Bir anne ile oğlun İstanbul’dan San Antonio’ya kaçışı

Bir anne ile oğlun İstanbul’dan San Antonio’ya kaçışı

Uzun yıllar İstanbul’da yaşamış olan gazeteci Kathy Hamilton, The Rivers Report’ta oğlu Ali ile İstanbul’dan San Antonio’ya gitmesini ve Türkiye’de son dönemde yaşananları konu alan bir yazı yazdı.

Yazısına San Antonio’da sabah saat 4:00’de çalan telefonu ile uyanan ve arayan kişiden Zaman gazetesine kayyum atandığını öğrenmesiyle başlayan Kathy Hamilton, “4 Mart Cuma günü hükümet Türkiye’nin en çok satan ve az sayıda kalan muhalif gazetelerinden Zaman’a el koydu. 17 yıl boyunca İstanbul benim evim olmuştu. Avrupa’nın bu en büyük şehrinde yaşamı çalışmayı deneyimlemiştim. İstanbul, Doğu ile Batı’nın buluştuğu, 15 milyon Müslüman ve Hristiyan’a ev sahipliği yapan ve bir çok adı olan şehir. Bizanslılar Constatinople derdi şimdi adı İstanbul. UNESCO’nun Dünya Mirası bölgesi” diyerek devam ediyor.

Hamilton Avrasya’nın başkenti olarak nitelediği İstanbul’dan ayrılışına geçmeden önce İstanbul eski belediye başkanı, eski başbakan ve şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın giderek eleştirilere karşı nasıl hoşgörüsüz olduğundan bahsediyor.

Zaman gazetesinde çalıştığı dönemki editörüne ulaşmak için uğraştığını, konuştuklarında ise gazetecilerin çevik kuvveti beklediğinden bahsediyor. “İnternette çalışanlar özgür olarak son güncellemeleri siteye yüklüyorlar ve polisin gelip gazeteye el koymasını bekliyorlardı. Sonuçta hiçbiri sonrasında ne olacağını bilmiyordu. Gazete kapatılabilir, onlar kovulabilir hatta tutuklanabilirdi. Ancak dışarıdaki protestocular ellerinde, ‘Özgür basın susturulamaz’ yazan pankartlarla bekliyorlardı” diyen Hamilton ardından çevik kuvvetin Zaman gazetesi önünde bekleyen gruba gaz bombası atıp, tazyikli su sıktığını Zaman çalışanlarının ise polise direnmeden kapılarını açtığını anlatıyor.

“Bilgisayarın başında tüm bunları izlemek oldukça sürrealdi. Polisin attığı gazlar binayı sardı.”

Hamilton yazısında daha sonra Hizmet Hareketi ile AK Parti’nin 2013 yılana kadar oldukça yakın olduklarını ancak 2013’de Gezi Protestoları ile başlayan, hükümetin Suriye politikası ve İsrail’e giderek artan düşmanlığını eleştirmesi ile kopmaya başladığını aktarıyor. Ancak esas  – kopuşun  17 – 25 Aralık döneminde hükümetteki bakanların, Erdoğan’ın yakın çevresinin ve kendisinin bulaştığı yolsuzluk davalarıyla olduğunu belirtiyor.

“Erdoğan bu noktadan sonra her şeyi Fethullah Gülen’e bağlı Hizmet Hareketi’nin bir planı olduğunu ve grubun terörist olduğu iddia etti. Hizmet inançlar arası, kültürler arası diyaloğu destekleyen, eğitim ve laik demokrasiden yana olan bir grup. Ancak eleştiriye hiç tahammülü kalmayan Erdoğan kimseye tolerans göstermiyor. Televizyon ve gazeteler kapatılıp gazeteciler hapsediliyor. Barış çağrısı yapan akademisyenler tutuklanıyor. Kendi sosyal medya hesaplarından eleştirilerde bulunan ortaokul ve lise öğrencileri sınıflarından gözaltına alınıyor. En ufak bir eleştiride bulunan vatandaşlar terörist ya da hain olarak yaftalanıyor” diyerek yazısına devam eden Kathy Hamilton Türkiye’de kaldığı 17 yılın 9’unda çalıştığı Today’s Zaman’a polisin nasıl girdiğini aktarıp, oğlu Ali ile dönüş kararı almalarının sebebini anlatıyor.

“Ailemin İstanbul ile olan ilişkisi 2013 yılında değişti. Şehrin son yeşil alanlarından biri olan Gezi Parkı’nın yok edilmemesi için başlayan çevreci eylem kısa sürede tüm ülkede insan hakları ve özgürlük isteyen insanların birleştiği bir protestoya dönüştü. Barışçıl protestocular kısa sürede vahşi polisin gazları, tazyikli suları ve plastik mermileri ile tanıştı. Şehir için tecrit kararı alındığında insanlar bunun polisin acımasız bir baskını için uyarı olduğunu anlayarak evlerinden çıkıp protestoculara destek verdi.

Sadece bir kaç şehirde polis ile protestocular karşı karşıya gelse de yaşanan bölünme tüm ülkede hissedildi. Binlerce kişi gözaltına alındı, 8000 kişi yaralandı ve 11 kişi polis tarafından öldürüldü. Doktorlar izinsiz olarak yaralılara baktıkları için tutuklandı. Avukatlar karakollarda gözaltına alınanları savunmak için nöbetler tutmaya başladı. Ülke çapında haberlere ve sosyal medyaya ulaşım yasakları başladı.

O yaz 12 yaşındaki Ali polisin sıktığı gazın etkilerinden limon ve sıvı antiasit ile nasıl arınacağını öğrendi. Sokağa dalış gözlüğü ve bandana olmadan çıkamıyorduk çünkü polisin ne zaman karşınıza çıkıp gaz atacağı belli değildi. Ali, uluslararası medya için gittiğim protesto bölgelerinden dönmez veya telefonum açılmaz ise ne olacağını sorguladı ve gözyaşları içinde talimatlarımı ezberledi.

İkimizde biliyorduk ki telefonumun cevap vermemesinin anlatı ya polis tarafından dövülüp yaralandığım ya da öldürüldüğümdü. Çevik kuvvet barışçıl protestoculara daha set saldırıyordu. O ara çelik yelek giymeye başladım. Bunun biraz daha iyi olacağını biliyorduk. Ancak polis gözyaşartıcı bomba kapsüllerini  protestocuların ve onları haber yapan medya mensuplarının kafasına nişan alıp atıyordu.

Sosyal medyada hükümeti ve başbakanı eleştiren arkadaşlarımız ve meslektaşlarımız tutuklanmaya başladı. Sabahın erken bir saatinde polisin kapımızı çalmasından korkmaya başladık. Facebook’ta bir paylaşımı ya da bir tweete beğenen kişiler tutuklanmaya başladı. İnsanlar önce kamusal alanda sonra arkadaş ve aile toplantılarında sözcüklerini sansürleme ihtiyacı duydu.

Otoriter baskılar artarken biz politik durumun değişeceği umudunu taşıyorduk. Bir gün uyandığımızda polis şiddetinin, hükümet baskısının son bulacağını düşünüyorduk ancak bu hiç olmadı.

Ali ile sevdiğimiz şehirden ayrılmaya karar verdik. Çevremize artık yaşlanan ve sağlık sorunları olan annemin yanına gideceğimizi Ali’nin de bir Amerikan kolejinde okuyacağını söyledik. Bu kısmen doğruydu ancak ayrılmamızda ki esas sebep baskıydı.”

Amerika’ya döndükten sonra kolay bir başlangıç yapmadıklarından bahseden Kathy Hamilton uzun bir süre yaşadıkları olayların etkisini üzerlerinden atamadıklarını da belirtiyor.

Hamilton yazısını şu şekilde bitiriyor, “O gün polis Zaman gazetesi önünde kalabalığa plastik mermi sıktığında etrafta kan vardı. Sonra polis binaya girdi ve yayın kesildi. Gazetedeki arkadaşlarımız telefonlara cevap veremedi.

Kısa bir süre sonra gazetenin hem Türkçe hem de İngilizce arşivi silindi. Mahkemenin atadığı kayyum bütün eleştirilerin silinmesine karar vermişti.

Ali şimdi Churchill Lisesi’nde birinci sınıfta. Okul evimize çok yakın. Ortalık sakin. San Antonio’da yaşama yeniden başladık.

Yazının orijinalini okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.