Vesenîleştirmek
Tam karşılığıyla ‘putperest yapmak’ olarak açabileceğimiz bu kelimenin gücü karşısındaki aczimi görüp sükût etmek benimkisi. Yaşadığımız dönemin biz insanlara, âdeta cebren kabul ettirmeye çalıştığı putlarla çevrili dört yanımız. Bu yüzden mutsuzluğumuz eğer mutsuz isek. Bu yüzden yalnızlığımız eğer yalnız isek. Bu yüzden tatminsizliğimiz eğer doyumsuz isek. Bu yüzden geleneklerden gün gün kopuşumuz, kültürel değerlerden umarsızca bîhaber yaşayışımız, çoluk-çocuğu bilerek kendi hâline salışımız, ‘medeniyet’ diyerek gece-gündüz boğuluşumuz, boş işler içinde yitişimiz, günahlar karşısında alenî hoşgörümüz, bize sunulanı sırf sunulduğu için sorgusuz alışımız, kendi muhasebemizden her adımda uzaklaşmamız, farklı durmaktan korkup tek tipliği onaylamamız, aynı makineden çıkmışlar arasına farkında bile olmadan kayışımız, kulluğumuzu unutuşumuz, insanlıktan çıkışımız, ‘nerede yanlış yaptık?’larla isyân diline bağlanışımız, acılarımızın çığırtkanlığını yapıp onları göklere çıkarışımız, fütursuzca salınışımız, tembelleşmemiz, yozlaşmamız, uyutulmamız, ezilmemiz, cahilleşmemiz, gâyesizliğimiz, karanlığa doğru hızla düşüşümüz…
Kâbe’nin içinde dört büyük put vardı o zaman. İnsanların helvadan/hamurdan, taştan/tahtadan yapıp evlerinin bir köşesine yerleştirip tapındıkları boy boy putları vardı. Elle tutulur, gözle görülür putlar karşısında başlayan azîm mücadele sonrasında kırıldı/parçalandı/yok edildi/temizlendi putlar cemiyetten 23 yıllık zaman diliminde. Anlatmakla/yazmakla bitmez bir tarih yazdılar. Sonra asırlar geçti, tarihî gerçeklere bakmaksızın insan yeni putlar edinmeye başladı kendisine. Çeşit çeşit, renk renk, göz alıcı, büyüleyici putlarla donatmaya başladı her yanını. Fikrinde/düşünde/emelinde/hedefinde/hayatın her safhasında bu putları büyüttükçe büyütüp, arttırdıkça arttırdı ömür çizgisi boyunca. Her nesil eski putların yanına başkalarını eklemeyi hedef seçti kendisine bilerek veya bilmeyerek. Görünen putlar yanında görünmeyen putlar da dikmeye başlandı zamanla boy boy. Bu yüzden putlarla çevrili yaşadıklarını/yaşadığımızı anlayamıyor, putperestlerden farksız yaşadıklarını/yaşadığımızı göremiyorlardı/duk. Her geçen gün bir yenisi, her geçen gün başka bir alımlısı sunuluyordu önlerine/önümüze. Satıcılar da vesenî idi, alıcılar da… Semboller, ritimler, sloganlar, isimler, markalar saymakla bitmeyecekmiş gibi geçip gidiyordu her gün gazetelerde/dergilerde/tv’lerde/ hayatımızın her yerinde… Topluca vesenîleşmekti bizimkisi.
Kimimiz modaya tapmaya, kimimiz paraya tapmaya, kimimiz ideallerimize tapmaya başladık. Putlaştırdık her şeyi insafsızca kullanarak bize verilmiş nimetleri. Bizi uyarmaya çalışan bir avuç insanı peygamberlerini yalanlayan milletler gibi alaya aldık, küçümsedik, yok saydık, uzaklaştırdık, yerden yere vurduk. Ayaklarımız daha bir saplandı balçığa. Batışımızı, yok oluşumuzu, kendimizi her geçen gün ateşe atışımızı göremedik ışığa kapalı kör gözlerimizle.
Ümmetinin topluca helâkından korkan Efendimiz’in duası kabul edilmişti, ancak biz bize uğrayan musîbetleri bir türlü görmeyi denemedik de sele kapılmış yapraklar gibi sürüklendik. Kaderi suçlamak kolaydı çünkü; zamanı, insanları, yönetimleri… Şu gözlerimizi kendimize çevirip bir de kendimize bakmayı akledemedik. Kayıplarımız, hastalıklarımız, kazançlarımız!, düşüşlerimiz, sürüklenişlerimiz birer tokattı hep, bilemedik. Her fırsat sunuluşunda yeniden, ayağa kalkarkar kalkmaz unutuverdik, ne cür’et! devam ettik bıraktığımız yerden putlaştırmaya her şeyi.
Bilimi putlaştırdık meselâ, zekâmızı putlaştırdık. Kendi ellerimizle diktiğimiz benlik kalemizi putlaştırdık. Batı’yı putlaştırdık, parayı putlaştırdık, arabaları/yatları/katları putlaştırdık, kadınları putlaştırdık acımasızca. Günahlarımızı putlaştırdık ilân ederek dünyaya, yayarak insanlık sofrasına arsızca. Kendimizi sunduk her gün internette fotoğraflarla, kendi sûretimizi putlaştırdık. Kelimeleri, cümleleri, yalanları, kahkahaları putlaştırdık. Ne yazık bize! Ki Furkan’dan uzaklaştık, kapattık kulaklarımızı Zikr’e.
Şimdi ‘şey’leri vesenîleştirmek nedir?’ yeniden düşünmeli ve bir bir elemeye başlamalı onları hayatımızdan idrâk ederek. Zora tâlip olmalı yâni.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment