ABD medyası Murdoch’ı neden görmezden geliyor?

ABD medyası Murdoch’ı neden görmezden geliyor?

Rupert Murdoch’ın en son ve en küstah hamlesinin yadsınamaz kanıtları elimizde: Amerika’nın demokratik kurumlarını gasp etmeye çalıştı. Bu çabası, parasını ve nüfuzunu kullanarak, ayrıca özgür basının tüm ayrıcalıklarını suistimal ederek, Büyük Britanya’nın temel demokratik kurumlarını ele geçirip yozlaştırma başarısına eşit görülebilir.

Amerika örneğinde Murdoch’ın amacı medya imparatorluğunu, özellikle de Fox News’ı kullanarak 2012 seçimlerinde General David Petraeus’un adaylığını kendi cephesine çekmek oldu. Murdoch’ın Britanya’daki gazetelerinin yasadışı dinleme yapma ve siyasetçileri satın alma skandalındaki rolleri ortaya çıkmasından sadece 10 hafta önce, 2011 baharında Fox News’ın mucidi ve başkanı Roger Ailes, Afganistan’a bir adamını gönderdi ve Petraeus’a Obama’nın CIA başkanı olması yönündeki teklifini reddetmesini ve bunun yerine Murdoch’tan maaş da alarak Cumhuriyetçi aday olarak başkanlık yarışına katılmasını istediklerini iletti. Ailes’in kendisi de Fox News’taki görevinden istifa edecek ve seçim kampanyasının başına geçecekti. Bu bilgiler Petraeus ile Fox News’ın mesajını ileten K.T. McFarland arasındaki konuşmalarda ortaya çıkıyor. McFarland Fox News’ın savunma ‘analisti’ ve daha önce üç Cumhuriyetçi yönetimde milli güvenlik ilkelerinin savunucusuydu. Bütün bunlar McFarland ile Petraeus’un yaptığı görüşmenin Bob Woodward’un eline geçen bir kaydında ortaya çıktı. Woodward’un konuya dair yaptığı habere konuşmanın kaydı da Washington Post’un internet baskısında eşlik ediyordu. Fakat haber olması gerektiği ilk sayfada değildi.


Ailes ve Murdoch’ın bağımsız, özgür ve dürüst bir basına olan hor görüleri kadar korkunç ve onların mesajlarını Petraeus’a ileten sözcünün dalkavuk tavrı kadar dikkat çekici olan başka bir şey, Amerikan basınının ve ülkenin siyasî kurumlarının bu hikâyeye gösterdikleri tepki oldu. Bu tepki Murdoch, Ailes ve Fox’a karşı duydukları korkudan ya da bu üçünün düzgün gazetecilik değerlerine ve şeffaf seçim sürecine saygısızlığı karşısındaki şaşkınlığından ileri geliyor olabilir. Medyanın tepkisinin tonu başından beri Post’un bu büyük hikâyeyi ele alışıyla belirlendi: Hikâyeyi sanki herhangi bir medya dedikodusuymuş gibi ele aldı. Gazetede ve web sitesinde koyduğu köşede ön sayfa yerine dedikodu ve eğlence haberlerinin yer aldığı kısımdı. “Bob’un çok ilginç, heyecan verici bir medya haberi vardı ve “Style” (Stil) köşemize çok uygundu. Birinci sayfaya geçmesini haklı çıkartacak daha geniş bir etkisi yoktu.” Bunlar Post’un editörü Liz Spayd’ın haberin neden Style köşesinde yayınlandığına dair açıklamaları. Üstelik ertesi gün haberi destekleyen bir ses kaydı da ele geçmişti. Petraeus çok net olan kayıtta “[Ailes’e] söyle eğer seçime girersem, fakat girmeyeceğim, ama eğer girersem teklifini kabul ederim… Fox’tan ayrılacağı ve kampanyayı finanse edeceğini söyledi.” McFarland ise koşulları netleştiriyor: “Büyük patron finanse edecek. Roger ise yürütecek. Geri kalanlarımız da senin kampanyanda olacağız.” Böylece Fox News’ı eleştirenlerin uzun zamandır bu kanalın sahte haber gündemi olduğu ve çok yoğun ideolojik önyargılarla hareket ettiği teyit edilmiş oluyor.

Petraeus ile McFarland arasındaki konuşmanın kaydı inanılmaz bir belge. Murdoch’ın ve Fox News’ı kursun diye işe aldığı hilekâr dahinin Amerikan toplumsal ve siyasî sahnesinde gazeteciliğin bağımsızlığı ve dürüstlüğüne dair en geleneksel söylemlere bile saygı duymadan hareket etme heveslerinin bir kanıtı. Murdoch’ın İngiliz toplumsal hayatının üç temel öğesi olan basın, siyasetçiler ve polisi yozlaştırma becerisi geçen seneki skandalla ortaya çıkmıştı. Ailes/Petraeus kaseti de Murdoch’ın Amerika’daki heveslerinin de aynı derecede hırslı, hain ve alçakça olduğunu gösteriyor. Ailes sonrasında “sadece bir şakaydı” diye bir açıklama yaparak kaydın doğruluğunu ve anlamını teyit etmiş oldu. “Cumhuriyetçi cephenin biraz sallanmaya ihtiyacı olduğunu düşündüm ve Petraeus iyi bir aday olabilirdi.”

Murdoch ve Ailes, İngiliz ve Amerikan kültüründe eşi benzeri olmayan bir güçte medya imparatorluğu yarattılar. Geniş kaynaklarıyla bu gücü muhabirlik ve gazetecilik standartlarını yükseltmeye harcayacaklarına çoğu zaman uydurulmuş tartışmalar, ideolojik kampanyalar ve siyasî nüfuz satın almalarla özgür ve sorumlu basın kılığında bambaşka işler yaptılar. Bu kaset onların yöntemlerinin ve ellerinin uzandığı yerlerin güçlü bir kanıtıdır. Murdoch hikâyesi, Atlantik’in iki tarafında da demokratik kurumları yozlaştırma becerisi, son 30 yılın en önemli siyasî/kültürel haberlerinden biridir. Hatta eşi benzeri yoktur ve hikâye devam etmektedir.  Biz gazetecilerin yaptığı en önemli iş neyin haber olacağına karar vermektir. Belki de bu yıllar boyunca Murdoch’ın yıkıcı faaliyetlerinin haberi gözümüzden kaçtı. Sadece The Guardian gazetesi telefon dinlenmesi skandalının ipuçlarını takip etti ve aylar ve yıllar boyunca peşini bırakmadı. The Guardian’ın haberleri geçen sene daha geniş kitlelere ulaştığında Murdoch’ın yardımcılarından birinden şu alıntıyı yapmıştım: “Bu skandal ve tüm sonuçları başka bir yerde gerçekleşmiş olamazdı. Sadece Murdoch’ın yörüngesinde böyle bir şey olabilirdi. News of the World’un izinsiz dinleme skandalı neredeyse kitlesel çaptaydı. Herkesten çok Murdoch haber odasında böyle bir kültürü icat etti. Tüm rekabeti kimseyi umursama, amaç için her araç mubahtır.”

Bob Woodward’un ele geçirdiği ve Washington Post’un “stil” köşesinde yer verdiği bu kasetle birlikte Atlantik’in iki yakasında da Murdoch hikâyesinin sonu gelmeli. Onun bu hareketlerinden hiçbir makamın, ABD başkanlığının bile muaf olmadığını herkes görmeli.

* Carl Bernstein, Bob Woodward’la birlikte Watergate skandalını ortaya çıkaran iki gazeteciden birisidir.

The Guardian’da (20 Aralık 2012) yayımlanan bu yazı kısaltılarak tercüme edilmiştir.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.