“Festivalin büyümesine üzülüyoruz”
Los Angeles Türk Film Festivali (LATFF) üçüncü yılında olmasına rağmen festivale katılanlardaki şaşkınlık ve hayranlık hâlâ devam ediyor.
Gayri ihtiyari bir şekilde “Los Angeles’ta bir film festivali, Türkler, hatta sinema okuyan öğrenciler!..” gibi şaşkınlıkla dolu kesik kesik cümleler kuranlar hâlâ vardı. Derviş Zaim ve Rahman Altın gibi festivalin kuruluş aşamasına tanıklık etmiş olanlar için ise her şey doğal seyrinde devam ediyor ve festivali düzenleyen gençlerin heyecanı onlara da ayrı bir umut aşılıyor.
3. LATFF, önceki akşam düzenlenen kapanış ve ödül töreni ile sona erdi. Mete Horozoğlu’nun sunumuyla gerçekleşen gecede, yarışma bölümündeki 10 kısa film içinden Onur Yağız imzalı ‘Patika’ birincilik ödülünü kazandı. Yönetmen Reha Erdem, oyuncu Saadet Işıl Aksoy, Chapman Üniversitesi Sinematografi Bölümü Başkanı Bill Dill, Filmmakers Alliance Başkanı Jacques Thelemaque ve Sundance Film Enstitüsü Uzun Metraj Bölümü Direktörü Michelle Satter’den oluşan jüri, ‘Birlikte’ ve ‘Kor’ filmlerine özel ödül verirken, seyirci ödülü de Nadim Güç imzalı ‘Yolculuk’ filminin oldu.
Ödül töreni sonrası konuştuğumuz LATFF Başkanı Cenk Ertürk ve LATFF Genel Koordinatörü Mehmet Güngören’in üzerinden büyük bir yük kalktığı hemen hissediliyordu. Festivale katılanların şaşkınlığı haksız sayılmazdı aslında. Mehmet, ABD’nin sayılı sinema okullarından UCLA’de öğrenci, Cenk de MWU’da. İki öğrencinin elinden böylesi ciddi bir festival nasıl çıkıyor? Cenk, tıpkı festival boyunca yaptığı konuşma ve takdimlerde olduğu gibi, festival ekibine vurgu yaptı. Sekiz kişiden oluşan Yönetim Kurulu haricinde 52 gönüllü, festivale destek vermiş bu yıl. Cenk, bunun kendilerini hem üzdüğünü hem sevindirdiğini söylüyor: “Sevindirici, çünkü geliştiğimizi gösteriyor. Üzücü, çünkü bu yıl ilk kez gönüllülerin hepsiyle tek tek tanışıp sohbet etme imkânı bulamadık.
FESTİVAL DÜZENLEMEK DEĞİL, FESTİVALE KATILMAK İSTİYORUZ
Reha Erdem’den Mahmut Fazıl Coşkun’a, Ercan Kesal’dan Derviş Zaim’e ve Atalay Taşdiken’e kadar bu yılki festivaldeki ‘ağır misafirlerin’ ortak fikri, festival ekibinin genç olduğu kadar ciddi, heyecanlı ve enerji dolu olduğuydu. Türkiye’deki festivalleri de çok iyi bilen bu katılımcıların övgüleri şöyle bir soruyu da beraberinde getiriyor. Festival, hep ‘genç arkadaşlarla’ mı devam edecek? Kurumsallaşma yolunda atılan bir adım var mı? Mehmet, “Bu yıl bizim için bir eşikti.” diyor; üniversitelerinin biteceğini ve festivale daha fazla vakit ayıracaklarını söylüyor. Ancak gelişme adına başka planları var: “Bizim amacımız 15 yıl festivalin başında kalıp buradan ‘ekmek yiyen’ adamlar olmak değil. Devamlı kendini yenileyen, gençlik ruhunu koruyan bir festival istiyoruz. Bunun için de festivalin çatısı konumundaki Hayali İhracat Film şirketimizi profesyonel hamlelerle geliştirip festivalin hamisi haline getirmeye gayret ediyoruz. Ve festivali kurumsal bir kimlikle ama gençlik heyecanını ve enerjisini kaybetmeden sürdürmek istiyoruz.” Cenk’in söyledikleri ise ikilinin düşüncelerini net bir biçimde ortaya koyuyor: “Aslında festival, yapmak istediğimiz değil, katılmak istediğimiz bir şey. Biz film çekmek ve festivallere katılmak istiyoruz. Dolayısıyla şirketimizi geliştirip bu işi yeni gelen arkadaşlarımıza devretmek istiyoruz.
Türkiye’den giden sinemacılar için iyi bir tecrübe olsa da festivalin Amerikan seyircisi ve sinema çevrelerine ulaşması da önemli. Bu konuda mesafe aldıklarını söylüyor Cenk. Açılış filmi ‘Yozgat Blues’u izlemek için Altın Küre Ödülleri’nin düzenleyicisi HFPA’nın (Hollywood Yabancı Basın Birliği) beş üyesi festivale gelmiş. Bunun dışında Film Independent gibi kuruluşlarla kurdukları bir dostluk var. Sinema dergisi Variety, bu yıl ilk kez festivali tam sayfa haber yaptı ve Indiewire internet sitesinde festival hakkında yazı çıktı. Cenk, daha da iyi olacağını düşünüyor: “Bugüne kadar ulaştığımız isimlere baktığımız zaman yavaş yavaş bir ‘yerli’ seyircimizin oluştuğunu ve karar verici mekanizma içinde yer aldığını söyleyebiliriz. Sadece Türklerin izlediği bir film festivali olmamak için gayret gösteriyoruz.”
‘Festival nasıl yapılır, görsünler!’
Reha Erdem (jüri başkanı): Festivale ilk kez katılan ve bu yıl jüri başkanlığını yürüten Reha Erdem’le ödül töreni sonrası yaptığımız görüşmede, uzaklıktan ve işlerinden dolayı festivale gelmeyi istemediğini itiraf etti. Ayrıca Türk basınının festivale yaklaşırken kullandığı “Hollywood’da Türkler” temasından dolayı kafasında biraz mesafe varmış. Sonrasını Erdem’den dinleyelim: “Gelince gördüm ki başka bir şey yapıyor bu gençler. Çok heyecanlı ve ciddi çalışıyorlar. Gençler yapıyor diye duymuştum ama bu kadar genç olup da bu kadar iyi bir şey yapanları görünce, Türkiye’de birçok festival yapılıyor, buraya gelip görsünler, buraya nasıl bir ciddiyetle, nasıl bir disiplinle yapılıyor bu iş. Finalistleri Los Angeles’a getirmeleri çok hoş. Genç yönetmenlere önemli bir perspektif sunuyorlar. Festival, gençlere çok şey kazandırıyor. Bir kere Los Angeles, sembolik olarak bile sinemanın geçmişi bu topraklarda. Bunlar az buz şeyler değil, burada yarışan gençler için, kabul edilmek ve önü açılmak anlamına geliyor. Buraya gelen genç kısacılara çok büyük bir iyilik yapıyorlar. Dolayısıyla Türk sinemasına ve geleceğine de… Dilerim devam ederler. Bu kafayla giderlerse geleceğini çok iyi görüyorum festivalin.”
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment