Türk duygusallığı
Aylar öncesinden heyecanla beklediğimiz büyük yolculuk telaşı nihayet son buldu. En azından geri dönüş anına kadar. İki küçük çocuğumla tek başıma yaptığım “macera” dolu yolculuğum ve karşılaştığımız ilgi ve anlayışı başka bir zamana bırakarak, Türkiye’deki ilk izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.
Havaalanına girişimizle birlikte ilk değişen şey, polislerden korkan oğlumun polis algısı oldu diyebilirim. Amerika’daki polislerin heybetli görünüşünün ve soğuk yüz ifadelerinin yerini çocuklara şeker bulup, ikram edecek kadar samimi ve içten bir polis duruşu almıştıki, malesef bu rüya çok uzun sürmedi. Hemen akabinde diğer bir yolcuya gösterilen sert tavır, içine girdiğimiz pespembe toz bulutundan çıkmamızı sağladı.
Tecrübe edindiğimiz böyle iki farklı tavır, profesyonel hayatta beklenenin aksine duruma göre şekillenen ve duygusal tavırlar sergilemekden çekinmeyen Türk polisinin ruh halini çok güzel özetliyor. Kanımca bu yüzden, Behzat C diğer polisiye dizilerden farklı olarak daha fazla rağbet görüyor..Bu dizideki karaketlerinin yaşam tarzlarıyla olmasada hem samimi ve içten hem de fevri ve asabi özellikleriyle sadece Türk polisini değil, aynı zamanda Türk halkının genel ruh halini yansıttığı söylenebilir.
Türkiye’de aynı duygusal tavrı, doktorundan, bankacısından, tezgahtarından ve hatta taksicisine kadar her alanda görmek mümkün. Ama istisnaları tenzih ederek söylemeliyim ki; taksicileri diğerlerinden ayırmak bir zorunluluk. Türkiye’de taksicilik samimi ve içtenliğin buhar olup, sadece yerini asabiyetin ve anlayışsızlığın sardığı bir meslek grubuna dönüşmüş. Amerika’da çoğunlukla müslüman göçmenler tarafınfan yürütülen, kısa bile olsa güzel anılar kazanarak bitirdiğiniz yolculuğunuz malesef Türkiye’de çoğu zaman kabusla sonuçlanıyor. Bahsettiğimiz o genel türk ruhu sanki onların eteğine hiç bulaşmamış, sanki onları bu memleketin anaları büyütmemiş.
Kürtaj meseleside benzer bir duysallıkla bugünün gündemine oturmuş görünüyor. Din ve bilim adamlarından oluşan bir heyet tarafından yürütülmesi ve ortak bir karara varılması mümkünken, bu konuda diğerleri gibi “genelekseller” ve “modernler” ya da “dindarlar” ve “sekülerler” olarak özetlenebilecek kutuplanmanın eşliğinde tartışılıyor.
Türk duygusallığının bizi biz yapan karakteristik özellilerden olduğu reddedilemez bir gerçek. Ama bunun aklı ve kritik bir tavırla törpülenmeden dengelenmesi, insanileşirken profesyonelleşmenin olmazsa olmaz şartlarındandır.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment