[YORUM] Zimmerman davasından dersler

[YORUM] Zimmerman davasından dersler

RICHARD SHERWIN*

Adalet mağdur olsa da kanun bağlayıcıdır. Bu trajik gerçeğin belki de en acı verici derslerinden biri Florida’da görülen George Zimmerman davasıyla ortaya çıktı. Neyse ki umut verici bazı gelişmelere işaret eden bir takım yapıcı sonuçlar da kararı ardından geldi. 

 

Sadece 2012 yılında Florida’da 1009 cinayet gerçekleşti. Bu, her 8 saat 42 dakikada içinde bir insanın öldürüldüğü manasına geliyor. Peki o zaman Trayvon Martin cinayeti neden hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de dünyada bu kadar çok insanın ilgisini çekti? Benzeri olaylar arasından sıyrılarak bu denli meşhur olan davaları anlamamızı sağlayacak tek bir şey varsa o da hiç bir zaman bu ‘şöhret’in sadece dava dosyasına giren verilerle ilgili olmadığıdır. Bu dosyalar, mahkeme salonunda ve kamu vicdanında birbiriyle çarpışan hikayelerin, metaforların ve karakterlerin oluşturduğu sosyal bir dramadır. Bu manada bu davalar, hem toplumun yerleşik kültürünü açığa çıkaran hem de kültürü şekillendiren olaylardır.

 

Zimmerman davasında 28 yaşında yarı Güney Amerika, yarı Kafkasya kökenli  bir genç 17 yaşında silahsız bir siyahiyi öldürdü. Zimmerman, Trayvon Martin’in ‘şüpheli göründüğünü’ iddia ediyor ve “Öyle yağmurlu bir akşamda güvenlikli bir sitede neden boş boş gezerek pencerelerden içeri bakıyordu ki?” diye soruyor. Peki, bu gönüllü güvenlik görevlisinin endişesi, son dönemde mahallesinin etkisi altına alan çok sayıda hırsızlık olayından mı kaynaklanıyordu? Yoksa şüphesinin kaynağı o çok bilindik önyargılar mıydı: Genellikle beyazların bulunduğu bir semtte dolaşan, kapşonlu, siyah bir genç?

 

O yağmurlu gecede Zimmerman ve Martin arasında neler geçtiği mahkemede büyük bir anlaşmazlığa neden oldu. Zimmerman, Martin’i takip etti mi? Yoksa Martin bir anda ortaya çıkıp Zimmerman’ı yumrukları ve burnunu mu kırdı? Bir kaç farklı komşu tarafından yapılan 911 aramalarında kaydedilen yardım çığlıkları Zimmerman’a mı aitti Trayvon Martin’e mi? Martin mi Zimmerman’ın üzerine oturarak kafasını yere vurdu yoksa Zimmerman mı Martin’i yere yatırmıştı?

 

Bu senaryoların her birini destekleyen farklı şahitler geldi mahkeme salonunda. Adli tıp raporu, Zimmerman’ın burnunun olay esnasında darbeye maruz kaldığını ve –muhtemelen- kırıldığını, kafasının ise arbede sırasında yaralandığını ve kanadığını gösterdi. Trayvon Martin’in vücudunda ise iki yara vardı. Parmaklarında -savunma avukatına göre yumruk atan bir elde oluşan cinsten- bir yüzülme ve kalbine giren tek kurşun. Aynı adli tıp uzmanı, Martin’in t-shirtünde bulunan yanık izlerinden hareketle maktulün vurulduğu esnada bir şeyin üzerine eğilmiş durumda olduğunu açıkladı. Martin’in derisi ile t-shirt arasında 5-10 cm arası bir mesafe bulunuyordu.

 

O zaman bu vakadaki saldırgan kimdi? Tabii ki Zimmerman. Peki neye karşılık olarak? Florida geçerli olan kanuna göre eğer Zimmerman mantıklı bir şekilde ciddi bir fiziksel yaralanma tehdidine karşı olduğuna inandıysa ateşli silah kullanma hakkına sahipti. Zimmerman’ın meşru müdafaada bulunmadığına ve suçlu olduğuna dair makul bir şüpheden ötesini kanıtlamak ise eyalet savcılarının göreviydi.

 

Yargılama sonunda jüri ya Zimmerman’ın kendisini savunduğu yönündeki iddiasına inandı ya da meşru müdafaa iddiasının doğruluğu hakkında makul bir şüpheye sahip oldu. Hukuken iki şıkta da savunma kazanır. Eğer savcılık iddiasını kanıtlama noktasında başarılı olamıyorsa, jüri üyeleri zanlıyı suçsuz bulmak zorundadır. Zimmerman davasında jüri tam olarak bunu yaptı.

 

Bu aşamadan sonra davayı canlı olarak televizyondan takip eden halk tepki gösterdi. Karar Trayvon Martin için adil miydi? Hayır. Trayvon ölmemeliydi. Zimmerman kanunen silah kullanma hakkına sahip olabilir ama yaptığı yanlıştı. Yanlıştı, çünkü çok büyük bir hata yapmıştı. Trayvon Martin, o esnada başkasının arazisine kötü bir amaçla girmiş bir suçlu değildi. Babasının site içinde yer alan evine dönüyordu.

 

Asla bilemeyeceğimiz, fakat pek çok insanın şüphelendiği nokta ise, Martin’in o gece yanlış zamanda yanlış yerde bulunan siyahi bir genç olarak bir önyargıya maruz kalıp kalmadığı. Bu noktada ciddi bir mesafe kat edilse de Amerikan toplumu ırkçılığı tamamen geride bırakabilmiş bir toplum değil. Başkan Obama’nın mahkeme kararının ardından yaptığı açıklamalar bu iki gerçeğe de dikkat çekiyordu. Çok sayıda siyahi genç bilgi ya da karakterlerinden değil sadece derilerinin renginden dolayı dışlandığının farkında. Dokunaklı bir şekilde, 35 yıl önce kendisinin de rahatlıkla Trayvon’ın yerinde olabileceğini söyleyen ABD’nin ilk siyahi başkanının canlı yayında yaptığı itiraf bu. O zaman bu mahkeme sürecinden çıkan en açık sonuç net bir şekilde karşımızda duruyor. Irkçı önyargıların son kalıntılarını da kalbimizden ve zihnimizden söküp atmak için çalışmaya devam etmemiz gerekiyor.

 

Irkçılık konusundaki toplumsal tartışma sürüyor. Bir diğeri ise yeni başladı: Yürürlükte bulunan meşru müdafaa yasaları etik olarak müdafaa edilebilir mi? Halihazırda 30’dan fazla eyalet, Florida’dakine benzer ‘meşru müdafaa’ yasalarına sahip. Bu kanunlar nasıl bir topluma dönüştürüyor bizi? İlgili yasa, bizzat şiddeti mi davet ediyor? Şu an tartışılan bu ve olumlu neticelerle sonuçlanabilir.

 

Sonuç olarak, adli davaların politize olması diye bir vaka mevcut. Başlangıçta Florida polisi, Zimmerman’ın cinayetle yargılaması hususunda bile isteksizdi. Politik tartışmanın müdahil olması, davanın açılmasını sağladı. Bu noktada savcılığın herhangi bir zanlıya aşırı yüklenmesi ile adli yargı sisteminin oy eksenli çalışan siyasilerin müdahalesine açık hale gelmesi arasındaki dengenin sağlanması konusunda bir tartışmaya ihtiyaç var.

 

Zimmerman davası, hukuki, ahlaki ve siyasi sonuçlarla dolu bir trajedi ortaya çıkardı. Bu dava sonrasında bize düşen adli sistemde neyin düzgün bir şekilde işleyip neyin işlemediğine dair en doğru kararı vermek ve daha iyi bir gelecek için gerekli değişiklikleri yapmak.

 

* New York Law School öğretim üyesi. Hukuk Popüler olunca (2002) ve Dijital Barok Çağında Hukuku Görselleştirmek (2011) kitaplarının yazarı. Bu yazı Zaman Amerika için kaleme alınmıştır.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.