Bir dostluk yemeğinin ardından
Yer Amerika Birleşik Devletleri’nin güneyinde Smoke Mount Dağları’nın sıralandığı, harika bir tabiat ve iklimin olduğu, yemyeşil Tennessee eyaletinin başşehri Nashville.
Nashville Tennessee’nin ikinci büyük şehri. Nash ağıt demek. Her ne kadar manası ağıtta olsa, cıvıl cıvıl bir şehir Nashville. Her gün sabahlara kadar canlı ve yaşayan bir şehir. Nashville, 1779 yılında kurulmuş. Şehir en başta, Amerikan önderlerinden Francis Nash’ın adını alarak ‘Fort Nashborough’ olarak çağrılmıştır. Nashville şehri hem demiryollarının hemde karayollarının (Doğu- Batı, Kuzey- Güney) kesişim noktalarındandır.
1860’larda, şehir Amerikan İç Savaşı’nda merkez cephelerin başında yer aldı. Nashville 1900’ler boyunca ABD’nin en iyi yönetilen ve en refahlı şehirlerinden biri olmuştur. Nashville country müziğin merkezidir aynı zamanda. Country, ABD’nin güneydoğusunda yaşayan beyazlara özgü müzik tarzıdır.
Country tarzı, 1920’lerde ABD’nin güney eyaletlerindeki yoksul ve beyaz köylüler arasında ortaya çıktı. Country, Galler, İskoçya yada İrlanda’ya özgü eski halk şarkılarının ya da baladlarının Amerikan zevkine uyarlanmasıyla oluşturulmuştur. Eşlik eden başlıca çalgılar bir banjo ya da gitar, ve bir kemandır.
Bill Haley, Elvis Presley gibi güneyin ilk Rock And Roll şarkıcıları, sanat yaşamlarına Country ile başladılar. Johnny Cash ve Carl Perkins bu türün en ünlü iki savunucusudur.
Şimdilerde Country müziğin merkezi konumunda bulunan Nashville’de bu sektörde aşağı yukarı otuzbin kişi çalışmaktadır.
İşte bu güzel şehrin en güzel mekanlarından birisi olan Hermitage Hotel’in Ballroom’u, dünyanın her bucağında kine, nefrete, düşmanlığa karşı sulh adacıkları oluşturmaya çalışan gönüllüler hareketinin bir organizesine ev sahipliği yapıyor. Kimler yok ki bu sevgi meydanında; Senatörler, milletvekilleri, savcılar, hakimler, avukatlar, akademisyenler, din adamları, iş adamları. toplumun her kesimi burada. Bir kubbenin altında aynı masanın etrafında. Programa ev sahipliği yapan ana kuruluş Society Universal Dialogue (SUD). Diğer kardeş kuruluşlarla (İstanbul Kültür Merkezi ve Türk Amerikan Ticaret Odası (TACC) )birlikte her kesimden insanın katıldığı ve herkesin aynı türküyü mırıldandığı bir organizasyonu gerçekleştiriyorlar. Her renkten, her inançtan, her düşünceden insan var bu salonda ama hepsi aynı şeyi söylüyorlar; “Farklılıklar, güzelliğin sırlarını barındırır bağırlarında”. Muhtaç olduğumuz en acil şey birbirimizi anlama ve saygı duyma. SUD başkanı Prof. İsmail böyle diyordu. Programın ana konuşmacısı Prof. Scoot Alexander sahnede; diyalog şiirini okurken şunları söylüyor: Önce insan dedi. Bütün dinlerin örnekleriyle insana değer verdiğini, önce insan dediğini anlattı. Hz. Peygamber (sav)’in “İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a da şükür edemeyeceğini” vurguladı. Unitarian inancına sahip Jim Seavey; bizim inancımızı koruyup, bu günlere gelmemizin vesilesi Osmanlı olmuştur. Sizler varlığımızı borçlu olduğumuz medeniyetin emanetisiniz bizlere, diyerek bir tutam tuz da o ekledi bu enfes nevaleye. İstanbul Center’in başkanı Dr. Mustafa Şahin ise Bu arada bu sevgi şiirinin beytül kasid’ini yazan, bu diyalog sofrasının zamanımızdaki kurucusu, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendiyi hatırlatıyor. Hocaefendi’nin insanları olduğu gibi kabul ettiğini ve her şeyden önce insanı anlamanın gerektiğini söylediğini hatırlattı. Zor bir dönemde; doğulusuyla batılısının, kuzeylisiyle güneylisinin biribirilerine bilendikleri, biribirilerine kinle, nefretle ve öfkeyle baktıkları bir zamanda, her şeye rağmen diyalog diyen Hocaefendinin dünya barışına ne kadar çok katkı sağladığını ve dünyanın mutlu yarınları için ne kadar önemli olduğunu vurguladı.
Sevgi, hayatı ikame eden sırlı gerçek. İnsanlığın mayası. Yokluğu, yokluk getirecek cevher. Allah isminin manasına, en yakın kelime. Dünyanın esas çizgisi. Şimdilerde her ne kadar bu yörüngeden sapmış olsada dünya, eninde sonunda tekrar otucağı yatak. İnsanın vazifesi, bu yolun yolcularını alkışlamak. Elden geldiğince “ha bi gayret daha, çoğu gitti azı kaldı” demek. Güvercin misal gagayla su taşımak sevgi deryasına, yanında olmak o gönülsüzlerin, yada o yolda olmak karınca gibi. Marifet iltifata tabidir düsturunca, dostluk yemeğinin ardından ödüller verildi hoşgörü ve diyalog sevdalılarına. Çok değerli bir jürinin uzun çalışmalar sonunda tesbit edip karar verdikleri kıymetli adaylara ödüller takdim edildi. Ödül törenini Dr John Vile sundu. Komüniti Servis Ödülüne Belmont Üniversitesinde çok güzel çalışmalar yapan Dr. Liz Rhea uygun görülmüş, Eğitim Ödülü Vanderbilt üniversitesinden Dr. Colleen Conway-Welch’ gitti ve diyalog ve barış ödülünü ise heyet Metro Nashville Human Relations Commissiondan Ms. Caroline Blackwell’ uygun bulmuş. Ödüller yine çok kıymetli misafirlerin ellerinden sahiplerini bulduğu an, gerçekten görülmeye değerdi. Aslında bu değerli şahısların ödül almak değildi maksatları yaptıkları işi en güzel şekilde yaparlarken. Onlar belki vazife şuuruyla, belki hizmet aşkıyla yapıyorlardı işlerini. Ama insanlarda kadirşinas olmalı ve desteklemeliydi böylesine güzel çalışmaları. Bu ödül törenide işte böyle bir vefanın neticesiydi. Programın sonunda Tennessee State Üniversitesi Rektörü Dr. Portia Shields geçen yaz katıldığı ve hayran olduğu Türkiye gezisini anlattı ve bütün katılımcıları Türkiye’ye davet etti.
Ve herkes mutlu bir şekilde istemeye istemeye veda etti bu güzide toplantıya. Diller dostluk diyerek, gönüller sevgi ve hoşgörüyü mırıldanarak ayrılıyordu. Sunucunun “Bu yürüyüş bir ayrılık değil, zira yeni dostlara ulaşmak, yeni dostluklar oluşturmak için bir hicrettir” seslenişiyle.
Bu güzel programı organize eden bütün gönül insanlarına candan teşekkürler.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment