[HABER ANALİZ] Kırılan ‘Prizma’, takip skandalını açığa çıkardı

[HABER ANALİZ] Kırılan ‘Prizma’, takip skandalını açığa çıkardı

Amerikalı gazeteci Glen Greenwald, şubat ayında kimliği belirsiz bir okurdan aldığı e-postayı açtığında, ülke tarihinin en büyük skandallarından birini açığa çıkaracağından habersizdi. Elinde önemli belgeler bulunduğunu söyleyen okur, tecrübeli gazeteciden bundan sonraki yazışmalarını şifreleyecek bir program yüklemesini istiyordu. Greenwald, kim olduğunu dahi bilmediği muhatabından gelen bu isteği önemsemedi. Bir süre sonra, aynı okurun ulaştığı belgesel yapımcısı Laura Poitras girdi araya. Gazeteci ikna oldu, şifreli yazışmalar başladı. Mayıs ayı geldiğinde Greenwald, ona hayatının haberini veren ‘okur’la buluşmak üzere Poitras ve The Guardian gazetesi Washington büro şefi Ewan MacAskill ile birlikte Hong Kong’a uçuyordu.

 

Savunma Bakanlığı, Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) ve Milli Savunma Ajansı (NSA) gibi devlet kurumlarına danışmanlık hizmeti veren ünlü Booz Allen Hamilton şirketinin çalışanlarından biri, eski CIA uzmanı Edward Snowden (29), Hong Kong’ta bir otel odasında NSA’e ait ‘çok gizli’ dökümanları Greenwald’la paylaştı. Poitras, genç adamla yapılan uzun röportajın her saniyesini videoya aldı. Böylece, 1971 yılında Pentagon’a ait Vietnam belgelerini basına sızdırarak savaşın seyrini değiştiren meşhur askeri analist Daniel Ellsberg’in ifadesiyle ‘Amerikan tarihinin tartışmasız en önemli bilgi sızıntısı’ gerçekleşmiş oldu.

Snowden’e göre NSA, istediği tüm iletişim kanallarına direk erişim imkanı veren bir sistem kurmuştu. Telekomünikasyon devi Verizon aracılığıyla kullanıcıların tüm telefon kayıtları kaydedilip saklanıyor, Apple, Facebook, Microsoft, Google ve Yahoo gibi teknoloji şirketleri aracılığıyla da online iletişim bilgileri depolanıyordu. Teknik tabirlerden arındırılmış haliyle; Amerikan istihbaratı, ünlü şirketlerin de işbirliğiyle, internet üzerindeki tüm iletişim kanallarına istediği anda ulaşabiliyor, kullanıcılara ait tüm bilgileri daha sonra kullanmak üzere depolayabiliyordu. Prizma adı verilen bu sistem, NSA’in merkezindeki bir uzmana, dünyanın herhangi bir yerindeki bir kullanıcıya ait tüm online hesaplara anında erişim hakkı veriyordu. 

 

Haber, The Guardian ve Washington Post gazetelerinde iki aşamalı olarak yayınladı. Verizon’ın şüpheli bir kişi ya da numara söz konusu olmaksızın NSA’le tüm görüşme kayıtlarını paylaşması büyük bir tartışmaya neden oldu. 2008 yılından bu yana uygulanan Prizma’yı gün yüzüne çıkaran ikinci haber ise tartışmanın seyrini bir anda değiştirdi. Gazete, güvenlik gerekçesiyle, Snowden’in kendilerine teslim ettiği 41 slaytlık ‘Çok Gizli’ Prizma sunumundan yalnızca 5’ini paylaştı okurlarıyla. Bu bilgiler bile büyük bir krize neden oldu. Sunum, sistemin senede sadece 20 milyon dolar gibi bir masrafla dünya üzerindeki tüm bilgiye ulaşılabileceğini söylüyordu. 

 

ABD Milli İstihbarat Direktörü James Clapper, protokolün varlığını kabul etti fakat Prizma’nın kanuna aykırı olduğu yönündeki iddialara şiddetle karşı çıktı. “Haberde bahsi geçen program hakim kararıyla uygulamaya konulmuştur” diyen Clapper, bu gizli programın açığa çıkarılmasının ABD’nin istihbari faaliyetlerine büyük ve ölümcül bir darbe vurduğunu ileri sürdü. Sistemin tamamen yabancı hedeflere karşı kullanılmak için oluşturulduğunu iddia eden Clapper, “Şu anda sahip olduğumuz dış kaynaklı istihbaratın çok önemli bir kısmına bu yapı sayesinde ulaştık. Programın kasıtlı olarak herhangi bir Amerikan vatandaşını ya da Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan herhangi bir kişiyi hedef alması asla mümkün değildir.” dedi. 

 

Prizma sistemiyle sadece 2013 yılının Mart ayında dünya üzerinde toplam 97 milyar bilgi parçası depolanmış. Bunlardan 3 milyarı Amerika’da bulunan kullanıcılara ait. NSA serverlarında depolanan bu bilgilerin haritasını Sınırsız Muhbir adı verilen bir başka program çıkarıyor. Bu sayede istenen bilgiye ulaşmak NSA ajanları için çok daha kolay hale geliyor. 

 

Başkan Obama’nın konuya yaklaşımı da Clapper’dan çok farklı değil. “Konuya sağlıklı bir şüphecilikle yaklaştık.” diyen ABD başkanı, ekibiyle birlikte sistemi en ince detayına kadar incelediklerini söyledi. İnceleme sonunda uygulamanın ülkeyi terörist saldırılardan koruduğuna karar verdiklerini belirten başkan Obama çok tartışılacak şu sözleri söyledi: “Aynı anda hem yüzde 100 güvenliğe hem de yüzde 100 mahremiyete sahip olamazsınız. Toplum olarak bazı tercihler yapmak zorundayız”. 

 

Bahse konu teknoloji şirketleri birer açıklamayla kullanıcı hesaplarını toplu olarak istihbarat birimlerine açtıkları iddiasını reddetti. Apple, AOL ve Paltalk Prizma programını daha önce hiç duymadığını ileri sürerken Microsoft, Yahoo ve Facebook resmi makamlara kullanıcı bilgilerini sadece belli şahıslar için, ilgili mahkeme kararları uyarınca verdiklerini ve hiç bir kuruma direk erişim imkanı sağlamadıklarını savundu. Snowden’in iddiasına göre ise uygulama ilk olarak Microsoft’un katılımıyla hayata geçmişti. Ardından sırasıyla ismi sayılan tüm büyük şirketler kapılarını NSA’e açtı. Skandalın patlak vermesinin ardından ilginçtir ki bu şirketlerin hisse değerleri borsada beklendiği gibi büyük bir kayba uğramadı.

Yaşananlar üzerine bir başka teknoloji şirketi, Firefox, büyük bir kampanya başlattı. StopWatching.us isimli bir web sitesi açan şirket, ABD Kongresi’ni Prizma uygulamasını durdurmaya çağırdı. Sitede toplanan 200 bine yakın imza arasında içlerinde Reddit ve ACLU’nun bulunduğu 83 organizasyon yer alıyor. 

 

Amerikalılar ne düşünüyor?

 

Peki Amerikan halkı bu konuda ne düşünüyor? Rasmussen şirketi tarafından yapılan ankete göre halkın yüzde 59’u Verizon’dan telefon kayıtlarının alınmasına karşı. Uygulamayı destekleyenlerin oranı yüzde 26. Pew Araştırma Şirketi tarafından yapılan anketin sonuçları ise insanların kafasının hala karışık olduğunu gösteriyor. Pew’e ‘NSA’in takip programını destekliyorum’ diyenlerin oranı yüzde 56. 

 

Konu üzerine fikir beyan eden uzmanlar ise tam bir görüş ayrılığı içinde. Edward Snowden’in şöhret için ülke güvenliğini tehlikeye attığını ileri süren de var, yakın tarihte ortaya çıkmış en büyük kahraman olduğuna inanan da. Ünlü yargı uzmanı Jeffrey Toobin, Snowden’in acilen yakalanıp hapse atılması gereken bir narsist olduğunu söylerken, New Yorker dergisi yazarı John Cassidy’ye göre o gerçek bir kahraman. Snowden’in verdiği bilgiler arasında ülke güvenliğini tehlikeye atacak hiç bir şey olmadığını ileri süren Cassidy, “Snowden, sistemin algoritmasını, takip edilen şüphelilerin ya da onları takip eden ajanların isimlerini vermedi. Herhangi bir askeri plan ya da yazışma metnini ortaya dökmedi. Bu Wikileaks tarzı bir sızıntı değil” diye yazdı. Haberi dünyaya duyuran gazeteci Glenn Greenwald da aynı fikirde: “Snowden aylarca dökümanlar üzerinde özenle tek tek çalıştı. Onları alır almaz internete yüklemedi. Bu olay Wikileaks’ten çok farklı”

 

Olayın Wikileaks skandalıyla benzerliği ya da farkı, Snowden’in geleceği açısından belirleyici olabilir. Zira Snowden’in şu an bulunduğu Hong Kong ile ABD arasında bir  suçluların teslimi anlaşması mevcut ancak bazı durumlarda bu anlaşma, zanlının özel durumu göz önüne alınarak esnetilebiliyor. NSA, Adalet Bakanlığı nezdinde bu yönde bir talep için suç duyurusunda bulundu fakat Snowden, Wikileaks skandalının sanığı  Bradley Manning’e askeri cezaevinde yapılan kötü muameleyi örnek göstererek iadesinin reddini isteyebilir. Bu noktada Snowden’in nasıl bir yol izleyeceği şimdilik belirsizliğini koruyor. İsminin açıklanmasını kendi isteyen eski CIA uzmanı, neden ABD ile suçlu değişim anlaşması olmayan bir ülkeye değil de Hong Kong’a gittiğini şöyle açıklıyor: “İnsanlar onca ülke arasında Hong Kong’u seçmekle yanlış yaptığımı düşünüyor. Ben buraya adaletten kaçmak için değil, bazı suçları açığa çıkarmak için geldim. Benim arzum, geleceğime Hong Konglular ve Hong Kong mahkemelerinin karar vermesi”.

 

İstihbaratın tepe isimlerinin geleceği de şu an Snowden’inki kadar olmasa da belirsiz. Ülke tarihinin en büyük skandallarından birinin patlak vermesinin ardından bu isimlerin eski ‘yalanlamaları’ ortaya döküldü. Milli İstihbarat Direktörü James Clapper bundan daha bir kaç ay önce bir Senato oturumunda Oregon Senatörü Ron Wyden’ın ‘NSA milyonlarca Amerikalıya ait bilgileri bir şekilde topluyor mu?’ sorusuna ‘Hayır’ cevabını vermişti. Yine NSA Başkanı General Keith Alexander, ajansın online iletişim araçlarına erişim imkanı olduğu iddiasını tam 14 kez yalanlamıştı. Belki Prizma uygulaması değil fakat Senato’ya, dolayısıyla halka yalan beyanda bulunmak, bu yetkililerin başını ciddi manada ağrıtabilir.

 

Sonuç olarak, yılda 200 bin doların üzerinde bir maaş ve iyi bir kariyeri bırakıp hayatını tehlikeye atarak bu büyük skandalı ortaya çıkaran 29 yaşında bir bilgisayar uzmanının, ABD’nin istihbarat alışkanlıklarını ne ölçüde değiştirebileceğini hep birlikte göreceğiz. ‘Güvenlikle mahremiyet arasında bir tercih yapmalıyız’ diyen ABD Başkanı Barack Obama’ya, kayıplara karışmadan önce verdiği son ropörtajda Benjamin Franklin’in şu sözleriyle seslenen Snowden, pişman olmadığını gösteriyor:

“Emniyet için özgürlükten feragat edenler, ikisine de sahip olamaz. Zaten onlar, ikisini de hak etmez” 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.