ADALET’in peşinden git!
Tears of the Sun, Shooter ve Olmpus Has Fallen filmlerinin yönetmeni Antoine Fuqua’nın son projesi; The Equalizer. Bu hafta vizyona girecek filmin başrolünde Denzel Washington yer alırken Hollywood’un genç ve yetenekli ismi Chloë Grace Moretz de ona eşlik ediyor. İsmini 1980’li yılların bir televizyon dizisinden alan film aynı hikâyeyi paylaşıyor. Yönetmen Fuqua ve Washington, Training Day filminin ardından The Equalizer ile ikinci kez bir araya geliyor.
Robert McCall, hipermarkette çalışarak yaşamını devam ettirmeye çalışan düzen takıntısı olan bir adamdır. Değer verdiği üç-beş iş arkadaşı dışında çevresi yokmuş gibi görünen McCall, aslında gizemli bir geçmişe sahiptir. Her gece aynı kafede kitap okumak gibi rutin alışkanlıkları olan sakin hayatı Rus mafyasının kontrolünde ki Teri isimli genç kızla tanıştığında bozulur. McCall, kızın içinde bulunduğu duruma daha fazla kayıtsız kalamaz. Kendini emekli etmiş olan karakterimiz adalet duygusunun peşinden giderek Teri’ye yardım etmeye karar verir. Nerede güçsüz nerede zalim görse taşıdığı adalet duygusunun peşinden giden McCall, Teri için sessiz hayatına bir süreliğine ara verir.
Hollywood sinemasının birçok kez ele aldığı geçmişinden kaçan ordu görevlilerinin veya ajanlarının hikâyesini izliyoruz The Equalizer filminde. Bu sebeple yabancısı olmadığımız bir senaryo ile karşı karşıya geliyoruz. Her ne kadar kendince bir hayat sürmeye çalışsa da karakterin zaman zaman adaleti sağlama çabasıyla yönetmen bizi filme ısındırmaya çalışıyor. Ancak durum öyle bir hal alıyor ki McCall’un Teri için mücadele ettiği çevre giderek büyüyor. Film karakteri sürekli büyüyen bir belanın içerisine sürüklüyor. Savaşına dört Rus mafya üyesini öldürerek başlayan McCall bir anda kendini merkezi Rusya’da olan büyük bir mafya ile boğuşurken buluyor.
Senaryoda ki bazı aksaklıklar film boyunca göze çarpıyor. Bunlardan ilki kahramanın geçmişiyle olan alakasının iyi bir temele oturtulamamış olması. Yani izleyici böylesine iyi dövüşen ve her türlü adam öldürme tekniğine vakıf birinin bunları nasıl becerebildiğini öğrenemiyor. Hikâyenin vurgularından gizemli geçmiş gerçekten gizemli kalmış oluyor. Diğer bir konuysa McCall’un Amerika kıyılarına kaçak giren Rus mafyasına ait gemileri patlattığı sahnede yaşanıyor. Denzel Washington yürüyor ve alevler neredeyse on metre gerisinden sakince onu izliyor. Haliyle kafalarda “Benzin dolu bu alan nasıl oluyor da böylesine düzenli yanıyor?” sorusu oluşuyor. Doğal afet filmlerinde ki sahnelerden fazlasıyla etkilenen yönetmen bu birkaç hata dışında orta halli bir performans sunuyor. Washington’un ise oynamaya yabancı olmadığı bu rolüyle, ondan beklenen profili başarıyla sunuyor.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment