The Star – ‘Türkiye kendisini vazgeçilmez bir mütefiğe dönüştürdü’

The Star – ‘Türkiye kendisini vazgeçilmez bir mütefiğe dönüştürdü’

thestar logoO, önde gelen bir küresel düşünür ve dindar bir Müslüman. Eşi Sare bir doktor, türban takıyor. O, ekonomik olarak en başarılı ve ılımlı Müslüman ülke olan Türkiye’nin dışişleri bakanı. Memleketi ve milletvekili seçildiği yer -ruhani şiirlerinin İngilizce çevirileri sayesinde 11 Eylül’den beri Kuzey Amerika’da en çok satan şair olan 13. yüzyıl Sufi şairi Celaleddin Rumi’nin türbesinin bulunduğu- Konya.


Ahmet Davutoğlu’na, Amerikalı Kıpti bir Hristiyan tarafından çekilen İslam karşıtı filme karşı yapılan protesto dalgası ve Danimarka’daki, Muhammed Peygamber karikatürleri ve Kur’an yakılmasıyla ilgili protestolar hakkında ne düşündüğünü sordum.


Bingazi’de öldürülen Amerika’nın Libya Büyükelçisinin ve üç diğer Amerikalının çirkin bir terör saldırısının kurbanı olduklarını söyledi ve “Şiddetle kınıyoruz.” dedi.

Ancak Davutoğlu filmin rezil olduğunu ve basın ya da ifade özgürlüğü kisvesi altında haklı ya da hoş görülemeyeceğini söyledi ve şöyle devam etti: “Ne var ki şiddet de kabul edilebilir bir tepki olamaz. Her yerde Müslümanlar sakin olmalı ve haklı eleştirilerini barışçıl yollarla ifade etmelidirler. Aslında dinimizin bize öğrettiği budur. Diğer yandan İslam fobisini de görmezden gelmemeliyiz. Tamamen temelsiz ve kabul edilemez bir İslam tanımı üzerinden korku tellallığı artıyor. Özellikle Avrupa’da aşırı sağın yükselişi yangını iyice körüklüyor. Müslümanlara karşı ayrımcılık tehlikeli boyutlara varıyor. Bu provokatif film gibi İslam fobisi eylemlerinin nefret suçları kategorisinde ele alınmasını sağlamalıyız. Aksi takdirde küçük ama odaklanmış bir azınlık Batı ve Müslüman dünyayı rehin tutmaya devam edecek”.


Davutoğlu, 1994 yılında çıkan “Stratejik Derinlik” adlı kitabı çok satanlar arasına giren ve kargaşa içindeki Soğuk Savaş sonrası dünyada Türkiye’nin yerini gösteren bir akademisyen.


2002 yılında Başbakan’ın dış politika danışmanı oldu ve 2009’da dışişleri bakanı olarak atandı.


Türkiye’nin coğrafi fay hatlarındaki konumundan faydalanarak bu NATO üyesini zamanımızın en zor meselelerinde vazgeçilmez bir oyuncu hâline getirdi.

Machiavelist olduğu için değil, yurt içi ya da dışında eleştirilmekten korkmadan ve büyük bir salahiyetle, elinde notlar olmaksızın doğaçlama konuşmalar yapmasına olanak veren bilgi birikiminden dolayı Henry Kissinger’a benzetiliyor.


Perşembe günü Toronto’da Kanada Atlantik Konseyinde 90 dakika boyunca ABD, Kanada, Rusya, AB, Ermenistan, İsrail, İran, Suriye, Arap Baharı ve diğer konular hakkında konuştu. Eski Dışişleri Bakanı ve Konsey Başkanı Bill Graham konuşmayı “çok hakimane bir konuşma” olarak niteledi.


Bu konuşmada ve ayrı bir mülakatta Davutoğlu aşağıdaki noktalara değindi:


–AB–


Türkiye, Almanya ve Fransa’nın Müslüman karşıtı önyargısından kaynaklanan direnişinden dolayı aşağılanmış hissetse de hâlâ AB’ye katılmayı umuyor (“kültürel yanlış anlamalar”). Ama en çok kaybeden Avrupa olur. Avrupa ekonomik krizde. Türkiye’nin 1 trilyon dolarlık ekonomisi büyüyor. İhracatı yılda 135 milyar doları buldu. 2023 itibarıyla yılda 500 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.


On yıl önce Türkiye’nin ticaretinin yüzde 60’ını AB’ye yüzde 8’ini komşu ülkelere ihracat oluşturuyordu. Şimdi bu rakamlar sırasıyla yüzde 40 ve yüzde 32.


2011 yılında Avrupa’da 2 milyon kişi işinden olurken Türkiye bir o kadar istihdam yarattı.


