Gülcan Körükmez - Yalnızlık Mırıldanmaları
“Kendini yalnız hisseden kimse için her yer çöldür” diyor Çehov.
Elimde öğle yemeği niyetine bir paket bisküvi, Amerika’nın en tropikal ve sulak memleketinde, okyanus kıyısında bir palmiye ağacının altında arkada bıraktıklarımı ve yalnızlığımı hatırlarken önümde koca Atlantik Okyanusu, Çehov’un bahsettiği çöle dönüyor. Sonra güneşin rengi soluyor, palmiyeler kuruyor, parkta kâbusum olan rakunlar kayboluyor, öğle yemeğimin daimi ortakçısı sincaplar kaçışıyor.
Elimde bir bavul ve bavuldan daha ağır gelen tek başına okyanus aşmanın ürkekliği ile İstanbul’dan bindiğim uçak geldiğim bu ülkede beni yalnızlığın tam ortasına indirmişti. Hâlbuki ne baba evinin sıcak köşesinde büyürken ne de sonrasında uçup konduğum üniversitedeki ömürlük dostların meclisinde şenlenirken yalnızlığın sadece şairlerin mırıldanmaları olmadığı söylenmemişti bana. Şimdi ise gafil avlandığım bu yalnızlığın şiddetini Atlantik’in ufkuna gözlerimi dikip karşıdaki kıtayla kilometre farkını hesaplayarak ölçmeye çalışıyorum. Hesapta çıkan her sayıda zihnimde bir sözlük parçalanıyor tarifi imkânsız bu gurbet yalnızlığını anlatmak için.
Derdime derman dilenmek için kan ter içinde belleğimin en derinlerini kazıp cümleler ararken, dolarlar yatırdığım kurslar ‘homesick’ diye güdük bir kelimeyi tutuşturuyorlar elime. Oysa ‘homesick’ izah edemiyor, enjekteyle damara verilen ilacın akışını hissettiğim gibi iliklerime kadar duyduğum yalnızlığı. Özdemir Asaf ‘yalnızın odasında ikinci bir yalnızlıktır ayna’ diyedursun, aylarca yalnız kaldığım evimin duvarını boydan boya kaplayan aynadaki suret eşlik ediyor bana her aksam yemeğimde.
Annem telefonun başında 24 saat bekleyerek meridyenler arası saat farkı kanununu alt üst ediyor gurbete gönderdiği evladına merhem olmak için. Tam altı ay zaman biçiyorlar içimdeki o derin boşluğun kapanması için.
Altı ay sonra gözlerimle artık bir çölü değil masmavi okyanusu arşınlarken gözlerimle, balığın karnındaki Yunus aleyhisselamı düşünürken buluyorum kendimi. Ben düşündükçe Atlantik serinletiyor içimi. Dört duvar bir Hira oluyor bana. Gelirken yaktığım gemilerin küllerinden sıva yapıyorum gönüllere köprüler inşa etmek için bu yeni ülkede.
Zaman geçtikçe yaralar iyileşiyor, palmiyeler yeşeriyor ve yalnızlık sevimli bir dost haline geliyor.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment