mahalleleri bu örgütün kontrolündeydi.
Mücahitler Ordusu: Ceyşu’l Mücahidin adıyla 2003’te kuruldu. Selefi anlayışına sahip olan örgütün 4 bin kadar silahlı gücü bulunuyor. Bağdat’ın bazı Sünni mehalleleri başta olmak üzere Diyala, Felluce, Tikrit gibi şehirlerde de var. Ahfadu Sad, Es Sabitun gibi 20 ayrı silahlı alt grubu bulunuyor. Örgütün en önemli özelliği tamamen Irak’ın yerli kabile ve aşiretlerinden oluşması.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment