Gurbette hayata veda edenlere
Bir gurbet hikayesi onlarınkisi. İçinde yüzlerce sırrı barındıran ve bu sırra en çok da gurbette olanların erişebileceği bir hikaye. Bir Yusuf masalı, bir İbrahim efsanesi aslında. Çünkü gurbet damla damla sabır damıtmak, acıların diyarında umut sağmak ve tebessümü güneşe çalmaktır.
Onların hikayesi hayatını fedakarlık yolculuğu üzerine harcamış yorgun bir yolcunun, yeşeren umutlara doğru güller açması. Gurbet zalim değil, gurbet gurbetçinin koynunda taşıdığı uçmaya hazır bir avuç kelebek. Zalim olan o kelebekleri avlamak için etrafındaki baharı göremeyenler.
Çünkü onlar öğrencilerinin içindeki tohumları yeşillendirip, içlerindeki umut türkülerini bir bir bestelediler ve gurbeti bir rahmet denizinden damıttıkları yürekleriyle damla damla bir kalp coşkusuna ve bir vuslat anına çevirebildiler ve kanadı kırık boynu bükük bekleşen umutları şaha kaldırıp öyle veda ettiler hayata.
Yollar uzarken ömürleri kısaldı sanki. Heybelerinde her daim hüzünler gurbete dair, alınlarında kader çizgileri derin, ceplerinde yarına dair düşler. Ve öğrencilerine ait kocaman gülüşler. Dünyada hiçbir şeye değişmeyecekleri, tesellisi kendi özünde gizli gülüşler.
Şimdi ben sizin geriye kalan yaşanmamış günlerinizi denizin rengine boyayıp gökyüzüne martıları yerleştiriyorum. Sahilde rengarenk uçurtmalarla koşuşan öğrenciler… Geçtikleri sokaklar hep aydınlık. Ardında beraberinde getirdikleri umut rüzgarları, yüzlerinde derin gamzeler. Düşlerde büyüyen her bir öğrenci şimdi birer gerçek olmuş. Sahildeki hırçın dalgalara bakarken tüm öğrencilere tebessüm eden gözlerinizin gerçek hikayesini anlatıyorum. Ve bu hikayeler gurbetin o bilinmeyen en olmadık gizemli rengine bürünüyor aniden. Alacakaranlıkları ısıtan güneş izlerinden geçtiğiniz her bir öğrencinin dimağında tek tek açıyor. O sıcak hüzmelerini öğrencilerin gülüşlerinde ve geriye kalanların gözyaşı yağmurlarında görüyorum. Gurbete adanmış yaşamın yarım kalan resmini çiziyorum hayat tuvaline. Bu resimde bir şey eksik biliyorum. Ve tam bu sırada eşiniz ve çocuklarınız çok uzaktan getirdikleri gurbet tohumlarını ekiyor ve böylece tomurcuklar beliriyor resmimde renk renk desen desen. Resmim ne kadar da güzelleşiyor! Ardınızda kalan kara tahtada ise hicret ve insan denkleminin çözüldüğü problemler…
Sormayın diyorum takvimlere saati ve tarihi. Gecelerden mavi, hüzünlerden bir gurbet şiiri takılıyor en olmadık şeyleri hatırlatan hafızama. Dudaklarda kalan yarım tebessümü gözlerden inen gözyaşlarıyla süzüp tamamlarken, bu resimde hiç karanlık yok fark ediyorum aniden.
Şimdi çocuklarınız ve öğrenciler boynunu bükmüş beklerken kapıda, en taze sabahlara uyanmak için uyuduğunuzda ve üstelik vakit gitgide daralıyorken, size en çok ihtiyaç duyulan bu amansız zamanda nereye bu yolculuk diye sormaya gerek duymadan, vakit geldi artık biliyorum. Siz daha patlamak üzere olan tomurcukların sesini belki duyamadan gittiniz ama, sizin bu gizemli gidişiniz ardından dirilen birçok öğrenci bıraktı. Melekler kulaklarınıza hergün biraz daha yeşeren küçük yürekleri fısıldarken, bizler sizin sayenizde gurbetteki her ölümün aslında yepyeni bir diriliş olduğunu ve arkanızda kalan boşlukları doldurmanın gittikçe daha da çok imkansız bir hale bürüneceğini öğrenmiş olduk.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment