Yetim değerler 7 - Helal haram hassasiyeti

Cevami’ül Kelim sahibi (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyururlar; “Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz: Ömrünü nasıl geçirdi, ilmiyle nasıl amel etti, malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcadı, bedenini nerede yordu, hırpaladı?” Hayat, yaşam, kazanç, harcama hepsi bir nimet. Nimet zira Hak’tan, ihsan evvela meccanen verilir insana. Emeksiz elde ederiz hayatı, yaşamı, rızkı… Nimet, zira noksaniyet yok, bitip tükenmiyor… Nimet, zira hem çok güzel hem de hayırlı şeyler…

Nimeti/nimetleri veren, verdiklerinin nasıl elde edilmesi gerektiğini, nasıl ve nerelerde kullanılacağını da tayin ve tesbit etmiş. Hakkı da… “O mü’minler ki Allah’ın (cc) çizmiş olduğu sınırları muhafaza eder. Sen işte onları müjdele” buyuruyor yüce Yaradan. Sınır, helal ve haramı ayıran hat. Hattın içi helal, dışı ise haram. Siyah ile beyaz kadar farklı ve ayrı hakikatler. Helal fıtrata yakın ve vicdanidir, haram ise uzaktır yaradılışa ve nefsanidir. “Helal dairesi geniştir, harama girmeye gerek yoktur” buyuruyor büyük Üstad. Hayatın her alanında ve anında karşı karşıyadır insan helal ve haramla. Yemede, içmede, giymede, yürümede, oturmada, kalkmada… Ama istenilen her şeyin helâlin sınırları içerisinde bulunması mümkündür.

Tarlasında ürün alabilmek için çift süren, tırpan sallayan, nasırlanan ellerdir kimi zaman helal. Yazmaya, rengarenk ipek oyayı işlerken akıtılan göz nurudur bazen. Harç yapmak için omuza alınan çimentoyu taşırken akıtılan alın teridir. Öğretmenin kalemi, cerrahın neşteridir. Yavrusuna gagasıyla rızık yetiştirmeye çalışan kuşun gayreti, toprağın bağrından nice zorluklarla devşirdiği mineralleri, dallarındaki meyvelere yetiştirmeye çalışan ağacın cehdidir helal.

Helal berekettir, rızkı Ganiy-i Mutlak’ın zillinde aramak nimetin sahibinin mahrem dairesine girmektir. Darlık çekmez helal yolcusu. Nur’ların nurunun aydınlığı içerisinde yaşar ve karanlığın gölgesi düşmez gönlüne hiç bir zaman. Kanaatkar olur helal yolcusu. Rahmet gölgesinde kendisine ikram edilenlerle iktifa eder ve zillete düşmez. Zıll Rabbe ait olunca gölgelik olur ve huzur verir yaz sıcağında. İnsanın zıllı ise karanlıktır, zulümdür, mihnettir, minnettir… Haramzâde Allah’ın (cc) gölgeliğini terk edip, insanın karanlığında boğulmayı tercih etmiş demektir. Haramzade hırslı olur, “Yok mu daha!” der durur. Ve her, “Yok mu?”demesi daha da sokar onu bataklığa.

Haram tufeylidir… Emek bulunmaz, alın teri arama beyhude onda. Hırsızdır haram, kendisine ait olmayana duyar şehveti. Üzerinden geçip gidilen tarladan ayakla taşınan bir parça toprak, suyun akıntısında yakalanan elmadan alınan bir parça, emaneten verilmiş nardan, iğne ucuyla ağza çekilen bir damla nar suyudur. En hafiflerini söyledim ki ötesi daha iyi anlaşıla. Hakkı olmayan bir şeye uzatılan eli Cehennemden önce vicdan yakmalı, mahremi olmayan birine uzatılan nazarı, hesaptan önce karartmalı Gönül. Yenilen bir lokma haram rızıktan sonra, 40 gün kurşun gibi ağır gelmeli hayat, nice tatlı nimetler, zehir olmalı dile.

Ve biz… Bir zamanlar helal-haram çizgisinde dakik olan, bir lokma haram midemize girdi diye neredeyse elimizin tamamını boğazımıza sokup, geri getirmeye çalışan biz… Gece sokak lambasında dokuduğumuz elbisenin helal mi haram mı olacağını araştıran biz… Şimdilerde helali harama karıştırdık. Faiz, kredi namıyla hükümran, hırsızlık, adını yolsuzluk yaparak meşrulaşmaya çalışılmakta, rüşvet olmuş hediye… Yalanın tahtı ta fildişi kulede… İftira kurulmuş baş köşeye… Zina, içki, kumar, uyuşturucu teşvik edilmekte…. Va esefa, va esefa… Aman dikkat dostlar, âhir zamandayız! Kazançlarda da, harcamalarda da haram şüphesinin çoğaldığı vakitler. Aman dikkat! Ne olur harama el uzatmayalım, helallerimizi yitirmeyelim; yoksa tadımız-tuzumuz gider, evimizin, obamızın huzurunun bendi yıkılır, gârk oluruz haramın karanlığına…

Gelin yeniden hayatın her alanında helal ve haram çizgisini korumaya gayret edelim. Önce nefsimizden başlayalım işe; yalana, gıybete, israfa, nice Allah’ın (cc) belası haramlara dur diyelim. Kovalayalım haramı içinden çıktığı şeytanın kucağına. Helali arayalım ve yolunda olalım. En azından helal dairesinde kalmak için gayret gösterelim. Elimize, dilimize, gözümüze, hayalimize, belimize sahip çıkalım. Varsın bitip tükenmeyen nefsin isteklerine, emellerimize, heva ve heveslerimize kavuşmuş olmayalım… Varsın kazancımız, kârımız çok olmasın… Allah’ın (cc) mahreminde kaldıktan sonra, haramın karanlığının canı Cehenneme. Allah’tan Helal’i isteyelim ki, üzerimize düşsün Hilal’in şavkı. Yoksa mahvoluruz haramın karanlığında.

Latif Bir Misal Hocaefendi’den: “Sıddık-ı Ekber, yemeğini getiren hizmetçisine, her defasında onu nereden getirdiğini ve hangi yolla tedarik ettiğini sorardı. Bir defasında, ihtimal uzun zaman aç kaldıktan sonraki bir iftar anında, hizmetçisinin verdiği lokmayı yiyip sütü içinceye kadar her zamanki gibi yemeğin nereden temin edildiğini sormak aklına gelmemişti. Birkaç lokmadan sonra birden durmuş ve endişeli bir ses tonuyla, hizmetçisine “Bu yemek neredendi, bunu hangi parayla almıştın?” demişti. Hazreti Ebu Bekir’in yanında bir köle, bir hizmetçi gibi değil, bir dost, bir arkadaş misali muamele gören insan, “Ben cahiliye devrinde arraflık yapıyordum; fala bakıyor, gâipten haber veriyor ve kâhinlikten para kazanıyordum. O dönemde yaptığım arraflıktan dolayı birisinden alacağım vardı. Dün o adam borcunu getirdi, ondan ücretimi aldım ve bu yemeği de o parayla hazırladım.” cevabını vermişti. Bunu duyan Hazreti Ebu Bekir birden sendelemiş, düşecek gibi olmuş, beti benzi atmıştı. Hemen parmağını gırtlağına kadar sokmuş, zorla istifrağ etmiş ve yediği şeylerin hepsini dışarıya çıkarmıştı. Sonra da, büyük bir mahcubiyetle, “Allahım, midemde kalıp damarlarıma karışan kısmından da Sana sığınırım.” demişti.

 

Hazreti Sıddık’ın bu hassasiyetini gören sahabi, “Ey Allah’ın Peygamberinin halifesi! Bu kadarı fazla değil mi? Ne diye kendine bu denli ızdırap veriyorsun?” diye sorunca, Ebu Bekir (radiyallahu anh) şöyle cevap vermişti: “Rasûl-ü Ekrem’den bizzat dinledim; Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) vücudunda bir tek haram lokma bulunan bir kimsenin ancak cehennemle temizleneceğini söylemişti.”

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.