Obama’nın Suriye kararının şifreleri
Savaşlara azami ihtiyatla yaklaşmasıyla bilinen ABD Başkanı Barack Obama’nın, geçen hafta Suriye’ye sınırlı askeri müdahale kararıyla dünyayı şaşırttı.
Şaşkınlığın daha da büyüğü, bir hafta boyunca Washington’da gümbür gümbür duyulan savaş tamtamlarının ardından, başkanın cumartesi günü beklenmedik şekilde Amerikan Kongresi’nin onayına da başvuracağı açıklamasıyla geldi. Halk ve devlet savaş yorgunu iken, 9 Eylül’de mesaiye başlayacak Kongre’den Obama’ya siyasi destek geleceğinin garantisi yok. Başkanın Kongre’den onay çıkmasa dahi eyleme geçip geçmeyeceği ise bilinmiyor. Hasılı tüm dünyayı stresli bir belirsizlik süreci bekliyor.
Libya savaşında Kongre onayına ihtiyaç duymayan Obama acaba Suriye’de yine ipe un mu seriyor? Bunu istese bile, şu kerteden sonra çok zor. Aksi halde hem kendisinin hem ABD’nin karizması çizilir. Ancak başkanın popüler olmayan ve hukuki meşruiyeti tartışmalı bu muhtemel savaşta eşeğini daha sağlam kazığa bağlamak istediği aşikar. Kongre’yi dışlamanın müracaattan daha büyük bir kumar olduğuna kanaat getirmiş olsa gerek. Siyasetçilere verdiği mesajın özü şu: Hariçten gazel okuyacağınıza, Esed rejiminin vahim insanlık suçuna karşı siz de elinizi taşın altına koyun. Savaşı onaylamazsanız, tarihi ve siyasi mesuliyet sizin olur. Onaylarsanız, sorumluluğu ve riski paylaşırız.
Temsilciler Meclisi’nde muhalefetteki Cumhuriyetçiler, Senato’da Demokratlar çoğunlukta. Ancak Obama’nın sadece şimdiye dek hemen her icraatına karşı çıkan Cumhuriyetçileri değil, azımsanmayacak sayıdaki şüpheci Demokratları da ikna etmesi gerekiyor. Cumhuriyetçilerin güç kullanımına prensip olarak genel yatkınlığı, Demokratlarınsa iç siyasi konularda başkana ihtiyacı, Beyaz Saray’ın istediğini elde etme şansını artırıyor. Hafta içinde kamuoyu anketlerinin gidişatının da sonuca etkisi olacaktır. Ancak şu aşamada sağlam bir öngörü yapmak çok zor.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kanalı Rusya ve Çin tarafından tıkanan Obama, Başkan Bush’a Irak’ta yönetilen tek taraflı hareket eleştirisine maruz kalmak istemiyor. Cameron hükümetinin Suriye’de savaşa eşlik etme talebinin İngiliz parlamentosunca reddedilmesiyle ABD’nin uluslararası gönüllüler koalisyonda en güvendiği dağa kar yağdı. Amerikalılar pek de hazzetmedikleri Fransa’ya sarılmak zorunda kaldı. Obama’nın son Kongre hamlesi, sadece içerde değil uluslararası camiada da Suriye müdahalesine daha fazla destek kotarma adına bir zaman kazanma hamlesi olarak da okunabilir.
Bir Hollywood filmini andıran gelişmeler, önceki cumartesi Beyaz Saray’da ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanlarıyla yaptığı toplantıyla başladı. Başkan ve arkadaşları, 21 Ağustos’ta Şam’da yapılan kimyasal saldırının iç sızlatan görüntülerinden duygusal olarak da çok etkilenmişti. ‘Kırmızı çizgi’ derken bunu kastettiğini söyleyen Obama, ABD’nin askeri müdahalesine yeşil ışığı yaktı.
Başkanın kararlılığı muvacehesinde Amerikan hükümeti geçen hafta Suriye’ye operasyon için kendini otomatik pilota bağladı. Harekata ilişkin ciddi çekincelerini bir kenara koyan Pentagon, Başkomutandan hücum emrini almak üzere hazırlık yaparak hizaya girdi. Artık iş büyük ölçüde, iç ve dış kamuoyunun hazırlanmasına, uluslararası koalisyonun güçlendirilmesine kalmıştı.
Dışişleri Bakanı John Kerry, pazartesi ve cuma günü savaşa zemin hazırlama amaçlı iki etkili konuşmayla yönetimin Esed rejiminin işlediği insanlık suçuna ve uluslararası norm ihlaline kayıtsız kal(a)mayacağını ilan etti. Amerikan istihbaratının kimyasal saldırıyı Esed rejimiyle ilintilendiren raporu kamuoyuyla paylaşıldı. Tüm göstergeler, BM soruşturmasının sonucunu da beklemeyeceğini bildiren ABD’nin bu hafta sonu eyleme geçeceği yönündeydi.
Öte yandan, Başkan, Suriye’deki ihtilafa bulaşma noktasında baştan beri sahip olduğu tereddütleri tamamen kafasından silememişti. O bir savaş değil, barış başkanı olmayı hayal ediyordu. Kararını vermişti ama operasyonun düğmesine basacağı ana kadar kamuoyuyla paylaşma niyetinde değildi. Zira içeriden ve dışarıdan gelecek sinyalleri de dinlemek, nihai hamlesini ona göre şekillendirmek istiyordu. Ve herkesi şaşırtan, işte o hamle oldu.
Belli ki en sadık müttefiki İngiltere’yi dahi ikna edememesi ve kamuoyunda şüphelerin azalmayıp artması, hafta içinde Obama’nın tereddüt nöbetlerini artırmış. Cuma akşamı Beyaz Saray bahçesinde Genel Sekreteri Denis McDonough’la 45 dakikalık yürüyüşün ardından Beyaz Saray’daki yakın çalışma arkadaşlarına kararını açıklayan Obama, onları da şoke etti. İlk anda stratejik ve iç siyasi risklerinden dolayı karara itiraz eden ekibi, daha sonra liderlerinin arkasında saf tuttu. Obama yönetimi, Amerikan Kongresi ve kamuoyunu askeri müdahalenin gerekliliğine ikna etmek için çok güçlü bir lobicilik ve PR girişimine hazırlanıyor. İşin ucunda İsrail’in güvenliği de olduğundan, eminim Kongre’de etkili dost lobilerden de yardım istenecektir.
Obama yönetiminin savaşa gerekçe olarak sıkça kullandığı argümanlar arasında, dost ve müttefik Türkiye’nin güvenliği de var. 2003 Irak Savaşı’ndan farklı olarak, Türkiye’den kaydadeğer bir askeri beklentisi bulunmuyor. Ancak Beyaz Saray, Erdoğan hükümetinin güçlü siyasi desteğine muhtaç. Ankara elinden geldiğince destek vermeye çalışıyor ama Washington ‘ne kadar daha fazla destek gelirse, o kadar iyi’ psikolojisinde. Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin de paralel milli çıkarları doğrultusunda bu zor döneminde Obama’ya sahip çıkması, özellikle Gezi olaylarından beri Washington’da erozyona uğrayan itibarını yeniden tahkim etmesine de katkıda bulunacaktır.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment