Ne Kadar Şakacıyız!
Belki de yeri geldiğinde dozu aşmadan, şartları da çok zorlamadan şakacı olunabilmeli, bilemiyorum. Hani şakalaşmak değil de, belki de nüktelerle muhabbeti zenginleştirebilmek benim vurgulamak istediğim. Sohbeti siyah-beyaz olmaktan çıkarıp renklerle süslemek bir anlamda. Manzaranın açısını genişletmek ya da sıkıcılığı bir parça bertaraf etmek için kullanılan bir ara öğe. Tabiî mizacında böyle bir yetenek taşıyanlar buna kalkışmalı belki de, bir başkası yapıyor veya yapabiliyor diye o elbiseyi giymeye çalışmak da insanı zora sokarken durumu da istenmeyen noktalara taşıyabilir.
“Şaka” dendiğinde daha çok hareketleri de içine alan bir anlam çıkar ortaya. Ama nükte, konuşma ortamının havasını yumuşatmak için kullanılan bir çeşit edebî sanat. “Şaka yaptım, ne kadar alıngansın!” cümlesi vardır meselâ, günlük hayatta sıkça kullanılır ve çok da alışılagelmiş, kabul görmüş bir ifadedir. Nükte ile şakayı birbirinden ayıran en önemli özellik de bana göre tam da budur: Şaka, çoğu zaman incitici yanıyla mesafe koyar dostlar arasına ve çoğu zaman şakayı yapan özür dilemek zorunda kalacağı noktalara çekilir. Nükte ise, hiçbir zaman kıracak sertlikte olmadığından bir özrü gerektirmeyen nüanslardan müteşekkil, konulara zekîce yaklaşımlardır.
Bu aralar, “Çok muhabbet tez ayrılık getirir” sözünün altında yatan mânaları irdeliyorum kendimce. İnsanı muhabbet noktasından ayrılığa kadar götüren ufak, ama önemli ayrıntılar çıkıyor karşıma. Ölçünün kaçması, aradaki mesafenin korunamaması, karakterlerin doğru biçimde değerlendirilememesi, her alanda herdem kişisel eğitime devam edilmemesi gibi daha pek çok sebeple kesişiyor yolum. Bütün ilişkilerin (anne-çocuk ilişkisi, eşler arası ilişki, kardeşler arası ilişki, arkadaşlar arası ilişki, komşular arası ilişki vs…) ayrı ayrı, birbirinden bağımsız olarak, temelde belirli ve hassas ölçüleri var. Bu ölçü aynı çizgide korunamadığında sorunlar yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlıyor. Bir veya birçok yerde yapılan yanlışlık ya da aşırılık ya da ilişkilerin birbirine karıştırılması (komşuluk ilişkisinin aile içi ilişkiye karıştırılması vs…) gibi nedenlerden dolayı çözülmeler telâfisi mümkün olmayan gedikler açıyor ilişkilerde.
Şakalaşmak da muhabbetin zarar görmesine neden olan davranışlardan bir tanesi. Dilin ayarını kaçırdığı noktalarda hiç zaman kaybetmeden araya “Şakaydı canım!” sözü kolaylıkla girebiliyor, her şakanın içinde bir parça gerçeğin gizlendiği bilinmesine rağmen. Gerginliği yumuşatmak adına başka şakalar sıralanıyor üst üste, derken iş büyüyüp gerçeklik payı olmayan cümleler sarfetmeye kadar varıyor. Bir anlamda bir açık vermiş oluyoruz durmamız gereken noktadan az biraz sapıp. Açık kalan kapıdan içeri girerek iç huzurumuza kara noktalar bırakacak olanlara gün doğmuş oluyor böylece. Eğer kısa zamanda kapının aralık kaldığını farkedip onu kapatmak için geri adım atmazssak, aralık kapının ardına kadar açılmasına neden olacak zaaflara kolayca kapılma ihtimâlimiz artacaktır muhakkak.
Hep tetikte beklemek o yüzden, her anı kontrol altında tutabilmek itinayla ve üşenmeden, yorulmadan, hiç de hafife almadan. Dostlar arasında bile kendini bırakmamak, şaka ile nükteyi birbirine karıştırmadan hep ölçüyü kavramak. Limiti aşmamak için hep nerede durduğunu sorgulamak, dengeleri iyi tesbit edebilmek ve yanlış söylenmiş sözleri şakaya vurmadan doğrudan düzeltme cesaretini gösterebilmek. Bekleyerek zaman kaybetmeden, üzerini toz-toprak örtmeden ve “keşke” ile pişmanlıklara bir yenisini daha eklemeden bakışlarımızı hep kendi üzerimizde sâbitlemek kaymamak için, aldanmamak için; yükü hafifletmek, “şaka” deyip geçmemek için
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment