Beyhan Bağış’ın ABD’den Türkiye’ye uzanan başarı öyküsü

Beyhan Bağış’ın ABD’den Türkiye’ye uzanan başarı öyküsü

Türkiye onu Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın eşi olarak tanıdı ama o sadece başarılı erkeğin arkasındaki kadın olmakla yetinmedi. Azmi, zekası ve yetenekleri ile herkese kendi başarılarından bahsettirmeyi tercih etti.

 

Şimdilerde ona ‘geleceğin antikalarını hazırlayan kadın’ diyorlar.

 

Anadolu’nun kültürel zenginliklerini yeni kuşaklara aktarabilmek amacıyla ‘Anatoli’ adlı markayı kuran ve daha iki yıl olmadan takip edilen bir marka haline getirmeyi başaran Beyhan Bağış ile Amerika’da yaşayan Türkler için çok özel bir söyleşi yaptık.

 

Eskiden Türkiye dönüşlerinde Amerikalı dostlara getirecek Türkiye’ye has hediye bulmakta zorlanırdık. Merak ediyorum, Anatoli fikri böyle mi doğdu? Kısaca biraz bahseder misiniz?

 

Evet, mutlaka hatırlayanlar vardır, 1995-98 yılları arasında Manhattan’da Second Avenue’da, Birleşmiş Milletler’e çok yakın ‘The Miracle Gift Sore’ adında bir hediyelik eşya mağazam vardı. O dönemde de klasik el sanatlarımızı temsil eden ürünlerin kah kalitesi, kah tasarımından dem vururdum. Neden biraz daha güncel, fonksiyonel ve global estetik anlayışa uygun objeler tasarlanmıyor diye yakınırdım. Anatoli’nin tohumları ta o zamanlardan bilinçaltıma atılmış sanırım. Gerçekten geriye dönüp baktığımda çok doğru bir projeye imza attığımı düşünüyor ve tüm cefasına rağmen “iyi ki yapmışım!” diyorum. Çünkü tahmin edersiniz iki çocuk annesi bir siyasetçi eşi için çalışma ve iş hayatı çok kolay olmuyor.

Anatoli ürünleri Türkiye’de kendi mağazaları dışında Four Seasons Hotel Bosphoros, Atatürk Havalimanı, İstanbul Modern, New York Soho Step Evi ve Beymen’in iki mağazasında müşteriye sunuluyor. Henüz iki yıl bile olmadan başarılarıları ile takip edilen marka olmayı başaran Anatoli ile ABD pazarına girmeyi düşünüyor musunuz?

 

Doğal olarak sadece Amerika değil, Türkiye dışına ihracaat anlamında tabi ki ANATOLİ olarak açılmak istiyoruz ama bu doğru zaman, yer ve stratejik adımlarla yapılmadığında başarız olabilecek bir süreç, daha 1.5 yıllık bir marka olarak önümüzde çok fazla proje var…

 

Uzun yıllar ABD’de yaşadınız. Peki sizi ABD’ye ne getirmişti?

 

Açık konuşmak gerekirse çok küçük yaşlardan itibaren Amerika’ya gelme imkanı bulmak gibi bir hayalim vardı. Ancak tabi o yılların şartları düşünüldüğünde bu bir hayalden öte değildi….Bursa Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra ağabeyimin ABD’de (Bloomington, IN) okuyor olmasına rağmen ailem beni sanırım o kadar uzağa, gurbete göndermek istemedi ve bir sene ODTÜ’de Sosyoloji okudum. Sonrasında babam, ve rahmetli annem sanırım benim tek başıma Amerika’da başarılı olabileceğime inandılar ki beni yolladılar. New York Eyalet Üniversitesi’ne bağlı Fashion Institute of Technology’de okumak üzere ABD’ye geldim. 1989 yılında başlayan macera, 2003 yılı başlarına kadar sürdü….

 

ABD’den Türkiye’ye kesin dönüş kararını nasıl verdiniz?

 

Sayın Başbakanımızın 2002 yılındaki genel seçimlerde aday olmak üzere eşimi siyasete davet edişi ve kamu hizmeti yapabilmemize vesile olması tabi ki bizim, özellikle de eşim için çok onur verici idi. Zaten o dönemde 3.5 yaşında olan oğlumuz Eren Egehan’ın da Türkiye’de ilkokula başlayabilecek olması ve o dönemdeki vatan hasretimiz bu anlamda karar vermemizi çok kolaylaştırdı.

 

Yani ABD’de yaşadığınız süre içinde Türkiye’ye kesin dönüş fikri hep oldu mu?

 

Tabi Amerika’ya gidiş amacım eğitim olduğu için ilk yıllardan beri eğitim hayatımın sonunda kesin dönüş yapacağıma şartlanmıştım. 14 yıla yakın bir süre ABD’de ikamet edeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Ancak aile kurup çocuk sahibi olduktan sonra hayat önceliğimiz vakitlice yurda kesin dönüş yapmak oldu. Doğru zamanda ve doğru şartlarda olmasını arzu ediyorduk, o da kısmet oldu…

 

“Size iyi ki Türkiye’ye döndüm”dedirten şeyler neler?

 

İyi ki Türkiye’ye döndük ki, ben komşumun kapısını çalıp “Limon bitmiş evde, sizde var mı?” diyebiliyorum, o da benim kapımı çalıp “Blenderim bozuldu, sizinkini ödünç  alabilir miyim?” diyebiliyor. Çocuklarım sitemizdeki bir görevliye “Fahri abi bisikletim bozuldu, bir bakar mısın?” diyebiliyor.

 

ABD’ye dair neleri özlüyorsunuz?

 

ABD’ye dair özlediğim şeyler aslında daha çok insanların birbirlerine karşı olan saygı ve hoşgörüsünden kaynaklanan rahat yaşam ortamı… Her ne kadar maalesef 11 Eylül olaylarından sonra biraz olsun değişmiş olsa da, yine de, bu ülkede, belki de “göçmenlik” kültürü üzerine kurulduğu için sizin sadece kendi yaşantınıza odaklanmanızı sağlayan bir sistem var. Mesela sinemaya rahat ev kıyafeti ile gidebilmek ve kıyafetinizden dolayı size önyargı ile yaklaşılmaması buna bir örnek…

 

 

Sizin gibi ABD’ye eğitim maksatlı gelen gençlere neler tavsiye edersiniz?

 

ABD’de gerek eğitim kurumlarında gerekse özel sektörde son derece rekabetçi bir anlayış ve yaşam tarzı var. Bu dönem dönem bizler gibi ailesi ve kültüründen uzakta yaşayan gurbetçiler için ağır bir yük olsa da aslında çok iyi bir eğitim süreci… Yani okulda, işinizde (ki biliyorsunuz çoğu zaman ben ve eşim gibi çoğu göçmen Amerika’da çalışarak okur) her ne kadar zorlanırsanız zorlanın, o deneyimlerin sizi çok daha iyi bir insan olma yolunda yoğurduğunu ve şekillendirdiğini unutmayın, İngilizce tabiri ile ‘No pain, no gain’(zahmetsiz kazanç olmaz), hayatta hiç bir şey kolay olmuyor, hele ki yurtdışında yaşarken… Çok çalışın, çok iyi bir iş ve sosyal ‘network’e sahip olmak için çaba gösterin, bunların hepsi ektiginiz tohumlar olarak hayatın ilerleyen dönemlerinde yeşerecektir.

 

Uzun yıllar ABD’de yaşadıktan sonra Türkiye’ye kesin dönüş yapan biri olarak ABD’deki Türkler’in konumunu nasıl gözlemliyorsunuz?

 

ABD’deki Türk toplumu Türkiye’nin adeta özeti. Türkiye’nin her kesimi toplum içinde temsil ediliyor. Türk Günü Yürüyüşlerinde de farklı kesimlerin elele yürümesi aslında tüm Türk dünyasına örnek bir tutum. Dünyanın en önemli şehirlerinden, Birleşmiş Milletler’e ev sahipliği yapan New York’taki Türk toplumu’nun dayanışması ve gücü ülkemiz için önemli. Bu yüzden toplumu mensuplarının birbirlerini olduğu gibi kabul etmesi ve sevmesi, organize olması ve çocuklarının eğitimine önem vermesi başlıca ümit ve beklentimizdir, Çünkü bu gençlerimiz geleceğin Ahmet Ertegün’leri, Mehmet Öz’leri, Muhtar Kent’leri olmaya adaydır…

Sizce Türkiye’nin doğru tanıtımı için ABD’de yaşayan Türklere ne görevler düşüyor?

ABD’de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının her biri birer fahri büyükelçi… Ne kadar sosyal ne kadar aktif olurlar ve ülkemizin güzelliklerini ve derin kültürünü etrafındakilere yansıtmaya çalışırlarsa o kadar çok Türkiye sevdalısı ve hatta büyükelçisi olacaktır. Bildiğiniz gibi Türkiye’yi bir kez ziyaret eden turist defalarca geri gelmektedir, dolayısı ile biz yabancı arkadaş çevremizden ne kadar çok kişiyi ülkemizi ziyaret etmek için ikna edersek o kadar etkin tanıtım yapmış oluruz.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.