Türkiye AB üyesi olsaydı Yunanistan’a diğer ülkelerden daha fazla yardım edebilirdi.

“Türkiye on yıl önce olduğu gibi Avrupa üzerinde bir yük değil. Ekonomik ve başka açılardan bir değerdir”.


Avrupa yaşlanırken 29 yaş ortalamasıyla Türkiye “güçlü bir demografik paya sahiptir”.

Avrupa’nın önünde bir seçenek var. Jeopolitik olarak ilgili, ekonomik olarak dinamik ve kültürel olarak çoğulcu mu olacak yoksa atıl, statik ve kültürel tecrit hâlinde mi kalacak? “İkincisini seçerlerse güvenilirliklerini, etkinliklerini ve dinamizmlerinin yanı sıra uluslararası arenada ağırlıklarını kaybedecekler”.


“Avrupa için Türkiye anahtardır”.


–İsrail–


Tarihsel olarak Türkiye, İspanya ve Avrupa çapındaki antisemitizmden kaçan Yahudiler için bir sığınaktı. Yahudi Soykırımı sadece Yahudilere değil bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.


On yıllarca Türkiye Müslüman dünyada İsrail’in tek müttefikiydi.


Türkiye, İsrail ile Suriye arasında ara buluculuk yaptı ve 2008 yılında onları anlaşmanın eşiğine getirdi. Sonra İsrail Gazze’ye saldırdı.


“İstedikleri her şeyi yapabileceklerini sanıyorlar… Bu tip davranışlara yeşil ışık yakamayız”.


2010 yılında İsrail komandoları Gazze’ye giden insanî yardım konvoyunda sekizi Türk, biri Amerikalı dokuz sivili öldürdü.


Binyamin Netanyahu hükûmeti Filistinlilerle barış için hiçbir ilerleme kaydetmezken Batı Şeria’da yasa dışı Yahudi yerleşimlerini artırdı.

İsrail işgalini sona erdirmek Türkiye ve özellikle Arap Baharında insan hakları ve onuru için mücadele eden birçok Arap için önceliktir.


“Kudüs’te barış olmazsa Filistin’de barış olmaz. Filistin’de barış olmazsa Orta Doğu’da barış olmaz. Orta Doğu’da barış olmazsa dünyada barış olmaz”.


–Arap Baharı–


“Bu gerekli, tarihî bir dönüşümdür.” Bütün Soğuk Savaş yapılarının ve eski yöneticilerinin gideceği Soğuk Savaşın son bölümü.


Farklı ülkelerde farklı şekillerde baş gösterecek. Ama süreç geri döndürülemez.


Türkiye önceden rejimlere değil halklara yardım etme yönünde stratejik bir karar aldı. Hüsnü Mübarek’e istifa etmesi, Muammer Kaddafi ve Beşar el-Esad’a değişiklik yapmaları için ilk çağrıda bulunandı. Hiçbiri dinlemediğinde onları terk etti.

Suriye’de krizin daha ne kadar devam edeceğini tahmin etmek zor. Ama rejimin çökmesi kaçınılmaz oldu.


–Kanada-Türkiye–


Stephen Harper hükûmeti I. Dünya Savaşında Ermenilerin Osmanlı Türkleri tarafından katledilmesini, Türkiye’nin uzun süredir kabul etmediği bir terim olan “soykırım” olarak tanıdığında ilişkiler bozuldu.


O zamandan beri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin “faşist” dönemi sırasında “azınlıklara etnik temizlik uyguladığını” kabul ediyor. Trajedinin son bulması için yollar bulunmasını öneriyor. Ermenistan ile ilişkileri iyileştiriyor.


Davutoğlu: “Ermeni diasporasındaki dostlarımız da dâhil, neler olduğunu tartışmaya hazırız. Tek taraflı bir bellek değil adil bir bellek çağrısında bulunuyoruz”.


Bu arada Türkiye’nin ekonomik ve coğrafi yükselişini gören Harper hükûmeti değişiklikler yapmaya çalıştı. Perşembe günü Dışişleri Bakanı John Baird 30 yıl önce Ottowa’da bir Türk diplomatının iddialara göre Ermeni teröristler tarafından öldürüldüğü yerde yapılan anıtın açılışı için Davutoğlu’na katıldı.


Baird, Libya’da Amerikalı diplomatların öldürülmesinden söz etti. Her ikisi de anıtın teröristler tarafından katledilen diplomatlara adandığını söyledi.


Davutoğlu: “Bu anıtla Kanada büyük bir olgunluk gösteriyor… Kanada’nın bu meselede taraf tutmak yerine Ermenilerle Türkler arasındaki uzlaşma çabalarına katkıda bulunmasını umarız”.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.