Erdoğan’ın değersiz yalnızlığı

Erdoğan’a en ağır gelen yalnızlıkların başında şüphesiz eski dostu Obama tarafından yalnız bırakılmış olmak geliyor. Ankara Beyaz Saray’dan başkan düzeyinde bir telefon randevusu alabilmek için kendini parçalıyor ama nafile. Washington’da mesainin büyük kısmı Irak’a yoğunlaşmış olmasına rağmen Erdoğan’a telefon ambargosunun sürdürülmesi ‘otoriterliğe kayma’nın faturası.

-Savaşların en büyük kurbanları siviller ve masumlar olur. Ukrayna hava sahasının üzerinden geçerken bir füze saldırısıyla düşen Malezya uçağındaki 298 masum can, tüm dünyanın canını acıttı. İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırılarda da ölenlerin çoğu siviller.

Öfkenin, nefretin kol gezdiği coğrafyamızda Türkiye’nin bir barış ve huzur adası olacağını ümit ediyorduk. Yakın zamana dek o yönde çok mesafe de kat etmiştik. Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ciddi yolsuzluk iddialarını örtmek için, gözünü boyayamadığı geniş kitleleri hedef alan nefret kampanyalarıyla hayallerimiz söndü. Ayaklar altına alınmadık hiçbir demokratik ve insani değerin neredeyse bırakılmadığı bu çirkin iktidar savaşında da en büyük zararı gören masumlar.

Devlet kurumunu adeta bir nefret kumpanyasına dönüştüren icra makamındakiler öyle körleşmiş ki kendi vatandaşlarına yaptıkları haksızlıklarla ne hale düştüklerini idrakten bile acizler. Mesela Başbakan Erdoğan salı akşamı iftarda Hizmet camiasını hiçbir delil olmaksızın yabancı misyon şeflerine hedef gösterirken, asıl darbeyi bir kez daha kendi itibarına vurduğunun farkında değildi. O sözleri ciddiye alan ve saygı duyan kaç diplomat olmuştur acaba?

SENATÖR MCCAIN’İN SERT ÇIKIŞI

Başbakan’ın diplomatlara artık ezberlediğimiz nefret nakaratlarını tekrarladığı gün, Amerikan Kongresi’nde Senatör John McCain Obama’nın Ankara büyükelçisi adayı John Bass’a Erdoğan’ın ‘otoriterliğe kaydığını’ söylettiriyordu. McCain, Senato Dış İlişkiler Komitesi’ndeki onay oturumunda soruları cevaplayan büyükelçinin ağzından o sözleri duymayı o kadar istiyordu ki, aksi halde atamasını dondurma tehdidi dahi yaptı. Başbakan’ın demokratik dünyadaki imajının nasıl olduğunu merak edenler, o videoyu mutlaka seyretmeli.

Amerikan devletinde baskın kanaat Erdoğan’ın artık dünyadaki otoriter liderler kulübünde olduğu  yönünde. Ancak stratejik önemi haiz Türkiye’yle ilişkileri zedeleyebileceği endişesiyle bu görüşler açıktan ifade edilmiyor. McCain büyükelçiyi çok sıkıştırdığı için ilk kez üst düzey bir yetkilinin ağzından o izlenimi duymuş olduk. Hükümet adına konuşan ABD Dışişleri sözcüsü Jen Psaki de tutarlılık gereği büyükelçinin sözlerinin arkasında durdu.

Hükümet, başını iki eli arasına alıp düşünmeli. Senato’daki Türkiye dostlarından Senatör John McCain neden Erdoğan’a bu kadar kızgın? ‘Otoriterliğe kayma’ olduğunu teyit eden bir Amerikan büyükelçisinin Ankara’da işini yapmakta zorlanacağını bile bile, niye o denli bastırdı? Çünkü Erdoğan hükümeti yaptıklarıyla demokrasideki kırmızı çizgileri ihlal edeli çok oldu. McCain gibi kimseye eyvallahı olmayan güçlü ve prensipli siyasetçiler, Türkiye’deki bazı  gerçekleri daha yüksek sesle dillendirmeleri için Obama yönetimine baskı yapıyor.

Öyle ya, muhaliflerini kışkırtıcı bir dille kendi taraftarlarına hedef gösteren, medyanın büyük kısmını baskıyla ya da ihsanlarıyla üç maymunlara çeviren, masum vatandaşları bir çırpıda hain ilan ediveren, adalet mekanizmasını darmadağın eden bir siyasi çizginin demokratik dünyadaki dostlarını ve itibarını kaybetmesinden daha doğal ne olabilir?

McCain Büyükelçi Bass’i diplomatik laf oyunlarını bir kenara bırakıp Erdoğan’la ilgili gerçek kanaatini açıklamaya zorladığı gün, Kongre’nin diğer kanadı Temsilciler Meclisi’ndeki bir oturumda da Türkiye’de demokrasinin geleceği tartışılıyordu. Dışişleri Komitesi’ne bağlı Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt Komitesi tarafından düzenlenen oturuma alışılageldikten fazla sayıda Kongre üyesi katıldı. Belli ki Amerikalı siyasetçiler tarihe not düşme kaygısı taşıyorlardı. Çoğu milletvekili Türkiye’yi ve Türk halkını incitmemeye özen gösterirken, eleştirilerinin odağına Başbakan Erdoğan’ı koydu. Beş uzman konuşmacı arasında TUSKON’un ABD temsilcisi Hakan Taşçı da bulunuyordu.

BAŞBAKAN SALDIRDIKÇA HİZMET’İN İTİBARI YÜKSELİYOR

ABD ve Avrupalılar Türklerin demokratlık derecesini Erdoğan tarafından hedef alınmakla ölçer hale geldi. Dolayısıyla Başbakan Erdoğan ve hükümeti Hizmet Hareketi’ni karalamaya çalıştıkça, zarar vermek şöyle dursun özgür dünyadaki itibarını daha da yükseltiyor. Nitekim Washington’da TUSKON’u 7 yıldır temsil eden Hakan Taşçı ilk kez bir Kongre oturumuna uzman sıfatıyla çağrıldı. Hizmet camiasına yakın Türki Amerikan Birliği ( TAA) ve Rumi Forum gibi kuruluşların yüksek profilli iftar etkinliklerine Washington ahalisi büyük ilgi gösteriyor. Katılımcılar arasında çok sayıda senatör, milletvekili, mahalli siyasetçi, hükümet yetkilisi, diplomat ve aydın var. Hizmet’i yalnızlaştırmak isteyenler ise, yalnızları oynuyor…

Erdoğan’a en ağır gelen yalnızlıkların başında şüphesiz eski dostu Obama tarafından yalnız bırakılmış olmak geliyor. Ankara Beyaz Saray’dan başkan düzeyinde bir telefon randevusu alabilmek için kendini parçalıyor ama nafile. Ortadoğu’nun altı üstüne gelirken, Washington Başbakan’la irtibatını Başkan Yardımcısı Joe Biden seviyesinde tutmakta ısrar ediyor. 30 Mart seçimleri öncesinde Erdoğan’la görüşmesi çarpıtılarak iç siyasete malzeme edilen Obama, cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde çok mecbur kalmadıkça aynı hatayı yapma niyetinde görünmüyor. Washington’da mesainin büyük kısmı Irak’a yoğunlaşmış olmasına rağmen ve Türkiye’yle daha fazla işbirliği yolları aranırken, Erdoğan’a telefon ambargosunun sürdürülmesi ‘otoriterliğe kayma’nın faturası.

Kendi halkına saygı ve şefkatle yaklaşmayan liderler dünyada da güvenilirliğini yitirmeye mahkumdur. Başbakan Erdoğan’ın seçilmiş bir lider olarak Türkiye ve Türk halkının yüzü suyu hürmetine hâlâ muhatap alınması, uluslararası camiadaki meşruiyet sorununun derinliğini ortadan kaldırmaz. Değersiz yalnızlık böyle bir şey olsa gerek…