Muzaffer Ozak Efendi’nin Amerika Seyahati ve Amerikalıların tasavvuf aşkı

Muzaffer Efendi, Evlad-ı Resül’dendir yani Seyyid’dir. O dönemde kutlu ve kutsi silsileden akıp gelen ve etrafını yeşertme cehdiyle yanıp tutuşan bir aşıktır. Muzaffer Ozak Efendi yaşadığı dönemi aşkın bir ufukla hayat sürdürmüş bir hoşgörü ve muhabbet deryasıdır adeta. Allah ve Resulu’nun adının sadece Türkiye ve İslam dünyası ile sınırlı kalamayacağını hali ve icraatlarıyla başta talebeleri olmak üzere adeta bütün dünyaya haykırmıştır. Her büyük kamet gibi O da kendi döneminde anlaşılamayanlardandı. O’nu kendi döneminde bütün insanlığı kucaklayan engin hoşgörüsünden ötürü eleştirenler olmuş. Ama O, doğru bildiği yoldan zerre kadar şaşmamıştır. Bu anlamda O, hizmetlerini ve kutsi mesajını sadece Türkiye ile sınırlandırmamış Avrupa ve Amerika’ya kadar ulaşmıştır.  

Kendi hatıralarında Avrupa ve Amerika seyahatini şöyle anlatır: “1978 yılı şubat ayı  başında, Fransa’ya bir festivale davet edilmiştim. Yirmi iki talebemle bu davete icabet etmek üzere Almanya’ya gittim. Berlin’deki büyük opera binasında bir gösteri olarak Halveti ayin-i şerifini icra ettik. Bir günlük istirahatten sonra Paris’e müteveccihden Fransa’ya ve oradan da ‘Traditionale Art’ festivalinin yapılacağı Rennes şehrine götürüldük. Söylenildiğine göre Ressen şehri, Fransa’da Hıristiyanlığın başşehri idi. Davet edildiğimiz Belediye Sarayı’nda, bizleri bizzat Rennes şehri Belediye Başkanı karşılayarak beyan-ı hoş amedi eyledi”.

O dönemde yakın talebelerinden şimdi ise Amerika’da yaşayan Cerrahi Şeyhi Tosun Bayraktar Efendi, Fransa’da beraber bulundukları bu dönemde Amerikalı dostlarıyla Muzaffer Efendiyi Amerika’ya davet eder. Bu samimi davete gönülden icabet eden Muzaffer Efendi’nin okyanus ötesine seyahati böyle başlar. Yine kendi hatıralarında şöyle anlatır Amerika seyahatini: “Rennes ve Paris’te, bizleri içten bir samimiyet ve konukseverlikle  bağrına basan Fransızları, canından ayrılan bir ceset gibi bırakarak Amerikalılar’ın  davetlerine icabet etmek üzere yola çıktık ve sekiz saatlik bir hava yolculuğundan sonra  izn-i İlahi ile ‘Yeni Dünya’ya’ ayak bastık. Amerikalı aşıklar tarafından hararet ve samimiyetle  karşılandık”.

Muzaffer Efendi dünyanın bu önemli merkezinden mesajını hem Yeni Dünya`ya hem de bütün dünyaya duyurma sevdasındadır. İnsanlık her zamankinden daha muhtaç son Resul Hazreti Muhammed (SAV)’in  diriltici soluklarına. Velayet temsilcilerinden Muzaffer Efendi de bu mühim gezinin farkındadır. Amerika gezisi daha sonra kendisini haklı çıkaracaktır. Anlattığı hakikatler karşısında Amerikalılardan gördüğü ilgi ve alakaya dair yorumu aynen şöyle olur: “Hiç kimse yanlış anlamasın ve yanlış yorumlamasın! .. Amerika’da gördüğüm Allah sevgisini gezebildiğim İslam ülkelerinin pek azında müşahede ettiğimi itiraf etmek zorundayım ve bu ifademle bir kadirşinaslık görevi  yaptığıma inanıyorum”. Tasavvuf’un güzelliğiyle tanışan Amerikalılar gönülleri dirilten, ruhları uyaran ve uyandıran zikir meclislerinde şaşkın bir şekilde kendilerinden geçiyorlar.