Erdoğan: Kaynakların adil paylaşımı için hepimiz çaba sarf etmek zorundayız
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, insanlar arasında ayrım yapmadan, kaynakların adil paylaşımı için çaba sarf edilmesi gerektiğini, mevcut uluslararası sistemin adil olmadığını belirterek, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) adalet dağıtmıyor, BMGK’nın kesinlikle reforme edilmesi lazımdır. Zira şu anda BMGK’daki beş tane daimi üyenin her birinin iki dudağının arasındadır insanlığın kaderi” dedi.
Başbakan Erdoğan, San Francisco’da yaşayan Türkler ve Amerikan İslam toplumu temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada, ABD’nin dört bir tarafında faaliyet gösteren Müslümanların çalışmalarının takdirle izlendiğini ifade etti.
“Sizlerin mensubu olduğunuz Amerikan toplumuna her alanda önemli katkılar yapmanız ve hayatın her boyutunda aktif rol üstlenmeniz büyük bir öneme sahiptir” diyen Erdoğan, ABD’de yaşayan Müslümanların içinde bulundukları topluma en iyi şekilde entegre olmalarının sadece kendileri açısından değil, tüm dünyadaki Müslümanlar açısından da büyük önem arz ettiğini dile getirdi.
ABD’de dünyanın her köşesinden, her kıtadan, her renkten, her ırktan Müslümanların yaşadığına işaret eden Başbakan Erdoğan, “Sizlerin buradaki varlığınız, Amerikan toplumu ve İslam dünyası açısından tarihi bir öneme sahiptir. Zira sizin buradaki çalışmalarınız hem Amerikan toplumunda İslam’ın doğru tanınmasına ve anlaşılmasına vesile olmakta hem de Amerika ile İslam dünyası arasında bir köprü olmanıza imkan sağlamaktadır. İslam dininin ve Müslümanların ABD’de daha iyi tanınması ve dinimizle ilgili yanlış algıların ve ön yargıların değiştirilmesi inanıyorum ki buradaki her Müslümanın vazifesidir” diye konuştu.
İnsanlığın arayış içinde olduğu bir dönemden geçildiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, son üç asırda komünizm, kapitalizm, milliyetçilik, liberalizm ve modernizmin de aralarında bulunduğu farklı ideolojilerin yükseldiği dönemler yaşandığını söyledi. Denenen farklı modellerin ortak arayışının insanın özgür ve erdemli bir hayat yaşaması olduğuna vurgu yapan Erdoğan, farklı ideolojilerin bu arayışa farklı cevaplar sunduğunu ancak bunların insanlığa huzur ve mutluluk getirmediğini vurguladı.
Son iki asırda insanlığın savaşlar, çatışmalar, katliamlar, fakirlik ve kitle imha silahları nedeniyle büyük acılar çektiğinin, bugün de çekmeye devam ettiğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, Suriye’de yaşananları anımsatarak, “İnsanların, özgürlük, adalet ve onurlu bir yaşam arayışı maalesef çok büyük bedeller ödenmesine neden olabiliyor” dedi.
İNSAN ONURUNU AYAKLAR ALTINA ALAN BİR DÜZEN ADALET ÜRETEMEZ
İnsanlığın adalet ve özgürlük arayışının devam ettiğini, adaletin insan olmanın en temel vasıfları arasında yer aldığını belirten Erdoğan, adaletin Arapça’da “her şeyin yerli yerine konması” anlamına geldiğine işaret etti. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her hakkın hak sahibine teslim edilmesine aslında ‘adalet’ denir. İnsanın hakkı da insan onuruna yakışır bir hayat yaşaması, temel hak ve hürriyetlerini özgürce yaşayabilmesidir. İnsan onurunu ayaklar altına alan bir sosyo-ekonomik düzenin adalet üretmesi elbette mümkün değildir. Peygamber Efendimiz, adaleti tesis etmek için insanlar arasında hiçbir zaman ayrım yapmamış, onların dinine, rengine, milliyetine yahut ekonomik statüsüne bakmamıştır. İslam medeniyeti tarihine baktığımız zaman, adalet ilkesi hem sosyal ekonomik hem de siyasi veçheleriyle hayata geçirilmiştir. İslam medeniyetinin evrensel niteliği bu özelliğinden gelir.
Burada biz Müslümanlar olarak insanlığın hakikat, özgürlük, adalet, erdem ve mutluluk arayışına nasıl katkıda bulunabiliriz? Kendini Müslüman addeden her birey, her fert bu sorunun birincil derecede muhatabıdır. Bugün insanlığın elinde muazzam ekonomik ve teknolojik imkanlar var. Fakat bunları insanlığın hizmetine ne kadar sunduğumuz tartışma konusudur.
İnsanlar arasında hiçbir ayrım yapmadan, kaynakların adil paylaşımı için herkesin çaba sarfetmek zorunda olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben bu yüzden mevcut uluslararası sistemin adil olmadığını her fırsatta dile getiriyorum. BMGK gibi yapıların reforme edilmesi gerektiğini söylüyorum. Zira BMGK adalet dağıtmıyor, BMGK’nın kesinlikle reforme edilmesi lazımdır. Zira şu anda BMGK’daki beş tane daimi üyenin her birinin iki dudağının arasındadır insanlığın kaderi. Onlar ne derse odur, onlar bir şeye hayır diyorsa mesele bitmiştir. Böyle bir adalet dağıtılması mümkün değil, olamaz. Olması gereken nedir? 15 üyeli mi olacak BMGK, bunların 15’i de daimi üye olmalıdır. Bir kısmı geçici üye bir kısmı daimi üye olmaz. Bu, dönerli bir şekilde sürekli değişmelidir. İki yılda bir değişebilir, yılda bir değişebilir. Değişirken de burada her kıtanın temsilcisi olmadır, her inancın burada mensupları olmalıdır.
Bu beş tane daimi üyenin içerisinde her kıtanın temsilcisi var mı? Yok. Her dinin mensubu var mı? Yok. Öyleyse buradan adalet çıkmaz. Bu her yerde konuşuluyor, tartışılıyor. Sizler de şu anda ABD’de yaşayan sivil toplum örgütleri olarak bu konuda, bana göre, panellerle, sempozyumlarla bu işin fikri alt yapısını oluşturmanız lazım. Bu, bizim için birer görevdir. Bu, geçmişte savaş şartları içerisinde bu şekilde hazırlanmış olabilir ama ‘bugün de aynı şekilde devam edecektir’ anlamına gelmez.”
İSLAM İLE TERÖR YAN YANA GELEMEYECEK KADAR ZITTIR
Mücadelenin hep birlikte verilmesi gerektiğini belirten Başbakan Erdoğan, “Eğer bu mücadeleyi hep birlikte vermeyecek olursak, işte şu anda Suriye’de iki ülkenin dudakları arasındadır ve Suriye’ye müdahale edilemiyor. Düşünebiliyor musunuz, 100 bine yakın insan şu ana kadar öldürülmüş vaziyette. 283 füze atılmış durumdadır oradaki insanlara. Devamlı uçaklarla bombardıman yapılıyor, tanklarla, toplarla insanların üzerine gidiliyor. Sadece benim ülkemde şu anda 300 bin mülteci var” değerlendirmesinde bulundu.
İslam dünyasının sosyal, ekonomik ve siyasi durumunu iyileştirmek için daha fazla çalışmak gerektiğine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Kendi içimizde, ciddi ve samimi bir muhasebe yaparak daha iyisini nasıl yapabiliriz diye kendimize sormalıyız. Başkalarını suçlamak, hatayı hep başkalarında aramak, açıkça söylüyorum, kolaycılığa kaçmaktır. Suçu hep başkalarında arayarak mesafe almamız mümkün değildir. Bu yüzden İslam dünyasının ciddi bir muhasebeye, silkinişe ve uyanışa ihtiyacı vardır. Burada Müslümanlar olarak karşı karşıya kaldığımız bir soruna da kısaca temas etmek istiyorum. Bu, özellikle İslamafobi meselesidir. Tarihi ön yargılardan ya da bugünkü bir kaç kötü örnekten yola çıkarak, bütün Müslümanları, bütün bir inanç grubunu, bir dininin ve medeniyetin bütün mensuplarını yargılamak son derece yanlış ve tehlikelidir. İslam’a ve Müslüman topluluklara karşı yer yer çok tehlikeli bir propaganda yürütüldüğünü görüyoruz. İslam’ı karanlık ve akıl dışı, Müslümanları adeta terörist gibi göstermek adalet ve hakkaniyet ilkesiyle asla bağdaşmaz.
İslam kelimesi, ‘silm’ kökünden gelmektedir, ‘silm’ kelimesi barış anlamına gelmektedir. Dolayısıyla İslam bir barış dinidir. Barış dini olan İslam terörü tecviz eder mi, terörü tavsiye eder mi? Dolayısıyla asla İslami terör olmaz. İslam ile terör kelimeleri yan yana gelemeyecek kadar birbirine zıttır, karşıdır. Bunu her zaman ve zeminde en güçlü şekilde dile getirmeliyiz, getirmeye devam etmeliyiz.”
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment