Kasırga ve can
Biz bilmezdik yağmur fırtınasını Türkiye’de yaşarken ve Kaliforniya’ya gediğimizde de haberimiz yoktu kasırgadan, hortumdan. Biz bir tek depremi tanırdık doğal afet olarak onu da sadece izlerdik uzaktan ve hayretler içinde! Tropikal iklimlerin ne menem birşey olduğunu coğrafya dersinde öğrendiğimde “aman ne iyi Türkiye’deyiz” demiştim. Taaa Florida’ya kim gidecek, dert etme! Fakat ‘gün gelir devran döner’ diye buna derlermiş, şimdi ben bu satırları rüzgar ve yağmur senfoni orkestrası eşliğinde yazıyorum. Florida’ya gelmeden önce Haiti’de yedi kişiyi ve ardından Dominik Cumhuriyeti’nde iki kişiyi canından eden Isaac, son olarak geçtiği Küba’da ağaçları devirerek yoluna devam etti. Şimdi de süratle Güney Florida’dan geçiyor, henuz tropik fırtına kendisi, ama bir-iki gun içinde kasırga olmasına kesin gözü ile bakılıyor1. “Welcome to Miami” dedi bize Isaac hem de son derece ürkütücü bir şekilde. Yağmurun rüzgarla yaptığı ortaklık neticesinde yaşanılan güçlü fırtınanın şiddeti arttıkça ince ince yağan, adına şiirler şarkılar yazılan romantik damlalar şekil değiştirdi gözümde. Acaba sudan korkuyor muyum ne? Bu esenin rüzgar; akanın da su olduğundan emin miyim bilmiyorum. Tanıdığım hiçbir rüzgar bu kadar kuvvetli esmedi ya da hiç bir yağmur damlası camlara vurmadı öyle. Gökyüzü barajı kapaklarını kaldırdı sanki bardaktan boşanırcasına değil de kovadan boşanırcasına yağıyordu rahmet. Rüzgar ağaçların yanaklarını tokatlıyordu sanki; palmiyeler başını bir o yana bir bu yana çeviriyordu adeta ayakta kalma mücadelesi verererek. Florida’nın özellikle bazı bölgelerinde tropikal fırtına yüzünden zarar görmemek için bir takım önlemler alındı. Bunlardan bazıları; okullar tatil edildi, plajlar ve parklar kapatıldı. Miami’den yapılan yüzlerce uçuş iptal edildi. Ayrıca suların kesilmesine karşı yedek su depolama, elektrik kesintisi ihtimaline karşı hazır yiyecek bulundurma gibi konularda da uyarılar yapıldı. Buraya kadar herşey tamamdı, fakat alınan önlemlerden bir tanesi vardı ki, “canımız ne kadar tatlı” dedirtti bana. O da camlar kırılmasın diye pencerelere koruma panelleri takılması meselesiydi. Zaten hava puslu ve karanlık, bir de kendini dış dünyaya kapama ne kadar da bunaltıcı olur sizce de öyle değil mi? Fakat ya bizden çok daha zor şartlarda yaşayan insanlar, onlar ne yapıyordu? Savaş mağduru, çatışma altında, sığınaklarda yaşamak zorunda kalan insanlar, “Ay ben çok bunaldım burada, iki kurşun yiyim de aklım başıma gelsin” diyerek dışarı çıkacak halleri yoktu ya! Anladım ki, doğal afetler de insan eliyle yapılan savaşların acısına örnek teşkil edebilirmiş, özellikle de mahrumiyet noktasında. “Canını koruma pahasına” bir dış dünya algısının olamayışı acı geldi bana. Başka seçenekleri yoktu çünkü. Can herşeyden tatlıydı nihayetinde. Herşey tamam olduğunda tamam olmayan şeylerin derdine düşer ya insan, ya herşey talan olduğunda dert tam olarak nereye düşer bir bileniniz var mı? Zaten herşey akacak sanıp akanları hesaplamadığında insan ve sonra birden akanlar durduğunda, akmayacakları hesaplamaya başlar akıl. Su akarken artık akmaz olduğunda, elektirik kullanılmaz olduğunda, yemek varken artık bir lokmaya muhtaç olunduğunda, sıradan bir tuvalet ihtiyacı için bile yer bulunamadığında, “seçme hakkı” seçeneklerin ortadan kalkmasıyla son bulduğunda, artık karasızlık rafa kalktığında, tüm iyilerin lüks sayıldığı yerde, yapmam dediğin herşeyi yapar hale geldiğinde, fırtına senin de içini dışına, dışını içine çevirdiğinde, bildiğin herşeyi bilmez olduğunda, tüm ezberlerin bozulduğunda, şaşırmak gibi bir duygu varlığını yitirdiğinde… Anlıyorsun ki “davulun sesi uzaktan hoş gelir” ve diyorsun ki, “her can tatlı”dır aslında.
1Tropik fırtına ve kasırga arasındaki farklar için bakınız: http://en.wikipedia.org/wiki/Saffir%E2%80%93Simpson_Hurricane_Scale
1 Comment
Only registered users can comment.
`adına şiirler şarkılar yazılan romantik damlalarin korkutucu` sekle girisi cok guzel betimlenmis…ve gosterilen manzara canli bi sekilde bizi bi anda amerikadan ote savas patlayn ulkelerdeki manzaralari da canlandirdi ve adeta once o hortumlu manzaraya sonra da aniden cikip soylendigimiz bizi islatan o yagmurun aslinda bi rahmet oldugunu anlamis olduk. insanin insana yaptigi yaninda sanki butun kirini temizlemeye calisan ilahi bi rahmet bu. firtinaniz gonullerimizi yikadi adeta tesekkur ederiz.