Müslüman Amerikalılar için ‘yeni normal’
Geçenlerde kapıdan uğrayan komşum tam evden çıkarken bana “Canım, şu Arapça harfleri kapının eşiğinden bir süre alsan çok iyi olur” diye fısıldadı. Artık yüzüne nasıl baktıysam “Bana çılgınmışım gibi bakma. Görmüyor musun neler oluyor? Seni tanımayanlar hakkında yanlış düşünebilir.” diye devam etti. Muzipçe gülümsedim. “Sen kapındaki mezuzayı alırsan ben de besmeleyi kaldırırım.” dedim. Acı acı gülümserken beni ikna etme çabalarını sürdürdü 70 yaşındaki bu tatlı ihtiyarı endişelenecek bir şey olmadığna ikna etmemin zor olduğunu biliyordum çünkü o dedelerini, ninelerini ve ailesinin büyük bölümünü Almanya’daki soykırımda kaybetmişti.
Bu olay Paris saldırıları sonrasında oldu. Her ne kadar komşumun art niyetsiz ve samimi şekilde beni korumaya çalıştığı için böyle davrandığını bilsem de, o anda yılgınlıkla karışık bir kırgınlık hisetmiştim. Ama şimdi bu tavsiyelerin hafife alınmaması gerektiğinin farkındayım. Paris saldırıları sonrasında zaten ABD’de çok şey değişmişti. Fakat, Kuzey Carolina’daki silahlı saldırıdan sonra, Amerika’daki Müslümanlar arasında korku artıyor.
“Hayatımda ikinci kez bir Müslüman olarak sokağa çıkmaya korkar oldum. İlki 14 yaşında 9/11 sonrası saldırıya uğradığımda; ikincisi de Chapel Hill’deki silahlı saldırı sonrası” diyor tesettürlü Afgan kökenli bir öğrencim. Haksız sayılmaz. ABD’de gerçekten İslam karşıtı bağnazlık yükselişte. Daha geçen hafta New York’ta Müslüman bayramlarının da resmi olarak kutlanacağının açıklamasının ardından, gazetelerin internet sitelerine bırakılan mesajları okuma gafletine düştüm ve gördüğüm düşmanca ifadelerden ürktüm.
Central Michigan Üniversitesi din profesörlerinden Talat Halman, Chapel Hill’de yaşanan faciayı ‘Amerikalı Müslümanlar ve diğer Amerikan vatandaşları arasında bir kırılma noktası’ olarak nitelendiriyor. Orada yıllarca yaşamış, UNC profesörleriyle çalışmış ve hala çocukları o bölgede yaşayan biri olarak son derece endişeli. “Deah Barakat, Yusor Abu-Salha, ve Razan Abu Salha başarılı, cömert, harika gençlerdi. Böyle bir vahşete kurban gitmeleri nefret suçundan başka bir şey olamaz. Bu trajedinin ardından söylenebilecek bir şey varsa o da bu cinayetin İslamofobinin azalması için bir umut olması” diyor ve hayatını kaybeden gençleri “İslamofobinin şehitleri” olarak adlandırıyor.
Ama gelin görün ki, polis, saldırı sebebini ‘park yeri’ ihtilafına bağladı ve konu bu şekilde kapatılacağa benziyor. Silah kontrolü, nefret suçu veya İslamofobi, hangisi aklınıza yatıyorsa birini seçin ama ‘park yeri ihtilafı’ demeyin. Zira olayın meydana gelişinde İslam karşıtı bir motif olmadığına inanmak -hele de suçlunun Facebook duvarına yazdıkları ifşa olduktan sonra- hayli zor.
Colorada Eyalet Üniversitesi sosyoloji profesörlerinden Lori Peek, “Kuzey Carolina saldırısı, 9/11 sonrasında meydana gelen ve ‘münferit’ olarak adlandırılan bu tip olaylardan biri. Müslüman Amerikalılara karşı şiddet ve nefret suçlarının değişen doğasını yakalamakta bu adlandırmanın ne denli başarısız olduğunu da açıkça gösteriyor” diyor.
“Geniş sosyolojik tanımıyla bakacak olursak 11 Eylül sonrasını ‘yeni normal’ olarak adlandırabiliriz” diyen Peek, yıllarca süren araştırmalarla 11 Eylül öncesi ve sonrasında meydana gelen suçları analiz ettiğini ve şaşırtıcı bir şablonla karşılaşıldığı söylüyor. Öyle ki, 11 Eylül sonrası 7- 9 kat artan Müslüman karşıtı saldırılar, son 14 yıl içinde hiç gerileme göstermemiş ve daha geniş bir coğrafyaya yayılmış. Ayrıca Müslümanların sayıca azınlıkta olduğu küçük yerleşim merkezlerinde Müslümanlar daha çok şiddete maruz kalmış.
Sadece şubat ayında meydana gelen Müslümanlara yönelik saldırıları gözden geçirince Peek’e hak vermemek mümkün değil: 12 Şubat’ta Dearborn Kroger’da iki kişi sadece Arapça konuştuğu için sinirlendikleri bir adamı tartakladı. FBI, federal yasa altındaki nefret suçlarını yükselteceği çekincesiyle konuyla ilgili bağımsız araştırma yapacağını açıkladı. 13 Şubat’ta Müslümanların oturduğu bölgede gece yarısı çevre sakinlerinin arabalarının ve lastiklerinin hasara uğratıldığı El Paso’da, polis olayın detaylarını araştırıyor. Aynı gün, Houston’da Quba Islamic Institute de alevler içinde kalmıştı. Houston polisi yangından sorumlu olarak bir evsizi tutkladı. Öte yandan, Kansas City, Missouri’de 15 yaşındaki Abdisamad Sheikh-Hussein, kendisine bir arabanın vurup kaçması sonucu hayatını kaybetti. 14 Şubat’ta Islamic School of Rhode Island tahrip edildi. Okul duvarlarında “domuz Müslümanlar,” “işte bu bir nefret suçu” gibi ifadeler yer aldı. Bu makale yayınlanana kadar benzer başka olayların gerçekleşmemesini umuyorum.
Aslında ABD’deki Müslümanlar her zaman biraz rahatsızdı. Ben şahsen “Eşinin başka kaç karısı var?” şakasına maruz kalmaktan ya da “Hiç Müslüman gibi görünmüyorsun” diye iltifat kisvesinde aşağılanmaktan bıktım. Ama “deve jokeyi,” “çöl zencisi,” “barbar” gibi sözlerle aşağılanmalara maruz kalanları bildiğimden şikayet etmiyorum. Fakat en azından daha önce evlerimizde huzurluyduk ama şimdi kimileri evde ne kadar emniyette olduğunu sorgular oldu. Sahi emniyette miyiz?
Aslında sorulacak çok soru var ve varsayımlarla konuşmaya kalksak konuyu toparlamak imkansız hale gelebilir. Bu problemlerin önemli bölümü bilgisizlikten ve iletişim eksikliğinden kaynaklanıyor. Bu durumla başedebilmek için çözüm Müslüman ve gayri Müslümlerin ortak bir paydada buluşup sosyalleşmesinden geçiyor. Bu, birlikte varolabilmemiz için bir norm olmalı. Dinlemek barışcıl Amerikan mozaiğinin anahtarı. Toplum içinde karşılıklı saygı ancak dialog ve karşımızdakini samimiyetle anlamaya çalışma çabasıyla kurulabilir çünkü.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment