ALİ H. ASLAN – İhanet bunun neresinde?

Ara rejimin sopası, diaspora Türklerinin kafasına da inmeye başladı. Geçen hafta hükümetin en yetkili ağızları ve medya organları üzerinden Hizmet camiasının Amerika’daki yapıcı faaliyetlerinin karalanmasına şahit olduk. Eskiden görünmez çelme takarlardı, şimdi tokat atıyorlar. Daha dün -belli ki gönülsüzce- takdir ettikleri bu insanları, bugün Türkiye’nin ulusal çıkarlarını zedelemekle suçluyorlar. Halbuki durum tam tersi…

Haftanın ilk iddiası, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan geldi. Güya Amerika’daki bazı Hizmet kuruluşlarından Türkiye’yi yabancılara ‘şikâyet’ eden mektuplar yollanmış. Hatta hükümetin gayriresmi yayın organlarından Star Gazetesi, ‘ihanet’ mektubu yaftasıyla bunlardan birini yayımladı. Mektupta Barış Adaları Enstitüsü (PII) adlı New York merkezli kuruluş, Türkiye’de yaşanan son olayları yoğun ilgi üzerine Amerika’daki muhataplarına aktarıyor. Türk ve dünya basınına tüm ayrıntılarıyla zaten yansıyan gelişmeleri konuşmanın neresi vatana ihanet? Hani ifade özgürlüğü vardı?

HAK İHLALLERİNE KARŞI KENDİLERİNİ SAVUNUYORLAR

Söz konusu enstitünün onursal başkanı, Fethullah Gülen Hocaefendi. Kuruluş, basın açıklamasında Hizmet Hareketi ve Gülen aleyhtarı ‘haksız propagandalar’ karşısında, ‘Türkiye’nin yüz akı olan Türk okulları ve benzeri kurumların dünyada zarar görmemesi için’ demokratik haklarını kullandıklarını bildirdi. İnsan hakkı ihlallerine uğrayan ve yargısız infaz yapılan toplumsal kesimlerin yerel ve global platformlarda kendini müdafaa etmesinden daha doğal ne olabilir? Bunların AK Parti’ye kapatma davası gibi antidemokratik süreçlerde yapılanlardan ne farkı var?

Mektupları yazan enstitüyü bünyesinde bulunduran çatı kuruluşu Türki Amerikan Birliği’ne (TAA) Amerika’daki bazı Türk okulları da üye. Hükümet yetkilileri, bundan hareketle sözde ‘ihanet’ mektupları ile okullar arasında bağ kuruyor. Sanırsınız öğretmenler mektup yazmış. Türk okullarını kapattırma çabalarının vicdani vebalinden böyle sıyrılmaya çalışıyorlar herhalde. ‘Komşularla sıfır problem’ diye yola çıkanların, ‘dünyayla sıfır problem’ idealine başarıyla hizmet eden gözde eğitim kurumlarına çamur atma noktasına kadar gelmesi esef verici. Vakıa, dengesiz dış politikası ve baskıcı uygulamalarıyla özellikle demokratik uluslararası camiada inandırıcılığı neredeyse sıfırlanmış bir hükümetin tezviratları Hizmet’e dünyada olumlu referans bile olabilir.

ERMENİ TASARISININ SORUMLUSU KİM?

Gelelim haftanın ikinci algı bombasına. Bu kez bir başka AK Parti propagandisti gazete, Yeni Şafak devreye girdi. Hükümet zamansız bir tayinle Washington’u şu kritik dönemde büyükelçisiz bırakmışken, ‘Ermeni soykırımı’ tasarısının ABD Dış İlişkiler Komitesi’nden geçmesinin faturasını, Amerika’da Hizmet camiasına yakın sivil toplum kuruluşlarına yıkmaya çalıştı. Mektupla ihanet olmadı, tasarıyla ihanet verelim vaziyeti… Neymiş? Tasarıyı sunan Senatör Bob Menendez, TAA’nın yıllık kongresine gelmişmiş. Tam bir suçüstü yani! Tabii Yeni Şafak okuyanlar, Menendez’in, o etkinliğe katılan 40’ın üzerinde Kongre üyesi ve senatörden sadece biri olduğunu öğrenemedi.

TAA, tüm Amerika sathına yayılmış 6 federasyonu ve 200’den fazla üye derneğiyle ABD’deki en büyük Türk sivil toplum çatı kuruluşu. Şimdiye dek başta Ermeni meselesi her konuda Kongre üyelerini bilgilendiren, Türkiye’yi tanıtım faaliyetlerinden dolayı devletin en üst mercilerinden takdir almış, etkili ve saygın bir kuruluş. Ne tesadüfse (!), hükümetin Cemaat’e topyekûn savaş açmasından sonra Ermeni lobisinin parçası oluverdi. Yalnız, Ermeni lobisinin bundan haberi yok! Hizmet camiası Amerikalı siyasetçilere başarılı açılımlarından dolayı Ermeni medyasında sıkça hedef gösteriliyor. Ermeni diasporası, Senatör Menendez gibi en sadık dostlarına bile Türklerin el atıp yumuşatmasından endişe ederken, Türkiye’ye yönelik önyargıları kırmaya çalışan vatanseverleri hain gösterenleri kendi çirkin algı dünyalarıyla baş başa bırakmaktan başka çare yok.

HÜKÜMETİN HATALARI HASIM LOBİLERE YARADI

Anlaşılan hükümet, Amerika’daki itibar erozyonunun faturasını da Hizmet camiasına çıkarmakta kararlı. Türkiye’nin ve Anadolu kültürünün tanıtımını yapan eğitim müesseselerini ve sivil toplum kuruluşlarını hedef tahtasına koyarak sorumluluktan kurtulmaya çalışıyor. Oysa Ermeni tasarısının Senato’nun ilgili komitesinde kabul edilmesini hızlandıran temel faktör, Washington’da hükümetten, özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Bakan Davutoğlu’ndan duyulan ileri dereceli rahatsızlık. Gerçi Obama yönetimi ve Senato liderleri, Ankara’ya tasarının genel kurula getirilmeyeceği teminatını veriyor. Zira Türkiye’yi tamamen karşılarına almak istemiyorlar. Ancak hükümetin son dönemlerdeki agresif çizgisinin Türkiye’nin ABD’deki konumunu çok zayıflatarak hasım lobilerin ekmeğine yağ sürdüğü ve ulusal çıkarlara zarar verdiği aşikâr. 

Halkın birçok kesimini ötekileştiren bir hükümetin Ermeni meselesi gibi milli konularda elzem olan birlik ve beraberliği sağlaması ne mümkün? Nitekim devletin diplomatları çok sayıda Amerikan Kongre üyesinin, Türk cumhuriyetlerinden temsilcilerin, işadamlarının katıldığı TAA kongresine hükümetin ayrıştırıcı politikalarından dolayı bu yıl katılamadı. Nadide ‘networking’ fırsatlarını kaçırdı.

Hazzetmedikleri herkesi mesnetsizce hainlikle, Türkiye’nin menfaatlerini baltalamakla suçlayan partizanlar, devlet-millet kaynaşmasını engelleyerek ülkeye en büyük zararı vermiyor mu? Türkiye yetmedi, şimdi yurtdışındaki Türkler arasına da mı nifak sokulacak? Kısır siyasi gerilimler diasporaya da mı taşınacak? Güzide eğitim teşebbüsleri siyasete kurban mı edilecek? Hükümet ve medyası, Türkiye’nin yumuşak gücüne yapılan müstesna hizmetlere takoz koyarak düşman sevindirmekten bir an evvel vazgeçmeli.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.