Hayatın mevsimleri
Hayatın mevsimleri vardır, mevsimlerin şarkıları, şarkıların da sözleri! Yıllar önce Florida’da şehirler arasında mekik dokurken farkettim bazı şarkıları ve sözleri. Highway’den, veya Californialılarımızın dediği gibi ‘freeway’den gitmek varken ara yolları seçerdim de uzun ince yolların etrafına inci taneleri gibi serpilmiş küçük, şirin ve bir o kadar da göz alıcı yerleşim birimlerinden geçip eyaletin yemyeşil uzayıp giden iç bölgelerini görürdüm. Amerika, Avrupa kıtasına görece çok büyük bir ülke olması sebebiyle uzayıp giden o uçsuz bucaksız araziler insana ülkeyi daha bir büyük gösterir ve sun’i bir ferahlık hissi verirdi. İtalya’nin Po ovasını veya Fransa’nin Burgonya’sını görmedim ama ‘Adım Agop, Memleketim Tokat’ ın yazarı Agop gibi ancak bu hissi daha fıtrî haliyle çocukluğunuzun Tokat’ında görebilirdiniz.
Güneydeki her eyelet gibi Florida’nın iç bölgeleri, dindar Amerikalıların yoğunlaştığı yerlerdir. Kur’an yakma olayı ile gündeme gelen kilisenin bulunduğu şehir olan Gainesville de öyle bir yer. ‘Tanrı merkezli’ değil de ‘öteki düşmanlığı’ üzerine bina edilen bu dindarlığı ne eyaletin güneydoğusunda bulunan Miami’de görebilirsiniz ne de kuzeybatısında bulunan başkent Tallahasse’de. İşte ben de Miami’den Tallahasse’ye her gidiş gelişimde Gainseville civarından geçerken ABD’nin hatırı sayılır tarihe sahip üniversitelerinden olan University of Florida’yı ziyaret edip mimarisine ve sokaklarına hayran kaldığım bu şehirde, binalarının arkasında namaz kılan arkadaşlarımı kovan fastfood şirketi yöneticisini, benzinlikte arkadaşların arabasına çöp atan gençleri ve Keanu Reeves’in Şeytanın Avukatı filmini düşünürdüm. Filmi izleyenler bilir. Kahramanımızın annesi de Gainesville de yaşardı ve sadık bir kilise müdavimiydi. Büyük şehrin tehlikelerinden korktuğu için huzuru bu küçük şehirdeki kilisenin duvarları arasında arardı.
Dünya’nın her yerinde, Türkiye’de de görüldüğü üzere, yaşlılık ile dindarlık arasında bir korelasyon vardır. İnsanoğlunun, hayatında aradığı ve ihtiyaç duyduğu en önemli şeylerden olan kabul edilme ve bir şeylere bağlılık hissi yaşlılıkla daha çok ortaya çıkar. Bütün hayatı boyunca tutunduğu bütün dallar tek tek elinde kalan insanoğlu yine medeti yaratıcısında bulur. ‘I wish you a merry Christmas’, ‘Jingle Bell’, ‘Feliz Navidad (I wanna wish you a merry Christmas)’ bu yollarda öğrendiğim ve dinlediğim şarkılar oldu. Kış sezonunun geldiğini de böyle anlarsınız buralarda içinizde bir buruklukla. Hem yıl içerisindeki kış sezonu hem de insan ömrünün kış sezonu, eyaletlerin iç bölgelerinde her köşe başında çıkar karşınıza. Bu durum birbirine zıt iki durumla beraber iktiran eder. İktiran nedir bilir misiniz?…
Hem ortalama bir vatandaşa hitap edecek, toplumun çoğunluğuna mal olmuş tek bir bayram / tatil şarkısı söyleyebilir misıniz bana Turkiye’nin radyolarında diye haykırtır, hem de yılın son mevsiminde insanlara bir ümit, muvakkaten de olsa, geleceğe yönelik bir yenilenme ve her şeyin daha iyi olacağı hissini veren müziklerin neden ve nasıl yapıldığı düşünceleri beraberce geliverir aklınıza birdenbire. Hayat mevsimi sona yaklaşıp, hakikatler acı vermeye başladığında yalana da ihtiyaç duyar insanoğlu. En gerçek yalan olur en yalan gerçek.
Yıllarca sosyal teoride konstruktivism, post-strukturalism okuyanlar ne derler bilemem ama şu dünyada hikmeti ‘Hakim’ den menkul bir hakikat olmalı ki ‘En Sevgili’ (SAS) dualarında “Allah’ım bana hakikati olduğu gibi goster” diye talep etmiş. Bir kış mevsimi daha Muharremle beraber kapımızı çaldığında Nuh’u mu hatırlasak (A.S), Ali’yi mi düşünsek (R.A.) Huseyn’e mi ağlasak (R.A)?
Uzun ince yollarda mevsimden mevsime kıvrım kıvrım uzanırken hayat, bir söz – bir ses duyarsınız çok derinlerden başka hiç bir şarkıya benzemeyen, aleyküm enfusekum diye!
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment