REUTERS – ‘Kendine güvenen Türkiye Orta Doğu’nun değişiminde ABD için kilit öneme sahip’
İsrail’e karşı iğneleyici söylemlerde bulunan ve İran ile doğal gaz karşılığı altın ticareti yapan Türkiye, eskisi gibi ABD’nin uyumlu bir müttefiki değil. Ülke Orta Doğu’nun hızla değişen siyasetinde kendisine giderek artan bir rol çiziyor.
Yahudi devletle ilişkilerinin çökmesi, ABD’nin, Türkiye’nin Arap-İsrail ittifakında ara buluculuk yapabileceği ümitlerini boşa çıkardı. İran’a altın satışı ise ABD yaptırımlarının altında ezilmesi gereken bir hükûmetin cankurtaranı oldu.
Bütün gerginliklere rağmen Washington-Ankara ilişkileri yine de her zamankinden daha fazla önem taşıyor.
Irak işgali ve Afganistan savaşından sonra Müslüman dünyasıyla ilişkilerini yeniden oluşturmak isteyen Washington’un, Orta Doğu’nun çalkantılı siyasetini yönlendirebilmek için mümkün olduğu kadar çok müttefike ihtiyacı var.
Türkiye’nin de dosta ihtiyacı var. Avrupa Birliği’ne üyelik görüşmeleri durmuş hâlde. Önemli enerji ortağı Rusya ile ilişkiler de Suriye yüzünden gerilmiş durumda
Washington eldeki müttefiklerin en iyisi
Amerikan Deniz Harp Akademisi Orta Doğu uzmanlarından Hayat Alvi, “İkisinin de birbirine ihtiyacı var. Türkiye ve ABD’nin elbette birbirlerinden farklılıkları olacaktır, özellikle İsrail-Filistin meselesi söz konusu olduğunda. Ancak bu, araları ısınsa da soğusa da ilişkilerinin duvara toslayacağı ve tamamen paramparça olacağı anlamına gelmiyor.” diye belirtti.
Barack Obama, dört yıl önce ABD Başkanı seçilip gideceği ilk Müslüman ülke olarak Türkiye’yi seçtiğinde, bu laik ülkenin, Amerika ile İslam dünyası arasında köprülerin kurulmasına yardım edeceğini ummuştu.
Duran Orta Doğu barış sürecinde ve İran’ın nükleer programıyla ilgili gelişmelerde Washington, Türkiye’yi hayati bir müttefik olarak gördü ve sorunlu bir bölgede enerji güvenliğinden terörle mücadeleye kadar çok çeşitli konularda ortak çıkarlara sahip etkili bir ara bulucu olarak kabul etti.
Türkiye de Obama’nın ziyaretini, İsrail ile Suriye arasında yaptığı aracılık girişimlerinin, çatışma hâlindeki Filistinli grupların bir araya getirilmesi ve Pakistan ile Afganistan’ın farklılıklarının giderilmesi çabalarının geç gelen takdiri şeklinde yorumladı.
Aradan dört yıl geçti ve dünya değişti
Arap baharı, Orta Doğu’nun siyasi haritasını yeniden çizerken Türkiye nüfuzunu artırmaya çalışıyor.
Tunus, Libya ve Mısır’da onlarca yıllık diktatörlüklerin yıkılmasına neden olan demokrasi yanlısı isyanları desteklemede hızlı davranan Türkiye, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın en azılı düşmanlarından biri hâline gelirken, ABD’nin Türkiye sınırlarına sıçrama ihtimali olan bir savaşa müdahalede isteksiz davranmasını açıkça eleştirmeye başladı.
İsrail’in bir zamanlar tek Müslüman müttefiki olan ülkenin, Yahudi devletiyle ilişkilerinin çökmesiyle Türkiye’nin güvenilir bir ara bulucu olarak rol oynayabileceğini uman Washington’un ümitleri suya düştü.
Türkiye’nin eski Washington Büyükelçisi ve ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, “İsrail ile ilişkilerimiz, Türkiye’nin bölgede oynayacağı rolün belkemiğidir. İlişkilerin şimdiki gibi seyretmesi hâlinde Orta Doğu barış sürecinin ve Orta Doğu denkleminin dışında kalırız.” şeklinde konuşuyor.
İstihbarat ilişkileri
Batıda AB ülkeleri, doğuda Suriye, Irak ve İran, kuzeyde Rusya ile çevrili Türkiye, konumu itibarıyla sorunlu bölgenin önemli bir sığınma limanı. Askerî ve istihbarat ilişkileri açısından bakıldığında iki taraf yetkilileri de ABD ile ilişkilerin geçmişte nadiren bu kadar güçlü olduğunu söylüyor.
Türkiye’nin üsleri ve desteği Amerikan güçlerinin Afganistan’daki görevleri sırasında hayati rol oynadı. Türkiye, Malatya’da ABD güçlerinin komuta ettiği bir NATO radar sistemine ev sahipliği yaparak İran’dan gelebilecek tehditlere karşı savunmaya destek verdi.
İki ülkenin ilişkileri hep dikenli oldu ve derin bir kültürel yakınlıktan ziyade karşılıklı istihbarat ihtiyacının gerekleriyle şekillendi.
Obama’nın umduğu bu değildi
ABD Başkanı, Ankara’yı 2009’daki ziyaretinde, “Türkiye’nin İsrail ve komşularıyla uzun bir dostluk geçmişi var. Bu yüzden farklılıkların aşılmasında eşsiz bir rol oynayabilir.” demişti.
Her iki taraf da geçmişte bazı sorunlar atlatıp sorunlarda uzlaşıya gidebildi. Türkiye, Amerikan güçlerinin 2003 Irak işgalinde topraklarını sıçrama tahtası olarak kullanmasını reddettiğinde bile.
Erdoğan, ithal enerjiye büyük oranda bağımlı Türkiye’nin ABD yaptırımlarına uymak için İran ile petrol ve doğal gaz ticaretini daha da azaltması gerektiği fikrinden duyduğu hayal kırıklığını dile getiriyor.
Bu, rahatsızlık yaratabilir ancak yetkililer yine de iki ülke ilişkilerinin daha geniş boyutlu olduğunu ve bu durumun ilişkileri tehlikeye atmayacağını söylüyor.
Türkiye-Mısır Ekseni
Türkiye’nin ABD ile ilişkileri önümüzdeki aylar ve yıllar içerisinde en az iki ciddi sınamadan geçecek. Birincisi, Türkiye’nin Esad sonrasında istikrarı sağlamadaki rolü, ikincisi ise Orta Doğu barış sürecinde kendisini iyi bir ara bulucu olarak konumlandırma becerisi.
Suriye hâlihazırda bir engel oluşturuyor
Türk yetkililer, Esad’a karşı ayaklanmanın başladığı ilk günlerde Türkiye’yi Suriyeli muhaliflere destek verme konusunda teşvik eden Washington’un, 130 binden fazla mültecinin ülkeye akın etmesi ve topraklarının Suriye tarafından gelen havan mermilerine maruz kalması gibi konularda Ankara’yı yalnız bırakmasından şikâyet ediyor.
ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi ve şu an Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsünde bulunan James Jeffrey, “Şu an ABD’nin Suriye konusunda adım atmamasından kaynaklanan bir hayal kırıklığı mevcut ve bence bu anlaşılabilir. (…) Esad, hemen hemen kesin olarak bir savaş ve muhtemelen de uçuşa yasak bölge veya diğer eylemler gibi bir ABD müdahalesi olmadan gitmeyecek.” dedi.
İsrail ile yaşadığı çatışmada pek iyileşme belirtisi bulunmayan Türkiye’nin, Arap-İsrail çatışmasına etki etme kabiliyeti daha ziyade Mısır ile yeniden filizlenen ilişkilerinde yatıyor. Mısır’ın İslamcı yeni Devlet Başkanı Muhammet Mursi geçen ay Gazze’de ateşkes sağlanmasına aracılık ettiği için Obama tarafından tebrik edilmişti.
Ankara ara buluculuk rolünün Kahire ile çakıştığına ilişkin yorumlar konusunda hassas. Erdoğan, geçen ayki barış anlaşmasında Türkiye’nin “etkin bir rol” oynadığını söylerken, Davutoğlu, Mısır ve Türkiye’nin “bölgede liderlik için rakip” olmadıklarını belirtti.
Türkiye, Mursi ile ilişkilerini iyileştirecek adımlar attı. Erdoğan, Mısır’daki siyasi kriz derinleşirken bu ilişkinin ne kadar hızla geliştirilebileceği belirsiz olsa da bakanları ve iş adamlarıyla Kahire’yi ziyaret etti.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezinden Sinan Ülgen, “Ankara’nın Kahire ile olan ilişkilerine bakışında açık bir değişim var. Mısır-Türkiye ekseni oluşturmak için daha yakın bir iş birliği geliştirme arzusu söz konusu.… Bu iş birliği bölgedeki bazı aktörler tarafından Sünni ittifakı olarak görülebilir.” dedi.
Sonuç olarak Washington, günden güne kendi yolunu çizen ve ABD’nin çıkarlarının farkında olsa bile onlara aykırı hareket etmekten korkmayan bir Türkiye’ye alışmak zorunda kalabilir.
Yazar ve jeopolitika uzmanı Robert Kaplan, “The Revenge of Geography (Coğrafya’nın İntikamı)” isimli kitabında, “Amerikalı liderler, Türk dış ve güvenlik politikasının Türk ordusunun elinde olduğunu bilseler de onlarca yıldır demokratik Türkiye’nin Orta Doğu’da NATO ve İsrail’in kalesi olduğunu söylediler. (…) Nihayet 21. yüzyılda Türkiye siyasi, ekonomik ve kültürel bakımdan gerçekten demokratik olmaya başlayınca ortaya nispeten Amerikan ve İsrail karşıtı bir ülke çıktı.” ifadelerine yer verdi.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment