Related Articles
Türkiye ile olan dostluk iade isteminden dolayı nasıl etkilenecek?
Bipartisan Policy Center’ın ulusal güvenlik programı uzmanlarından Nicholas Danforth, Fethullah Gülen’in iadesiyle alakalı bir makale yazdı.
Makalede Gülen’in iadesinin neden zor olduğunu tarihsel ve siyasi boyutuyla açıklayan Danforth ABD’de bağımsız yargının her türlü siyasi baskıdan üstün olduğunu belirtti.
Danforth’un makalesinin tam tercümesi;
“Amerika ve Türkiye ilişkisi, Türkiye’nin Fethullah Gülen’in darbe girişiminde rol oynama ihtimalinden dolayı iadesini istemesi üzerine yavaş yavaş bir karmaşaya doğru sürükleniyor.
Gülen’in Türkiye’ye iade edilebilmesi icin Türkiye Hükümeti’nin Dışisleri Bakanlığı’ndan ve Pennsylvania’daki bir hakimden bu yönde bir karara ihtiyacı var. Fakat Ankara henüz bu yönde yasal bir işlem başlatmadı ve siyasi baskının Gülen’in iade edilmesine yeteceğini düşünüyor. Bunu başarmak için yapılanlar, Türkiye’nin yasal davasını zayıflattığı gibi gerekecek siyasi desteği de yıpratmaya devam ediyor.
The Wall Street Journal, Amerika Dışisleri Bakanlığı’nın Gülen’i iade etme konusunda ikna olmadıklarını belirtti. Şu anda ortada Türkiye’nin adalet isteği ve ABD adalet sistemi arasında bir çatışma yaşanıyor. Maalesef, ABD – Türkiye müttefikliği bu yükü hissetmeye devam edecek.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen günlerde, “Eğer bir teröristi isterken belge soracaksanız bu nasil bir müttefiklik?” diye sordu. Bu soruyu 1980’lerde bir Geçici İrlanda Cumhuriyet Ordusu (PIRA) militanının iade edilmemesi üzerine Margaret Thatcher da daha kibar bir şekilde sorabilirdi. Bu Amerika’nın en özel uluslararası ilişkilerinin bile ABD yasal sistemi çerçevesinde olması gerektiğini gösteriyor.
Mayıs 1980’de, PIRA üyesi Joe Doherty Kuzey İrlanda’da bir İngiliz askerini vurarak öldürdü. Doherty yakalandı, yargılandı ve Birleşik Krallık’ta adam öldürmeden ceza aldı. Daha sonra Crumlin Road Hapishanesi’nden kaçtı ve ABD’ye sığındı. Haziran 1983’te orada tekrar tutuklandı.
ABD hem Birleşik Krallık ile olan ilişkileri açısından, hem de Başkan Reagan Hükümeti’nin terörle savasa karşı olan net tavrı dolayısıyla iadeyi destekledi. İki ay önce Brighton’da bir otelde patlatılan ve Thatcher ile kabinesini hedef alan bir bomba sebebiyle dava daha da önemli hale geldi. Fakat her şeye rağmen, New York Güney Bölgesi Federal Hakimi, Doherty’nin suçunun iadeyi gerektirmediğine karar verdi.
Sprizzo’nun kararı Reagan hükümetini kızdırdı. Yüksek rütbeli bir Adalet Departmanı üyesi kararı “şoke edici” bulduğunu ve bu kararla ABD yasal sisteminin “Teröre suç ortağı” olduğunu belirtti. Fakat yönetimin hakimin kararına karşı eli kolu bağlıydı ve akabinde bir çok probleme neden oldu.
Sonunda, Doherty ve diğer bir kaç PIRA üyesinin Birleşik Krallığa iadesi icin 1985’te tekrar bir anlaşma yapıldı. Ancak Doherty’nin durumu Gülen’inkinden çok önemli bir noktada farklı: Doherty’nin suçu hiç sorgulanmadı, suçlu olduğu herkes tarafından kabul edilmişti. Sadece suçunun siyasi yönü belirsizdi. Gülen’in durumunda hakimin Türkiye’nin gösterdiği kanıtlara binaen suçlu olduğuna karar vermesi ve onun takipçilerinin de darbe girişiminde rolünün olduğuna ikna olması gerekiyor. Hakim buna ikna olsa bile Türkiye’nin hararetli iade istekleri ve siyasi tutumu nedeniyle bu iade gerçekleşmeyebilir.
ABD yasayı Demir Leydi için bile çiğnemediğinden, Erdoğan için de çiğnemeyeceğini söylemek yeterli olur. Ve Ankara bunu istemeye devam ettiği sürece, Amerika’da daha da tepki çekecek. Her ne kadar Gülen’in Türkiye’de adil yargılanıp yargılanmayacağı ABD mahkemelerince önemli olmasa da, Obama Hükümeti için kaçınılmaz bir soru. Gülen’in Türkiye’ye gönderilmesi durumunda yargılanmadan işkenceye maruz kalabilme ihtimali de bu kararda önemli etkenler arasında. Darbe girişiminde bulunan askerlerin işkenceye maruz kaldıklarına dair medyadaki görüntüler de bu iade kararını daha çıkmaza sokuyor.
Gülen’in iadesi için Washington’da lobi yapan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) milletvekili Kamil Aydin, “Amerika Türkiye’nin müttefikliğini kaybetmeyi reddedeceğini” düşündüğünü belirtti. Her ne kadar Türk siyasiler Amerika’nın kanunlara göre hareket ettiğini düşünmese de, en azından çoğu Amerikalının böyle düşündüğünü bilmesi gerekiyor.
Türk yorumcular, ısrarla Guantanamo Körfezini Amerika’nın kendi prensiplerini istediği zaman çiğnediğine kanıt olarak gösteriyor. Fakat, bunun Amerika’yı ikna edeceğini ve Türkiye için prensiplerini çiğneyeceğine gerçekten inanıyorlar mı? Amerika’yı bu tarz argümanlarla baskı altına alıp, izzeti-nefsini çiğneyip, Gülen’i alabileceklerini zannetmesinler.
Türk liderlerin, Gülen’in iadesi gerçekleşmemesi halinde ABD – Türkiye ilişkilerinin hasar göreceğini düşünmesi şüphesiz doğru. Kanıt eksikliğinden kaynaklanacak bir ret kararının Türkiye’nin çok önemli bir müttefikiyle arasını bozacağından endişelenmeliler. Her ne kadar Amerika Gülen’in iadesi için tam destek verse de, bu karar hiç bir siyasi endişesi olmayan bir hakimin ellerinde.”
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment