Seni aradığını bilmeden Sana muhtaç
Arkadaşımız İsmet Macit Bey ibretli bir hatırasını şöyle dile getiriyor:
2008 yılında Almanya’nın Bremerhaven şehrinden Hüseyin Dön Bey aramıştı ve şunları anlatmıştı: “Viktor (Süleyman) Dock ile tanışıklığımız yıllar öncesine dayanır. Geçenlerde beni arayıp ‘Hüseyin biliyorsun ben MS (kas erimesi) hastasıyım ve bir bakımevinde kalıyorum. Belki ömrümün son günlerini geçiriyorum. Biraz para biriktirdim benim yerime vekaleten hacca gider misin?’ Çok duygulanmıştım. Aniden ‘Neden ben gidiyorum sen gitsene’ dedim. Hüzünlü bir ses tonuyla ‘Bu halimle mi?’ dedi. Zira kas erimesi hastalığından dolayı tekerlekli sandalyede idi ve tuvalete bile başkasının yardımı ile gidiyordu. ‘Seni ben götüreceğim ve beraber hac yapacağız’ deyince sevinçten ağladı.”
O sene (2008) de Kuzey Almanya’dan yaklaşık 80 kişilik bir grupla hacca gittik. Şüphesiz grubun en ilgi çeken şahsı Viktor idi. Hac boyunca Hüseyin Dön Bey ile aynı odada kaldılar. Hüseyin Bey Viktor’a bir anne şefkati ile baktı. Bir keresinde Mekke’de kaldıkları odayı ziyarete gitmiştim. Gördüğüm manzara hiç aklımdan çıkmadı: Hüseyin Abi Viktor’a banyo yaptırmış ve üzerini giydiriyordu. Viktor’un dudaklarından ise Hüseyin Bey ve hac arkadaşlarına dualar dökülüyordu. Viktor haccını çoğu yerde gözyaşı dökerek tamamladı.
O yılki hacda Viktor’la yaşadığım bir hatıram var ki aklıma geldikçe gözlerimdeki yaşa hakim olamam.
Mekke’ye inip ilk umremizi tamamladıktan sonra otelin teras katında oturuyorduk. Viktor son derece mutlu ve huzurlu görünüyordu. Birden aklıma geldi ve Viktor’a şunu sordum: “Viktor biliyorsun Allah Kâbe-i Muazzama ile gözlerin ilk buluştuğu andaki duayı reddetmezmiş sen hangi duayı yaptın?” O neşeli hali birden kayboldu ve ıstırap kokan şu cümleler döküldü: “Evet biliyorum o duanın önemini ama Kâbe’yi görünce kendi hastalığımı unuttum. Aklıma Avrupa’da Rabb’imden habersiz yaşayan insanlar geldi ve Allah’ım Seni aradığını bilmeden Sana muhtaç milyonlarca insan yaşıyor geldiğim coğrafyada. Ne olur Rabb’im buluş onlarla ve onların gönlüne de doğ onlara da hidayet ver.”
Orada bulunup da duygulanmayan tek insan kalmamıştı. Kendi adıma kulluğumdan ve insanlığımdan utanmıştım.
Ertesi yıl kaldığı bakımevinde ailece ziyarete gittiğimizde odasında 24 saat Kur’an dinlediğini söylemişti. Zira şeytan çok uğraşıyor benimle diye eklemişti. Odasındaki Türk bayrağını göstererek Anadolu insanını çok sevdiğini anlatmış duvardaki Mekke Medine resimleriyle ilgili ise “Yüreğimdeki hasreti bir nebze hafifletiyor.” demişti.
İşte bu güzel insanın dâr-ı bekaya irtihalini öğrendim. Hüseyin Abi yine yanındaymış. Hemen telefona sarıldım. Hüseyin Abi; “Ben başında Cevşen okurken o kısık sesiyle ‘Allah, Allah, Allah’ diyordu. Ruhunu öylece teslim etti.” dedi.
Hayatı çile ile örgülenmiş bu güzel insan bize kulluk dersi verip Rabb’ine yürüdü. Tekerlekli sandalyede hayatını geçiren Viktor’un vefatı ayaklarındaki sakatlıktan dolayı yürümekte zorluk çeken Amr ibn-i Cemuh’un (ra) Uhud öncesi Efendimiz’e (sas) söylediği şu sözleri getirdi aklıma: “Ya Rasûlallah müsaade et Uhud’a çıkayım şehit olayım ve cennete ayaklarım düzelmiş olarak yürüyeyim.” İbn-i Cemuh (ra) Uhud’da şehit olmuştu. Allah Rasûlü (sas) ise o kutlu mağarada iken dudaklarından şu cümleler dökülmüştü: “İbn-i Cemuh’u cennette görüyorum, düzelmiş ayaklarıyla reftare yürüyor.”
Mekânı cennet olsun. Viktor da inşallah cennette Amr ibn-i Cemuh’lar (ra) ile beraberdir.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment