Nedir hastalığın hikmeti?

Nedir hastalığın hikmeti?

İnsan neden hasta olur? Sadece bir virüs kaptı diye mi? İşin virüslük boyutunun yanında bir de manevî boyutu var sanki. Belki de Allah hastalıkla birlikte kuluna bir mesaj veriyordur, kim bilir.

Ufacık da olsa bir hastalığa maruz kaldığında insan, hemen isyan bayrağını çekiyor. Şikâyet şikâyet üstüne. “Neden benim başıma bu geldi?”, “Allah’ım bunu neden bana reva görüyorsun?” gibi serzenişler hemen kendini gösteriyor. Kısacası hastalığın hikmet boyutu es geçiliyor artık. Derdin de devanın da, hastalığın da şifanın da Allah’tan (cc) geldiği unutuluyor. Mucizü’l-Beyan’da, “Çirkin (olumsuz) gördüğünüz bir şey, belki sizin için hayırlıdır. Sevdiğiniz bir şeyde de belki sizin için şer vardır. Hakikati Allah bilir, siz bilemezsiniz.” (Bakara; 2/216) şeklinde buyurulmakta. Hastalığı da buradan yola çıkarak tefekkür etmek gerekiyor belki. Peki hangi nazarla bakacağız mevzuya? Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’ne kulak verelim: “İşte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih (nasihatçı) ve ikaz edici bir mürşiddir. Ondan şekvâ değil, belki bu cihette ona teşekkür etmek, eğer fazla ağır gelse sabır istemek gerektir.”

Hastalık günahlara kefaret

İki Cihan Serveri (sallallahu aleyhi ve sellem), bir hadisinde şöyle buyurur: “Allah, şöyle buyurdu: ‘Mümin kullarımdan birine bir bela ve hastalık verdiğimde Bana hamd eder ve verdiğim bela ve hastalığa sabır gösterirse, yatağından kalktığında annesinden doğduğu günkü gibi günahlardan temizlemiş olarak kalkar.’ Allah, hafaza meleklerine şöyle buyurur: ‘Ben bu kulumu yatağa esir ettim ve ona bela verdim. O halde ondan önce sıhhatteyken kendisine yazmış olduğunuz sevapları yazmaya devam edin.” Hastalıkların, inanan kişinin günahlarının affına bir vesile olduğu vurgulanırken bir başka yönden geleceğe dair bir uyarı kısmı da vardır. Sahabeden Amir er-Ram, Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Mümin, bir hastalığa yakalanır, sonra da Allah ona o hastalıktan şifa verdiğinde, bu geçmiş günahlarına kefaret ve ileride işleyeceği kusurlar için de bir ikaz olur. Münafık ise hastalanır, sonra da sıhhate kavuştuğunda sahibi tarafından bağlanan sonra da salıverilen, fakat niçin bağlandığını ve niçin salıverildiğini anlamayan deve gibidir.”

Hayırlara vesile

Hastalığı musibet gibi algılamak ve bu duruma itiraz etmek mü’mine yakışan bir davranış değil. Şüphesiz hastalığın dünyevî olarak birtakım sıkıntılara gebe olacağı aşikâr. Fakat bunun yanında beşere kazandırdığı pek çok manevî boyut da söz konusu. Yüce Mevla, bizleri birtakım musibetlerle sınıyor ve bu sınavlar karşısında nasıl bir tutum alacağımıza bakıyor. Resul-i Zişan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün ashabına, “Hasta olmayı sever misiniz?” diye sorar. Sahabe ise, “Vallahi biz sıhhat ve afiyette olmayı severiz.” şeklinde cevap verir. Bunun üzerine Efendimiz, “Allah’ın kendisini (hastalık vs. ile) hatırlamadığı hiçbirinizde hayır yoktur.” buyurur.

Hastalık günahlara kefaret

İki Cihan Serveri (sallallahu aleyhi ve sellem), bir hadisinde şöyle buyurur: “Allah, şöyle buyurdu: ‘Mümin kullarımdan birine bir bela ve hastalık verdiğimde Bana hamd eder ve verdiğim bela ve hastalığa sabır gösterirse, yatağından kalktığında annesinden doğduğu günkü gibi günahlardan temizlemiş olarak kalkar.’ Allah, hafaza meleklerine şöyle buyurur: ‘Ben bu kulumu yatağa esir ettim ve ona bela verdim. O halde ondan önce sıhhatteyken kendisine yazmış olduğunuz sevapları yazmaya devam edin.” Hastalıkların, inanan kişinin günahlarının affına bir vesile olduğu vurgulanırken bir başka yönden geleceğe dair bir uyarı kısmı da vardır. Sahabeden Amir er-Ram, Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Mümin, bir hastalığa yakalanır, sonra da Allah ona o hastalıktan şifa verdiğinde, bu geçmiş günahlarına kefaret ve ileride işleyeceği kusurlar için de bir ikaz olur. Münafık ise hastalanır, sonra da sıhhate kavuştuğunda sahibi tarafından bağlanan sonra da salıverilen, fakat niçin bağlandığını ve niçin salıverildiğini anlamayan deve gibidir.”

Sağlığın nimet olduğu hastalıkta anlaşılır

Gündelik yaşam içerisinde şu sözü hep duyarız: “Para pul önemli değil, sağlık olsun yeter.” Hakikaten de öyle. Sağlık elden gitmeden onun değerini anlayamıyor insanoğlu. Bu bakımdan hastalık, Allah’ın (cc) bahşettiği en büyük nimetlerden olan sağlığın kadir kıymetini idrak etmemize vesile bir nevi. Hayatı boyunca sağlıklı yaşayan bir insanın, sahip olduğu nimetin idrakine varması kolay değil. Fakat küçük ya da büyük fark etmeksizin bir hastalık geçiren insan, sağlığının ne kadar büyük bir nimet olduğunu daha iyi anlar.

İlahi bir hediye

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, hastalığı Allah’ın (cc) bir hediyesi olarak değerlendirir: “Ey maraza (hastalığa) müptelâ hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki, hastalık bazılara bir ihsan-ı İlâhî’dir, bir hediye-i Rahmânî’dir.” Buradan anlaşılacağı üzere hastalığı, İlahi Rahmet Sahibi’nden gelen bir hediye olarak telakki etmek gerekiyor. Hz. Eyyûb (as) gibi pek çok peygamber ve Allah (cc) dostları, hastalıklara ibadet gözüyle bakmışlar ve bu dertleri Yüce Mevla’dan gelen bir hediye şeklinde değerlendirmişler. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem), “Büyük mükâfat, büyük musibetlerle beraberdir. Allah, bir topluluğu sevince onlara bela verir.” hadis-i şerifinde tam da bu noktaya işaret eder.

Her hastalık bir ibadet

Bediüzzaman Said Nursi’ye göre ibadetler çeşit çeşittir. İmkân dâhilinde yapılan ibadetler ve olumsuzlukların bir araya geldiği zor şartlarda yapılan ibadetler vardır. Bu ibadetler gösterişten uzak olacağı için bir hasta, sabrederse hastalığı ibadet yerine geçer. Kısacası hastalık, insanın farkına varmadan bir ibadet hali içinde olma durumu. Üstad Hazretleri’ne göre hastalığı sabır içinde geçirmenin her bir saati ve her bir dakikası, bir gün ibadet yapmaya eşdeğerdedir.

Ölümü hatırlatır

Hayatın akışı içerisinde ölümü hatırlamak bir türlü aklımıza gelmez. Gündelik işlerin debdebesi, hak olan ölümü hatırlamamız için önümüzde bir engel olarak durur. Hastalıklar ise bize ölümü hatırlatır. Çok küçük ve risksiz bir ameliyata girecek olan insan bile anında ölümü hatırlar, yaşamın kıymetini idrak etmeye başlar ve acziyetinin farkına varır. Kısacası o risksiz ameliyat, kişinin hayata olan bakış açısının değişmesine ve kulluğunun bilincine varmasına yardımcı olur.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.