İnternet bizi aptallaştırıyor, sebebi de bu yazıda

İnternet bizi aptallaştırıyor, sebebi de bu yazıda

Beyninizi yeniden yapılandırıyor.

Bunu kabul etmek hiç hoşuma gitmiyor ama bu yazıyı okumak sizi daha da aptal yapacak. Hayır, bunun sebebi söyleyeceklerimin özellikle ahmakça olması değil. Sebep, bu yazıyı size baş döndürücü miktarda buraya tıkla, bunu izle, şunu paylaş seçeneklerinin sunulmuş olduğu internette okuyor olmanız.

Bunlar basit kararlar gibi görünüyor olabilirler ama online içeriğin miktarı arttıkça, beynimiz sürekli kafa karıştıran şeyler arasında farklı şekillerde okumayı öğrendi. Bu durum da öğrenme şeklimizi değiştirdi. İnternet bize önceye göre daha fazla bilgiye ulaşım imkanı sağlarken, paradoksal olarak, insan olarak daha donuk ve daha yüzeysel hale geliyoruz.

Pulitzer ödülü finalistlerinden olan The Shallows: What the Internet is Doing to Our Brains (Sığlık: İnternet Beyinlerimize Ne Yapıyor) adlı kitapta, Nicholas Carr teknolojinin beynimizde entelektüel bir düşüşe sebep olduğunu iddia ediyor. Bu kışkırtıcı ve hatta akla yatkın olmayan bir iddia ama Carr iddiasını nörobilimden geniş bulgularla destekliyor.

2008’de yapılmış olan bir UCLA araştırmasında 24 kişinin beyinleri Google araması yaparken tarandı. Araştırmacılar Google’la daha fazla deneyimi olanların daha fazla beyin kısmında ve özellikle de prefrontal kortekste artan faaliyetler olduğunu ortaya çıkardı. Prefrontal korteks beynin karar vermede kullandığı bilinçlilik koltuğu. Bunun faydalı olduğunu düşünebilirsiniz: “İyi haber, İnternette sörf yapmanın birçok beyin fonksiyonunu harekete geçirdiği için yaşlıların zihinlerini güçlü tutmaya yardım edebilecek olması” diye yazıyor.

Ama bir olumsuz şey de var. Link verilmiş yazılarla karşılaştığınızda, beyniniz “Tıklayayım mı, tıklamayayım mı” sorusunu soruyor. Bu kararları almak için sürekli olarak bölündüğünüz için metinde nadiren kendinizi “kaybediyorsunuz” ve sonuç olarak bilgi çoğunlukla derin bir bilgi haline gelemiyor ya da Carr’in ifadesiyle, “Zihinsel kaynaklarımızın kelimeleri okumaktan kararlar almaya yeniden yönlendirilmesi algılanamayacak şekillerde gerçekleşebilir. Çünkü beyinlerimiz çok hızlı. Ama bunun özellikle de sık tekrarlandığında algılamayı ve hafızaya almayı engellediği kanıtlanmış bir şey.”

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde internet kullanımı beynimizi yeniden yapılandırıyor. UCLA araştırmasının bir parçası olarak, Googlelama deneyimi az olanlara günde bir saat internet kullanmaları söylendi. Beş günün sonunda, beyinleri yeniden tarandı ve gerçekten de prefrontal kortekslerinde artan bir aktivite olduğu görüntü. Az bir internet kullanımı bile beyninizdeki sinirsel yolları değiştiriyor.

Bir kitap okuduğunuzda daha çok şey anlıyorsunuz. Journal of Digital Information’dan bir araştırmaya göre, link verilmiş belgeleri okuyanlar, yazıyı linkler olmadan okuyanlar kadar bilgi edinemedi. Kitap okumak kesinlikle çok uyarıcı bir şey değil. Bu güzel bir şey çünkü beyniniz edindiğiniz bilgiyi “çalışma belleğinizden” “uzun süreli belleğinize” aktarabiliyor.

Nörobilimciler uzun süreli belleğin rastgele bilgileri sakladığınız yer değil, düşünceler ve kavramları düzenlediğiniz “şemalar” olduğunu keşfetti. Ama uzun süreli belleğinize bir kerede aktarabileceklerinizin bir sınırı var. Bu sınıra bilim adamları “bilişsel yük” diyor.

Carr’in düşünce deneyini kullanmak gerekirse, bir kitap okuduğunuzda bir parçacık bilgiyi çalışma belleği alıp, uzun süreli bellek küvetinizi dolduruyorsunuz. Ama Carr internette bir şeyler okuduğunuzda olan şey için “Aktardığımız şey farklı musluklardan gelmiş damla karışımları. Tek bir kaynaktan gelen sürekli ve uyumlu bir akış değil” diye yazıyor. Beyinlerimiz bilgiyi zengin ve anlamlı bir şekilde benimsemiyor. Diğer hatıralarımızla daha az bağlar kuruyor. Carr bunu açık açık ifade ediyor: “Akılsız veri tüketicileri haline geliyoruz.”

İnternet nasıl okuduğumuzu ve düşündüğümüzü kesinlikle değiştirdi. Ama bu gerçekten önemli mi? Bilgileri ve rakamları Googlelayabiliyorsunuz. Ama insan zekâsının zenginliği uzun süreli belleğimizden bir şeyleri hatırlayabilmemize dayanıyor. Yaratıcılık, yeni sinirsel yollar ve birliktelikler kurabilmek için uzun süreli duyuları devreye sokmayı gerektiriyor. Durmadan internette bir şeyler okuyarak zihinlerimizi dağıtıyoruz, dikkatimizi azaltıyoruz ve yeteneklerimizi yok ediyoruz.

Bu yazı Zaman Amerika tarafından orijinal metninden çevrilmiştir.

Orijinal makaleyi okumak için bu linki tıklayınız ancak bu kararın beyninizde “bölünmeye” neden olacağını unutmayın.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.