[HABER ANALİZ] Davutoğlu’nun kaçtığı sorular buharlaşır mı?
Kabinedeki herkes kendi içine kapansa aynını yapamayacak tek kişi olan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, tuhaf şekilde bağımsız basın mensuplarından kaçıyor, kaçırılıyor. Sipariş ‘soru’lar sordurulan ‘makbul’ gazetecilerle göstermelik basın toplantıları yapan bakanın Hizmet aleyhindeki iddiaları da mesnetsiz kalmaya devam ediyor.
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması sonrasında Hizmet Hareketi’ne karşı takındığı hasmane tavır ve keskin açıklamalarıyla öne çıkan birkaç kabine üyesinden biri olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, sıra ortaya attığı iddialar karşısında kendisine yöneltilmek istenen sorulara geldiğinde ise kamera ve mikrofonlara o denli yakın durmuyor. Bakanı kamuoyu önünde ‘müşkül’ durumda bırakacağından endişe edilen basın mensuplarına kendisine soru sorma imkânı verilmezken, artık çoğunlukla önceden sipariş edildiği izlenimi veren ‘soru’ların serdedildiği basın toplantıları da göstermelik kalıyor.
Davutoğlu, yakın bir süre öncesine kadar sitayişle bahsettiği Hizmet hakkında, Erdoğan sonrasında başbakanlık için isminin geçtiği şu dönemde kısa vadeli siyasi emelleri için yaralayıcı nitelemeler ve ithamlarda bulunuyor. Son olarak da bu kurumlarla bağlı olduğunu iddia ettiği bazı STK’ların yazdığını savunduğu “Türkiye’yi karalayıcı mektuplar” nedeniyle yurtdışındaki Türk okullarının kapatılması için çabaladığını da inkâr etmedi. Bu mektupların muhtevası ve kimlerce yazıldığını vakit kaybetmeden açıklaması; aksi halde Hizmet Hareketi ve tüm kamuoyundan özür dilemesi yönünde kendisine önceki gün yapılan çağrı karşısında ise şaşırtıcı suskunluğunu koruyor. Nitekim dün de bu konuya girmezken Ankara’da katıldığı Kenya Büyükelçiliği açılışında da basından soru alınmadı.
Bakan, mesnetsiz iddialarına karşı Zaman’ın mülakat taleplerini de cevapsız bırakıyor. Kendisini yurtiçinde ve dışında yakından takip eden bir gazeteci olarak şunları söylemeliyim: 17 Aralık’tan aylar öncesinde bile istenmeyen soru ihtimaline karşı basın toplantılarında söz almakta zorlanıyordum ve bunun Davutoğlu’nun basın ekibinin politikası olduğu açıktı. Ancak 17 Aralık sonrasında Dışişleri Bakanlığı’nda Zaman’a karşı açık bir sansür başladı. Bu süreç sonrası gerçekleşen basın toplantılarında, konu-sınırlı uluslararası bir toplantı hariç, hiç söz alamadım. Bunların bazılarında sordurulan trajikomik sorular ise daha ziyade kapalı rejimlerde karşılaşılan sahnelerin ortaya çıkmasına neden oldu.
Seçimden iki hafta önce Van’da yapılan ve yine ayrımcılığa uğradığım Türkiye-İran-Azerbaycan üçlü zirvesi sonrasında bu hali paylaştığım ilgili bir diplomatın acziyet içinde iki kolunu iki yanına açarak “Ben ne yapabilirim?” deyişini ise hiç unutamıyorum. Erdoğan ülkeyi bir parti devletine dönüştürürken ‘istenmeyen gazeteciler’ listesi oluşturulduğu anlaşılan Dışişleri de Davutoğlu eliyle bunun önemli bir parçası haline geliyor. Cevaplanmayan soruların buharlaşacağı sanılıyor olsa gerek!
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment