Oruç insanı nefsin arzularından uzaklaştırır

Oruç insanı nefsin arzularından uzaklaştırır

Necip Fazıl Kısakürek, ‘Hep nefs çıkar karşıma, ölüp ölüp dirilsem\İnsandan kaçmak kolay, kendimden kaçabilsem!’ dizeleriyle nefis ve insan arasındaki o muğlak ilişkiyi anlatır. İnsanın cennet mi yoksa cehennem ehli mi olduğunu da nefsi ile yapacağı mücadele belirliyor. Kul, nefsin mertebelerini ibadetle aşarak, rıza makamına ulaşabilir.

Mevlânâ Celaleddin-i Rumî Hazretleri, nefsi donmuş bir yılana benzetir. Soğuktan donan yılanın sıcak bir ortama geldiğinde ölmeyip, çözülmesi gibi nefsin de hiçbir zaman ölmeyeceğini belirtir. İnsanın bu ölmek bilmeyen nefisle mücadelesinde sanki bir yamaç çıkıyormuş gibi düşünüp her an tökezlemenin mümkün olacağı endişesiyle yol alması gerekiyor.

Nefs, insanın acelecilik, hırs gibi zafiyetlerini tanımlamak için kullanılsa da esas itibarıyla ‘nefs’ denildiğinde, ‘insan’ kastediliyor. Nefs terbiyesi diye adlandırılan konu da insanın kendisinin terbiye edilmesi. Bunun başlama noktası ise insanın kendisinin eksik olduğunu kabul etmesinden geçiyor. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Ekrem Demirli, orucun temel meselesinin iradeyi güçlendirmek olduğunu aktararak, “Normalde bize helal olan yeme-içmeyi belirli bir dönem yemeyerek, içmeyerek irademizi test etmiş oluyoruz. Böylelikle irade sahibi olmuş oluyoruz. İnsan istediklerini yaparak değil, isteklerine karşı durarak insan olabilir. Arzularına karşı koyarak… İnsanın en önemli yeteneği, kendisine hayır diyebilmektir. Oruç, bize arzularımıza hayır diyebilmeyi öğretiyor.” diyor.

Nefsin en büyük özelliğinin her arzusunu yerine getirmek olduğunu söyleyen Demirli, nefsin hiçbir zaman ölmeyeceğini, ancak terbiye edilebileceğini aktarıyor. Demirli, “Mesela şöyle diyelim; çocuksu arzularımız var ama aklımız geliştiği zaman o çocuksu arzularımıza biz kural koyuyoruz, yönetmeye başlıyoruz. Yönettikçe akıllı bir insan haline geliyoruz. Aslında arzularımız devam ediyor. Din arzularımızın bir kısmını meşru şekilde karşılamayı öğretir, bir kısmını engellemeyi öğretir. Bir kısmına ise başka arzular yerleştirmeyi sağlar. Bu şekilde bütün arzuların ya yönünü değiştirir ya kullanım alanını değiştirir. Nefsimizin her arzusunu yerine getirirsek, sağlıklı bir insan haline gelemeyiz.” ifadesini kullanıyor.

“İnsanın gelişmesi yönündeki en büyük engel, insanın bu kolaycılığı ve basit arzularıdır. Bu basit arzulara direnerek, sabırla, metanetle yol alarak biz insan olmaya çalışırız.” diye konuşan Doç. Dr. Ekrem Demirli, işin temelinin iman olduğunu kaydediyor. Amelin imana bağlı olması için, dinin söylediği doğrultuda yaşanması gerektiğini dile getiren Demirli, âlimlerin yaşantılarına bakıldığında bu durumu ciddiyetle yerine getirdiklerini, özellikle nafile ibadetlerden istifade ederek pekiştirdiklerini söylüyor. İslam’ın ibadet alanında, ahlak alanında ne varsa onu uygulayarak kâmil insan olduklarını aktaran Demirli, “Yöntemler çok açık. Hepimiz de gayet iyi biliriz. Mesele onu uygulayabilmekte.” diyor.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.