İzi kalır
Küçük büyük pek çok hatalar yapıyoruz hayatımızda, insanız ve hepimizin omuzlarında türlü sorumluluklar var. Her yaşın, her ortamın, her ilişkinin bereberinde getirdiği zor anlar ardından yaşananlar kimimizi özür dileyen konumuna koyarken kimimizi özür dilenen makamında tutuyor. Çok değişken bu durum aynı zamanda. Pişmanlıklarımız bazen hemen olayın ardından bizi yakalıyor, bazen çok yıllar geçince anlayabiliyoruz bazı hatalarımızı. Çoğu zaman bazı hataları anladığımızda iş işten çoktan geçmiş oluyor da ortada özür dilyeceyek birisini bulmak imkân dışı oluyor. En kötüsü belki de hataları hiç farketmiyor olmak.
Bu konu ne zaman aklımı kurcalasa şu baba-oğul öyküsü gelir hatırıma: Genç oğluna devamlı öğütlerde bulunan baba, oğlunun her yaptığı hata karşısında önce hüzünle onu uyarır sonra da evin duvarına her bir hatalı davranış için bir çivi çakar. Günler geçer aradan ve evin duvarları çivilerle dolar. Birgün oğlu duvardaki bu çivileri farkeder ve babasına bu çivilerin anlamını sorar. Babası da her bir çivinin onun yaptığı yanlış davranışları simgelediğini söyler acıyla. Oğlu bu duruma birden çok üzülür ve babasına o gün söz verir bir daha yanlış yapıp onu üzmeyeceğine. Her iyi davranış karşısında da bir çiviyi yerinden sökmesini ister babasından. Babası da kabul eder bu teklifi. Aradan günler, haftalar, aylar geçer. Gerçekten babasına söz verdiği gibi iyi bir insan olmaya başlar adamın oğlu. O sözünü tuttuğu gibi babası da sözünü tutar ve her bir iyi davranış karşısında duvardan bir çiviyi söker. Gün geler duvarda sökecek çivi kalmaz. Oğlu bu durumu sevinçle karşılayıp babasının ellerine sarılır ve şöyle der: “Bütün çivileri söktürdüm ve hatalarımı telâfi ettim.” Bunun üzerine babası da oğluna hüzünle, “Evet, bütün çiviler söküldü; ancak hepsinin izleri duruyor.” der.
Bu yüzden belki de, affetmenin önemli olması noktasını başka bir başlık altında incelemek üzere erteleyerek şunu belirtmek gerekli sanırım; özür dilemek zorunda kalınacak duruma düşmemek gerçekte asıl mesele. Zor olan, mahâret isteyen konu bu belki de… İsnistalar kaideyi bozmaz elbet; ancak hani çekirge bir zıplar, iki zıplar, üçüncüde yakalanır hesabı hataları da rutine bağlamamanın önemi söz konusu. Tıpkı özür dilemeyi dil alışkanlığı hâline dönüştürmek gibi. Yıkıp yıkıp özür dilemek. Sonra hiç özür dilenmemiş gibi tekrar yıkmaya devam etmek. Sonra tekrar özür dilemek. Sonra tekrar yıkmaya devam etmek… bunun sonunun nereye varacağını kestirmek çok zor değil; çünkü sonu yok. İnsan özür dilemiş ise bir daha o yaptığını yapmamaya çalışmalı, tekrar tekrar yapmaya devam edecekse de zahmet edip hiç özür dilememeli belki de.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment