Fethullah Gülen Hocaefendi, Gezi Parkı olaylarını nasıl değerlendirdi?

Fethullah Gülen Hocaefendi, Gezi Parkı olaylarını nasıl değerlendirdi?

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, sohbetlerinin yayınlandığı Herkul.org sitesinden Gezi Parkı olayları ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Hocaefendi, geçtiğimiz salı günkü sohbetinde Taksim Gezi Parkı protestoları ve sonrasında gelişen hadiseler ile ilgili değerlendirmelerde bulunmuş ve akabinde Miraç gecesi ile sorulara cevap vermişti.

 

Herkul.Org editörleri, ‘Miraç Kandili’ni idrak edeceğimiz zaman diliminde gündemden uzaklaşmaya çalışarak sadece Hakk’a teveccühle ve hâcetlerimizi O’na arz etmekle meşgul olabilmek için o sohbetin sadece bir bölümünü hemen arz etmiştik. Şimdi de sohbetin gündemle alakalı kısmını sunuyoruz.’ diyerek o sohbetin Gezi Parkı olayları ile ilgili bölümünü bugün yayınladı.

İşte Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Gezi Parkı olayları ile ilgili değerlendirmeleri.

İŞTE HOCAEFENDİ’NİN AÇIKLAMALARINDAN ÖNE ÇIKAN BÖLÜMLER

Yol peygamberlerin yoludur. Peygamberlerin varislerinin evliyanın, asfiyanın yoludur. Seleflerimizin yoludur. Dünyada devletler muvazenesinde muvazene unsuru, devletler te’sis etmiş, ruh ve mana kökleriyle beslenen ecdadımızın yoludur.

(O yolu takip edemediğimiz için) başa çıkamıyoruz problemlerle gördüğünüz gibi. Bir yerde bir haksızlığı bastırmak için elli türlü haksızlık yapıyoruz, elli türlü zulme giriyoruz. Elli türlü i’tisafa (zulüm ve haksızlığa) sebebiyet veriyoruz. Kinleri, nefretleri körüklüyoruz. Üstesinden gelinmez bir şeye sebebiyet veriyoruz.

 

Günümüzde de gördüğünüz gibi… Belki daha büyüğü de vardır bunun. Kitabu’l-fiten ve’l-melâhim’de Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in haber verdiği zaviyeden bakılacak olursa, daha büyüğü var. Bunlar bir yönüyle numune gibi bir şey. “İnsanlar birbirini öldürecek, kâtil niye öldürüyor bilemeyecek; maktul neden öldü, o da bilemeyecek.” İnsanlara mal açısından, can açısından zarar verilecek, üst üste zayiatlar yaşanacak, fakat bunların hiçbirinin mantığı olmayacak, hiç birinin kıymet-i ilmiyesi, kıymet-i akliyesi diyelim, olmayacak. Böyle karambole gidecek işler. Kitabu’l-fiten ve’l-melâhim.. detayları ile hadis-i şerif anlatıyor. Onlara göre bunlar, herhalde mikro planda cereyan eden şeyler.

Beri tarafta da birileri… Niye vuruyorlar? Niye öldürüyorlar? Niye zayiata sebebiyet veriyorlar? Ne günahı var o masum insanların ki camlarını kırıyorlar; molotof kokteyli atıyorlar yurtlara, pansiyonlara, evlere, okullara, üniversitelere, hatta banka şubelerine!.. Öyle bir mantıksızlık, gayr-i insanîlik alıp gidiyor.

 

Şimdi “Bütün bütün böyle.. bir hak arama meselesi hiç yoktur!” derseniz, oradaki bazı masum insanları, masum istekleri de görmezlikten gelirsiniz. Bir kere başta, biz onları ihmal etmişiz. Onlar bizim ihmalimizin meydana getirdiği nesillerdir.

Saniyen; bazı makul istekleri vardır onların. Hakikaten “Bir park.. ağaçları sökülmemeli; insanların gezisine müsait hal, o durum, o tablo korunmalı!” diyebilirler, öyle değerlendirebilirler. “Ekosistem” diyebilirler, “Yeşili öldürüyorsunuz!” diyebilirler. Fakat sonra bunu yaparken, orada denge korunamayabilir. Bu defa kendileri yeşili öldürürler. Kendileri genel ahengi bozarlar, ekosistem diye bir şey ortada bırakmazlar. Böyle bir başka mevzudaki duyarsızlık, az meseleyi anlayamama, başka tarafta farklı bir tefrite sebebiyet verir veya farklı bir ifrata sebebiyet verir, hafizanallah.

Fakat, bir yönüyle bizim bir zayıf yanımızı, bazı masum insanların belki zayıf yanları sanılan masum isteklerini istismar etmek isteyen dışta ve içte bir sürü, böyle kulaklarıyla genel havayı almaya çalışanlar da var. Hani bazı mahluklar, kulaklarıyla havayı almaya çalışırlar, kıpırdatırlar kulaklarını, sesleri duymaya çalışırlar. Onlar, böyle bir şeyi duyunca (istismar ederler.) Şimdi dünyada bütün medya Türkiye’nin aleyhinde; burada da öyle, başka yerde de öyle, Avrupa’da da öyle.

Sanki kıyamet kopmuş gibi bir halleri var. Suriye’de kıyamet kopuyor umurlarında değil. Irak’ta kıyamet kopuyor umurlarında değil. Daha dünyanın değişik yerlerinde canlı bombalar umurlarında değil. Fakat Türkiye bölgede muvazene unsuru olma durumunda bir devlet.. belli kazanımları olan bir devlet.. belli yere gelmiş bir devlet. İşte bir taraftan o masum istekler.. o masum isteklerin içte bazı kimseler tarafından istismar edilmesi, belli ideolojilere kurban edilmesi o masum isteklerin.. başkalarının da bu meseleyi kendi hesaplarına derinlemesine değerlendirmeleri.. bizim gafletimiz, bizim cehaletimiz, bizim görmezliğimiz; başkalarının uyûn-u sâhire şeklinde, hiç uyumayan gözler şeklinde bizi bir kere daha kündeye getirme adına zemin oluşturma  gayretleri. Olan, o oldu.

Meseleye bu zaviyeden yaklaşınca zannediyorum, biz de bakış zaviyemizi bir kere daha gözden geçirmemiz lazım. Acaba kabahat bu meselelere karşı umursamazlık içinde bakan, her şeyi hafife alan, “şuydu, buydu” deyip geçiştirende mi? Yoksa sokakları bir yönüyle harp meydanlarına çeviren insanlarda mı? Ya da bütün bunların kabahati, sistemde mi? Bizim iyi nesiller yetiştiremeyişimizde mi? Onlara yürekten sahip çıkamayışımızda mı? O zaman sistemin gözden geçirilmesi lazım. Bizim, düşüncelerimizi bir daha gözden geçirmemiz lazım. Biz ettiysek bunları, bence, kendimize dönerek, kendimizle yüzleşerek, burada kendimizle hesaplaşarak, daha büyük hesaplarla karşı karşıya kalmamızdan sıyrılmamız lazım. Şimdi kendimizle yüzleşmezsek şayet, kendimizle hesaplaşmazsak, altından kalkamayacağımız hesaplarla karşı karşıya kalırız, hafizanallah. Terbiye sistemlerimizi gözden geçirmemiz lazım. Kimler o çocuklar? Kimin çocukları o sokaklarda mantıksızca hareket edenler? Hak davası değil o! Hak davası olsa, bir yerde toplanırlar, duygularını dile getirirler, ifade ederler orada, efendice, insanca, eğitim görmüş insanca, ayrılır giderler. Anlayan anlar, anlamayanlar için bir daha çıkar, derler o meseleleri. Organize olurlar bir yönüyle. Madem seçim sandıkları var; onu millete havale ederek, sandığa havale ederek, orada o mevzuda ciddi gayret sarfederler, çalışırlar. Ayakları altlarına gelmeden, gece-gündüz koşturur dururlar; insanları ikna ederler, “Şunu beğenmiyoruz, bunu beğenmiyoruz” derler. Beğendikleri bir şey varsa, onu intihab ederler. Onu da beğenmezlerse, beklerler sabırla; bir başka fasılda onu da bir yönüyle bertaraf eder, başkasını intihab ederler.. başkasını intihab ederler…

Akıllı davranmak lazım, en küçük gaileleri, badireleri çok büyük görmek lazım; akıllıca üzerine yürümek lazım. Bir karınca istilasına maruz kalmışsanız, karınca deyip geçmeyin. Karınca istilasıdır bu; sizin yağ çanaklarınıza, bal çanaklarınıza kadar girerler, zehir taşır ve kirletirler oraları; hafife almayın. Olumsuzluğu hafife almak, zihnin hafifliğinden kaynaklanır, mantık hafifliğinden kaynaklanır, muhakeme hafifliğinden kaynaklanır. Her şeyi olduğu gibi görmek çok önemlidir. O zaman isabetli projeler, planlar ortaya koyma imkanı doğar.

[iframe width=”560″ height=”315″ src=”http://www.youtube.com/embed/SZg8odsIWQI” frameborder=”0″ allowfullscreen]

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.