[HABER YORUM] Korkunun gölgesinde güvenlik-özgürlük tartışması
Paris’te geçen hafta korku dolu üç günün sonunda 7’si gazeteci, 3’ü polis 17 kişi hayatını kaybetti.
Medya tarafından Avrupa’nın ‘11 Eylül’ü olarak lanse edilen saldırılar sonrasında, Avrupa ülkelerinde ‘terörle nasıl mücadele edileceği’ tartışmaları başladı. Her ülke güvenlik tedbirlerini artırıcı yasa paketleri hazırlamanın derdine düşerken, alınması planlanan önlemler 11 Eylül saldırıları sonrası çokça tartışılan bir konuyu yeniden alevlendirdi: ‘Güvenlik mi, özgürlük mü?’
Terör travması yaşayan Avrupa kamuoyunda her türlü güvenlik paketine ‘evet’ diyebilecek duygusal bir atmosfer var. Kimi ülkelerde okullardaki küçük çocuklara kadar varan “radikal İslamcı” avı, herkesin dinlenmesine izin veren güvenlikçi yaklaşımlar, kişisel bilgilerin uzun süreli saklanması, sohbet programlarına bile ‘büyük biraderi’ ortak eden yasa hazırlıkları ciddi soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Gelişmelerin bir de ortak yaşamı tehdit eden boyutu var.
45 milyonu aşkın Müslüman’ın yaşadığı Avrupa’da işlerin çok da iyiye gittiğini söylemek mümkün değil. Almanya’daki İslam karşıtı yürüyüşler, birçok ülkede aşırı sağcı partilerin seçim zaferleri, bazı ülkelerde camilere ve başörtülü kadınlara yönelik saldırılar Avrupa’da yaşayan Müslümanları uzun süredir endişelendiriyordu.
Son yasal değişikliklere siyasilerin ve medyanın da menfi ‘katkı’ yapması durumunda Müslümanlar ‘potansiyel tehlike’ olarak görülecek. Bu durumda uyum sağlamadıkları gerekçesiyle sıkça hedef haline getirilen Müslüman genç nüfusun radikal örgütlere doğru itileceğini gözden kaçırmamak gerekiyor.
Charlie Hebdo dergisi baskınında öldürülen Fransız gazeteciyi korumak için orada olan ve aynı saldırıda hayatını kaybeden Fransız polis Ahmed, her şeyi çok iyi açıklıyor. İslam, Avrupa’nın asli bir unsuru ve terör korkusuna feda edilmemeli bu birliktelik. Yaşanan vahim bir terör saldırısı sonrasında kişisel özgürlük alanlarına darbe vuracak yasalar hazırlama çabası, Müslümanlarla birlikte yaşama kültürüne darbe indirecek uygulamalar uzun vadede Avrupa’nın çok övündüğü ‘özgürlükçü ve demokrat’ kimliğine zarar verecektir.
Fransa ve Almanya’da devlet ve hükümet başkanlarının bu süreçteki sağduyulu açıklamalarının halk tabanında karşılık bulmasını ümit ediyoruz. Özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın ‘Savaşımız İslam’la değil, terörle’ açıklaması ve ‘saldırganların İslam dini ile ilişkisinin olmadığını’ vurgulaması, hayati bir anlam taşıyor. Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in Müslümanların organize ettiği dayanışma mitingine katılması da takdire şayan. Terörün beraberinde getirdiği korku, yanlış uygulamalar ile uzun yıllar sonunda elde edilmiş kazanımların kaybedilmesine sebep olmamalı.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment