Nuh’un gemisine paraşütle atladım sanki!
Arabanın içi fena halde benzin kokuyor; camı açtım bu defa sıcak hava üflüyor. Kilimayı kapadım şimdi de sıcaktan durulmuyor. Bizim buralarda Aralık, kendisini fena halde Temmuz sanıyor! Neyse ne diyordum, işte “soluduğun havadan kaçamıyorsun.” Adına kış dedikleri ama benim yeni lügatımda “ne kışı bu basbaya yaz”şeklinde değişen mevsim, yani yeni yıl havası hele Amerika’da bildiğiniz gibi değil. Her yer rengarenk ışıklarla donatılmış, böyle bir manzara karşısında insan bırak şemsiyenin altına saklanmayı, daha çok fotoğraf çekip de saklamayı istiyor. Florida yağmurları öyledir bir bastırır gökten, yerde şemsiye taşıyanlara güler adeta “siz onunla benden korunacağınzı mı sandınız? Peh,savunun geliyorum!” dercesine coşar damlalar. Şemsiyesi olup da sırılsıklam olmak diye birşey vardır burada, hem de tepeden tırnağa.
Komşularımız, evlerini ışıklandırmaya, bahçelerine çeşit çeşit süsler koymaya başladılar, Noel baba, geyikler, kardan adamlar, o kadar büyük ve gösterişli bir görsel şölen ki bu, “neden bizim de bahçemizde süsler yok anne?” diyen kızıma sadece “Biz Christmas’ı kutlamıyoruz” demek yavan geldi bana. Nur “bizim bayramlar ne zaman gelecek anne?” diye sordu, aslında şanslıydımş ucuz atlattım çünkü bir arkadaşımın oğlu “madem bizim dinimizde böyle bir kutlama yok o zaman ben Hristiyan olmak istiyorum” demiş.
Hatırlıyorum bundan 25 yıl önceydi otomatik kalemlik almak için gittiğimiz kırtasiyeye yıl başı için küçük bir cam ağacı gelmişti. Nasıl da çekişitirmistim annemin ceketini “biz de ağaç alıp süsleyelim lütfen n’olur, sonra Noel baba gelsin, hediye versin bize” diye. Küçüktüm ve neden Noel’i kutlamadığımızı anlamıyordum. İşte o ağaç beni çok üzmüştü, aslında o değil onun üstüne konacak olan renkli süsler, hediye paketleri, kırmızı şapkalı, sakallı dede hayali. Orası Türkiye idi hem de yıllar önceki ve benim gördüğüm de kuru küçük bir çam ağacı. Şimdi burası Amerika, yıl 2012 ve gelin görün ki, yer gök rengarenk yeni yıl süsleri ile dolu, marketler, mağazalar, dev kırmızı kurdeleli ağaçlar, sanki dünya hediye paketine sarılmış gibi.
Amerikalı bir arkadaş Noel için evini nasıl süslediğini anlatıyor bugün. Etraftaki en ışıklı ev onunmuş, eşi çok uğraşmış bütün evi aydınlatmak için ne güzel diyorum, nasıl da şaaşaa. Sonra hatırladım ki, en güzel ev süsleyene belediye ödül veriyor diye evini her yıl ışık topuna çeviren bir komşumuz vardı California’da. Ev o kadar ışıklandırılmıştı ki, bakamıyorduk bile. Daha çok elektrik faturasını merak ediyorduk o zaman.
Başka bir Amerikalı arkadaş da Noel’i kutlamadığımızı öğrenince “yani Aralık ayında hiçbirşey kutlamıyor musunuz” diye sordu ve ardından “o zaman yıl sonu partisine de katılmıyorsunuz” dedi. Farkındaysanız sorular sürekli karın boşluğuna geliyor “hink!” diye kalıyorum. Cevap hep “hayır” oluyor. Sonra “Zeynep külahima anlat, senin de canın çekiyor bu güzel ışıklı evleri, hele de ışıkları erguvan renginde göle yansıyanları, çam ağaçlarını. “Tabiat boşluk kabul etmez” hadi bul birşey yerine koyabileceğin, onda aklının kalmayacağı güzel birşey dedim ve buldum. “Yok aslında bizim başka bir partimiz var hani bahsetmiştim ya daha önce aşure gününde, aslında Aşure ayı diyebiliriz buna, onu istediğimiz zaman bir parti olarak kutlayabiliriz, hadi madem siz de bize gelin aşure partisi yapalım birlikte ne dersiniz dedim? Çok sevindiler.
Aşure partisi mi o da ne dediğinizi duyar gibi oluyorum? Aslında öyle bir kavram yok, ben uydurdum, yani akşam sabah neyin partisini yapsam (half birthday, yarım doğum günü kutlaması, bir yılı bekleyemiyor aileler, çocuklarının yarım yaşını da kutluyorlar) diye düşünenlerin ülkesinde yaşayınca kendimize parti icat ettik, hem de diğer dinlerin de kabul ettiği bir kültür mirasından yola çıkarak.. Öncelikle Walmart’a gidip maket için malzemeler ve süsler aldık, ardından Nur ile birlikte evde bir gemi maketi yaptık. İçine de oyun hamurlarından küçük hayvanlar koyduk, balonlarla süsledik masanın etrafını ve tabiki aşuremizi pişirdik. Gelecek yıl acaba biz de bahçeye koymak için büyük bir bot mu yapsak, yani Hz. Nuh’un gemisini ve ışıklandırsak onu, yanına da şişme sevimli hayvanlar koysak, aşure ayı şerefine. Amerika’da yaşayan iş adamlarımız buna el atsa aslında, aşure ayını görsel bir şölen haline dönüştürsek, evi ve bahçeyi süsleyebileceğimiz materyaller hazırlansa, ne kadar güzel olur.
İstiyorum ki “birşeyin olmadığını söylemek hiç bir şekilde boşluk oluşturmasın minik yüreklerde” ve hatta onun yerine öyle güzel birşey koyalım ki çocukların aklına bile gelmesin başka dinler için özel sayılan kutlama günleri. Kendilerinde var olan güzellikler fazlasıyla yetsin ve doyursun onları. Ömürlük hatırlanacak dolu dolu zamanlar inşa edelim gelecek nesiller için. Etrafında göz alıcı ışıklar resmi geçit yapıyorken bu kutlamaların bizde olmadığını anlamalarını beklememiz haksızlık öyle değil mi?
-Julie, şekerin güzel mi, çilekli dimi, himmm, nasıl yalıyorsun onu üstünden mi?
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment