Washington Post: Türkiye’nin başbakanı Recep Tayyip Edoğan ile mülakat
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Arap baharının henüz başlarında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı -“o zamanki” müttefikini- bazı reformları yapmak zorunda olduğu hususunda uyarmıştı. Aylar sonra Suriye’de ayaklanmalar devam edip hiçbir reform işareti olmayınca Erdoğan, Esad’a istifa çağrısında bulundu. Muhaliflerin, Türkiye’yi bir üs olarak kullanmasına izin veren Erdoğan, Suriye’de rejim değişikliği mücadelesinde ön safta yer aldı. Washington Post’tan Lally Weymounth, salı günü Ankara’da, Erdoğan ile konuştu.
WEYMOUTH: Suriye’deki Esad rejiminin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Siz, Esad’ı iyi tanıyorsunuz ve onunla yakın ilişkileriniz vardı. O bir gemiyle kaçacak mı yoksa ülkesinde mi kalacak? Ne olacağını düşünüyorsunuz?
ERDOĞAN: Tarihe bakarsak eğer halklarına eziyet eden rejimlerin ayakta kalamadığını görürüz. Arap baharı sürecinde, Suriye’de, maalesef rejimin halkına baskı uyguladığı bir gelişmeye tanıklık ettik. Bu kargaşanın sonucunda on binlerce genç, yaşlı ve çocuk ya öldürüldü ya da yurtlarından yuvalarından oldu. Bu zalim rejim aynı politikasını sürdürüyor. Türkiye’de 83 bin sığınmacı var ve bir o kadarı da Lübnan’da. Ürdün’de ise sayı, yaklaşık 200 bin. Bu insanlar kendi istekleriyle ülkelerinden kaçmadılar. Hâlihazırda, Suriye’de yerlerinden olmuş iki buçuk milyon insan var. 30 bine yakın kişi bu kargaşada hayatını kaybetti.
Sonuç olarak, muhalefetin her geçen gün güç kazandığını görüyoruz. Dolayısıyla bu rejim gidecek. Beşar, siyasi açıdan ölmüştür. Tabii ki bunun bir hafta mı, bir ay mı yahut ne zaman olacağını söylemek güç. Bu, Rusya ve Çin’in duruma nasıl yaklaştığıyla da alakalı bir husus.
WEYMOUTH: Muhalefeti destek verecek BM karar tasarılarını veto eden Çin ve Rusya sorun teşkil ediyor.
ERDOĞAN: Çin ve Rusya, aynı yönde hareket ediyor. Biz tabii ki Rusya, Çin ve İran ile görüşüyoruz ve görüşmeye de devam edeceğiz.
WEYMOUTH: Rusya, Esad rejimini silahlandırmaya devam edecek mi?
ERDOĞAN: Ruslar, Esad rejimini silahlandırdıklarını kabul etmeyecekler.
WEYMOUTH: Peki, öyle yapmıyorlar mı?
ERDOĞAN: Benim Rusya’ya suçlama yöneltmem uygun olmaz.
WEYMOUTH: İran, Suriye’de İran Devrim Muhafızlarının bulunduğunu açıkladı.
ERDOĞAN: Bu tür açıklamaları gazetelerde görüyoruz.
WEYMOUTH: Çin, Rusya ve İran ile görüşmelerinizde, pozisyonlarını değiştirecekleri ve rejimi desteklemeye son vereceklerine dair bir umut gördünüz mü?
ERDOĞAN: Biz, onların da Esad’ın gideceğine inandıklarını görüyoruz. Sordukları soru şu: Esad’dan sonra ne olacak? Onlara şöyle cevap veriyorum; Demokratik bir parlamenter sisteme inanıyorsak o hâlde buradan geçecek olan da halkın iradesi olacaktır. Suriye’de bir rejim oluşturulması sürecinde herhangi bir dış müdahale görmeyi arzu etmiyoruz. Bizim tasavvur ettiğimiz, adımlarını adil bir anayasaya, insanların adaylarını seçmekte ve siyasi partiler kurmakta özgür oldukları bir sisteme uydurdukları bir geçiş hükûmetinin olması.
WEYMOUTH: Hükûmetiniz önceki dönemlerde Müslüman Kardeşlerin hâkimiyeti altında olan Suriye Ulusal Konseyini destekleyici yönde bir pozisyon almıştı. Suriye Ulusal Konseyini destekliyor musunuz? Konsey üzerinde Müslüman Kardeşlerin hâkimiyet kurmasından kaygılı mısınız?
ERDOĞAN: Suriye’yi temsil etme yeteneği olan, Suriye içindeki ve dışındaki herkes, bu Konseyin bir parçası. Suriye’deki Müslüman Kardeşlerin üyeleri de Suriye halkının parçası ve onlar da demokratik haklarını kullanma haklarına sahipler. Benzer gelişmeler Mısır’da da oldu. Yıllarca, orada var olan rejim, Müslüman Kardeşlerin üyelerine siyasi haklarını kullanma izni vermedi. Mısır halkı ise bugün bu partiyi, hükûmet etmek üzere seçti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Müslüman Kardeşlerin bir üyesi cumhurbaşkanı seçildi. Eğer demokratik sisteme inanıyorsak insanların iradesini kabul etmeliyiz.
WEYMOUTH: ABD’nin, uçaksavar silahlarının sınırdan Suriye’ye geçirilmesine izin veren Türkiye’yi durdurduğu belirtiliyor. Bu, doğru mu? Suriyeli muhalifler uçaksavar silahları olmadan nasıl kazanabilir?
ERDOĞAN: ABD, şimdiye kadar, açıklamaları yoluyla sürecin bir parçası olmuştur ama başka bir katkısı olmamıştır. Muhaliflere destek, bölgedeki ülkeler ve Suriye’nin dışında yaşayan Suriyeliler tarafından sağlanmıştır. Türkiye, gıda ve ilaç gibi lojistik destek sağlıyor. Bunun yanında, biz, sınırın bizim tarafımızdaki kamplara sığınmak isteyenleri kabul ediyoruz. Şu ana kadar bu desteğin toplam maliyeti 250 milyon dolardan fazla. Biz, Suriye’nin dost halkına, kardeşlerimize bu desteği vermeye devam edeceğiz.
WEYMOUTH: Suriyeli muhalifler, gerek ABD’den gerekse uluslararası toplumdan daha çok silah yardımı beklemiyor mu? Battaniyelerle savaş nasıl kazanılabilir?
ERDOĞAN: Suriyeli muhalifler hem bölgeden hem de Suriye dışında yaşayan Suriyelilerden gerekli desteği alıyor. Ancak Türkiye’nin katkısına gelince biz, lojistik destek sağlıyoruz. Buna, Türkiye’deki kamplarda yaşayan 83 bin sığınmacı da dâhil.
WEYMOUTH: Suriyeli muhalifler arasında potansiyel bir lider görüyor musunuz? İki senaryo duyuyorum: Biri, insanlar, lider olarak spesifik bazı kişilerin adından bahsediyor; diğeri ise Irak’ta olduğu gibi devletin bütün üyelerinin değil, sadece Esad ailesinin gideceği konuşuluyor. Bununla devletin yapısının geçici bir dönem için korunması amaçlanıyor. Suriyelilerin geçiş dönemini nasıl görüyorsunuz?
ERDOĞAN: Rusya ve İran, sizin şu anda bana sorduğunuz aynı soruları soruyor. Ama demokrasiye inanan insanlar bu tür soruları sormamalı.
WEYMOUTH: Bir anda Esad ailesinin gideceği ve demokrasiye geçişin problemsiz yaşanacağını söylemek zor. Esad sonrası dönemde ortaya çıkabilecek duruma dair kaygılarınız var mı? Suriye’nin demokrasi deneyiminin olmadığı bir gerçek.
ERDOĞAN: Bu problem değil. Mısır’da, Mübarek ailesi 30 yıldan fazla süredir iktidardaydı ve Mübarek gitti ve insanlar, ismi daha önceden pek bilinmeyen bir kişiyi (Muhammet Mursi) cumhurbaşkanı olarak seçti. Suriye halkı da kendi iradesiyle güçlü bir lider getirecektir. Eğer demokrasiye inanıyorsak güvenmemiz ve inanmamız gereken de budur.
WEYMOUTH: Siz sınıra yakın bir bölgede uçuşa yasak bir bölge oluşturulmasına ilgi duyduğunuzu belirttiniz. Fransız Dışişleri Bakanı bunu destekleyen bir karar taslağını yakın zamanda Birleşmiş Milletlerde sunmaya hazırdı. Uluslararası toplumun Suriye’nin Türkiye sınırına yakın kesiminde uçuşa yasak bölge kurulmasını desteklemesini istiyor musunuz?
ERDOĞAN: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu konudaki kararı önemli olabilir.
WEYMOUTH: Uçuşa yasak bölgenin BM Güvenlik Konseyi desteği olmaksızın – Rusya ve Çin’in bunu destekleyen bir tasarıyı veto edebileceğini bilmenize rağmen – oluşturulmasını istemiyorsunuz değil mi?
ERDOĞAN: Bunu hiçbir zaman bilemezsiniz, bugün durum bu olabilir ama yarın işler değişebilir.
WEYMOUTH: Uçuşa yasak bölgenin BM olmaksızın, NATO üzerinden oluşturulmasını ister misiniz? BM’nin desteği olmadan ilerlemeye istekli misiniz?
ERDOĞAN: Tuzak olabilecek bir şeyin parçası olmayı yani BM olmaksızın bir şey yapmayı kabul etmeyiz. Biz BM’nin bir üyesiyiz ve BM’nin görevi dünyada barışı inşa etmek.
WEYMOUTH: Türkiye’nin, uçuşa yasak bölge oluşturulması için tek taraflı daha güçlü bir rol oynama ihtimali var mı? Eski Başbakan Mesut Yılmaz, Suriye sınırına asker gönderip o zamanki Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’a, terör örgütü PKK’nın elebaşı Öcalan’ı saklamaktan vazgeçmesini, aksi takdirde Türkiye’nin müdahale edeceğini söylemiş ve Esad da, Öcalan’dan vazgeçmişti.
ERDOĞAN: Burada bazı yanlış bilgiler var. Suriye, Öcalan’ı Yunanistan’a gönderdi. Öcalan Kenya’da yakalandı ve oradan Türkiye’ye getirildi.
WEYMOUTH: O hâlde daha güçlü tek taraflı bir rol oynamayı düşünmüyor musunuz? Türkiye güçlü bir orduya sahip.
ERDOĞAN: Hayır, düşünmüyoruz. Eğer ülkemize bir saldırı olursa o zaman gerekeni yaparız. Ancak bu durumun bir uluslararası tarafı ve İslam dünyasını kaygılandıran bir boyutu var. Dolayısıyla BM ve ayrıca Arap Birliği, Suriye konusunda müdahil olmalı.
WEYMOUTH: Eğer İsrail şartlarınızı yerine getirseydi Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini yenilemeyi düşünür müydünüz?
ERDOĞAN: Söylediğim gibi, şartlarımız yerine getirilirse -2010 yılında Gazze Şeridi’ne giden yardım filosunun bulunduğu gemide ölen Türkler için özür, aileleri için tazminat ve Gazze ablukasının kaldırılması- iki ülke arasında normalleşme süreci başlatılabilir.
WEYMOUTH: İsrail bir demokrasi ve siz de İsrail ile farklı görüşlere sahipsiniz, ancak siz İsraillilere umut vermek için bir şey söyleyebilir misiniz? Sizin koşullarınızı yerine getirirlerse büyükelçinizi geri göndermeye yanaşır mıydınız?
ERDOĞAN: Üç şart da eş zamanlı olarak yerine getirilmeli. Bizim normalleşme olarak adlandırdığımız süreç büyükelçinin İsrail’e geri dönmesini ve diğer adımları da içeriyor.
WEYMOUTH: Üç şart da eş zamanlı olarak yerine getirilirse?
ERDOĞAN: Evet bunun sonucunda ilişkilerde normalleşmeye gidilebilir.
WEYMOUTH: İran’ın nükleer silah üretmesi konusunda kaygılarınız var mı?
ERDOĞAN: Nükleer silah terimini kullanmak istemiyorum çünkü İran’daki yetkili kişiler nükleer silah üretmediklerini söylüyorlar. Nükleer silah sahibi ülkelerden bir talepte bulunuyorum. Nükleer silahlara sahip ülkeler kendilerini nükleer bir tehdit olarak görmüyorlar. Fakat nükleer silahı olmayan bir ülke diyelim, bunu üretme işine girişiyor, o zaman zaten nükleer silaha sahip olanlar, onlara, karşı olduklarını söylüyorlar. Adalet bunun neresinde?
WEYMOUTH: Bir farklılık şu ki nükleer silaha sahip olan ülkelerin hiçbiri, BM üyesi bir ülkeyi, dünya yüzeyinde silme tehdidinde bulunmuyor, İran’ın İsrail’i bunu yapmakla tehdit ettiği gibi.
ERDOĞAN: İsrail de aynısını İran için söylüyor.
WEYMOUTH: İsrail’in İran’ın nükleer programını durdurmak için askerî seçeneğe başvurabileceğini söylüyorlar.
ERDOĞAN: Size daha fazlasını söyleyeyim, Filistin’de hiç silah olmamalı. İsrailliler, Gazze gibi bir yeri 15 gün boyunca fosfor bombaları ile vurdu.
WEYMOUTH: Türkiye, hava sahasını İran’dan gelen Suriye uçaklarına kapattı. Ancak Irak Başbakanı Nuri el Maliki, Irak hava sahasını bu tür uçakların geçişine açık bıraktı. Maliki neden sizin yaptığınızı yapmadı?
ERDOĞAN: Bu soruyu Maliki’ye sormalısınız. İran ve Irak, ortak bir şey paylaşıyor olmalı.
WEYMOUTH: Arap baharı başladığında Amerika Birleşik Devletleri, sizden Suriye rejimi ile ilişkilerinizi kesmenizi istemişti. Ancak “hayır” demiştiniz. Esad’a reform yapması için bir şans daha vermek istemiştiniz. Kendisine reform yapması için baskı yaptınız ama o, bunu reddetti.
ERDOĞAN: Biz kendi politikamızı kendimiz belirledik.
WEYMOUTH: Ben de bunu söyledim: Siz Esad’a reform için bir şans daha vermeye çalıştınız.
ERDOĞAN: Devlet Başkanı Esad’a 2011 yılının Ocak ayından itibaren şayet reformlara gitmek isterse kendisine destek vereceğimizi söyledik. O dönem kendisiyle üç saatlik görüşme yaptım ve sonrasında temsilcilerimi gönderdim. Bunun yanında telefon görüşmeleri yaptık. Suriye yardımımızı istedi, biz de gönderdik ancak hiçbir şey değişmedi. Ne yazık ki Esad, kendi halkını tankla, topla, helikopterle ve uçaklarla öldürmeye devam etti.
WEYMOUTH: Başbakanlık döneminizi tamamladığınızda cumhurbaşkanı olmak istediğiniz ve cumhurbaşkanın yetkilerini artırmak için Anayasa’yı değiştirmek istediğiniz yönünde söylentiler var. Cumhurbaşkanı olmak istiyor musunuz?
ERDOĞAN: Şimdiye kadar geldiğim hiçbir pozisyona orada olmayı istediğim için gelmedim. İnsanlar benim o görevlere gelmemi istediler. Şu ana kadarki bütün görevlerimden bahsediyorum; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Parti Genel Başkanlığı, Başbakanlık… Cumhurbaşkanlığı konusuna gelince… Talebe bağlı. Eğer halktan talep olursa ve Partimin kararı doğrultusunda bakacağız. Türkiye’de bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimleri, cumhurbaşkanının ilk kez halkoyuyla seçileceği ilk seçimler olacak.
WEYMOUTH: Ülkede nereye gidersem gideyim hiçbir suçlama yöneltilmeden hapiste tutulan gazetecileri işitiyorum. Niçin onları hapisten çıkarmıyorsunuz? Bu Türkiye için iyi değil. Neden onların istediklerini ifade etmelerine izin vermiyorsunuz?
ERDOĞAN: Bu konuda bilgi kaynağınızın ne olduğunu bilmiyorum. Yayın organınızın bu asılsız fikir ve iddiaları böyle bir sorunun temeline oturtması üzücü. Bu gazeteciler sarı basın kartına sahip gazeteciler değiller. Bunların arasında sadece dokuz kişi bulunmaktadır. Bu kişiler, terör örgütleriyle temasları olan veya bu örgütlerde yer alan insanlar. Diğerleri ise bir terör örgütünün üyesi olmak veya silah taşımak gibi nedenlerle cezaevindeler. Siz bu insanların gazeteci oldukları için serbest bırakılmaları gerektiğini mi söylüyorsunuz? Bu kişiler sarı basın kartı taşıyan kişiler olmasa bile? Ben (İslami) bir şiir okuduğum için hapse atıldım.
WEYMOUTH: Evet ama bu yanlıştı. Sizce de öyle değil mi?
ERDOĞAN: Dolayısıyla cezaevinde olmanın ne demek olduğunu bilirim. Ancak bu insanların yaptığı şeyler, benim şiir okumamla bir değil. Ben ise birini yaralama yahut öldürme veyahut silah taşıma gibi bir eyleme karışmamıştım. Ben İstanbul’un Belediye Başkanı idim ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onaylanmış bir şiiri okuyordum hapse atılmamın sebebi buydu. Bugünün Türkiye’si, 10 yıl önce hükûmete ilk geldiğimizdeki Türkiye’ye göre çok farklı. Şimdi ifade özgürlüğünün zirvede olduğu bir dönemden geçiyoruz.
WEYMOUTH: Suriye’nin geleceği hakkında düşündüğünüzde sizi ne endişelendiriyor?
ERDOĞAN: Ölümler çok üzücü. Suriye’deki tabloya, tarihî yerlerin bombalarla yıkımına tanık olmak çok üzücü. Oğul Esad, babasının 30 yıl önce yaptığını yapıyor. Babası çocukları katletmişti ve şimdi de oğlu aynı şeyi yapıyor.
WEYMOUTH: Başkan Esad’ı iyi tanıdığınıza göre, sizce Esad gemisini son ana kadar terk etmeyip kalacak mı, yoksa gidecek mi? Onunla uzun saatler geçirdiniz.
ERDOĞAN: Umarım kendisi için en ideal yolu seçer ve böylece Suriye halkı da en kısa zamanda onun eziyetlerinden kurtulur.
WEYMOUTH: İstese gidebileceği bir ülke var mı?
ERDOĞAN: Olabilir.
WEYMOUTH: Katar?
ERDOĞAN: Evet, Tunus da öneri de bulundu.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment