NYT – ‘Türkiye’den Avrupa’ya: Şimdi kim hasta?’
Avrupa ekonomik krizden bunalırken Türkler Osmanlı tarzı böbürlenmelerinden
dolayı bağışlanabilir.
Modern, parlak renkli başörtülü genç kadınların Gucci marka çantalarıyla
pervasızca alışveriş yaptığı, İstanbul’un dev, pırıl pırıl alışveriş
merkezlerinde materyalist bir memnuniyet duygusu hâkim.
Şirket avukatları en son çıkan BMW modeline 150 bin dolardan daha fazla
ödemek için altı aylık bekleme listelerine yazılıyor.
Geçen yıl kıtanın büyük bir kısmı çatırdarken, Türkiye ekonomisi resmî
verilere göre yüzde 8,5 oranında büyüdü. Türkiye’nin ihracatında önemli bir
yeri olan Avrupa Birliği’nde yaşanan sıkıntılara rağmen, Türk hükûmeti bu
yıl büyümenin yüzde 4 olacağını öngörüyor. (Uluslararası Para Fonu daha
mütevazı olarak yüzde 2,3 öngörüyor).
19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü esnasında, Türkiye istenmeyen
bir takma ada maruz kalmıştı: “Avrupa’nın hasta adamı.” Şimdi bu ad mutlu
bir şekilde komşu Yunanistan’a devredildi. Yüksek miktarda harcama yapan
Türk turistler bu yaz Mikanos gibi adalara akın ediyor; belki de bu
hırpalanmış Yunan ekonomisine bir canlanma getirir.
Ancak tüm bu belirgin refahın işaretleri ve Türkiye’nin dünya için bir
ekonomik model olduğunun Türk liderler tarafından yüksek sesle
dillendirilmesine rağmen ekonomistler, Türk ekonomisinin aşırı ısınma ve
ardından duraklama riski altında olduğu konusunda uyarıyor.
Analistler, tüketici kredilerindeki aşırı artışın ülkenin cari işlemler
açığının endişe verici bir şekilde büyümesine neden olduğunu, hükûmetin,
gayrisafi yurtiçi hâsılanın geçen yıl yüzde 10’una denk gelen cari açığın
bir iyileşmeyle bu yıl yüzde 8’ine tekabül edeceğine yönelik bu yılki
tahminlerini pek güven verici bulmuyorlar.
Bu büyüklükte mali delikleri tıkamada yaşanan zorluklar geçtiğimiz son iki
yılda ülke ekonomisindeki bozulmaların nedeniydi ve bazıları Türk kibrinin
Ankara’yı gelecekteki tehlikeleri görememesi konusunda endişeleniyor.
Carnegie Europe’da misafir öğretim üyesi olan Sinan Ülgen, “Ekonomi
yavaşlıyor ve eğer dış koşullar iyileşmezse, ülkenin 2009 krizi sonrasında
olduğu gibi çıkış yapması mümkün olmayabilir. Ancak hükûmet bu senaryoyu
önemsemiyor.” diyor ve aşırı güvenin Türkiye’yi Avrupa’da uzun süren krizin
etkilerine karşı kör etme tehlikesi içerdiğini söylüyor.
Türkiye’nin ekonomi alanında önde gelen isimleri, Avrupa’nın ve hatta
ABD’nin değil, Türkiye’nin 21. yüzyılı kazanacağını böbürlenerek dile
getirirken, IMF geçtiğimiz aylarda daha az pembe bir tablo çiziyor. Bu
durum, Milliyet gazetesine göre ekonomiden de sorumlu Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın son 4-5 IMF raporunun Ankara tarafından iç piyasaya
sürülmesinin engellendiği yönündeki açıklamasını izah ediyor.
IMF, kolay kredi risklerinin kullanılabilirliği azalırken, Türk bankacılık
sektöründe oldukça büyük bir paya sahip Avrupa bankalarının kendi
içlerindeki zorluklara odaklandığına, Avrupa’nın spiral krizinin Türk
ihracatını zayıflatacağı tehdidine dikkati çekti. IMF, 2012 yılı
enflasyonunu yüzde 10,6, işsizlik oranını ise yüzde 10,3 olarak öngördü.
Mayıs ayında Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret esnasında Fonun Başkanı
Christine Lagarde, Türkiye’nin son 10 yılda dikkat çekici bir büyüme
gösterirken, kısa vadeli sermaye akışıyla beslenen büyük cari işlem açığı
sebebiyle hassas noktalarının büyüdüğüne dikkati çekti.
Dikkatli olmayı öneren sadece IMF değil.
Mayıs ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, derecelendirme kuruluşu
Standard&Poors’a, krizlerden yıkılmış durumda olan Yunanistan’ın notunu
iyileştirmesine rağmen Türkiye’nin kredi notunu düşürerek, olumludan
durağana çevirmesinin ardından ateş püskürdü. Kızgın Başbakan, “Bu tamamen
ideolojik bir yaklaşımdır. Kimseyi aptal yerine koyamazsınız, Tayyip
Erdoğan’ı aptal yerine koyamazsınız.” dedi.
Standard&Poors, Türk ihracatı için daha az canlı Avrupa talebiyle birlikte
ülkenin büyük dış borcu ve bütçe açıklarını kapatmak için dolaylı vergilere
bağımlılığının Türkiye’nin kredi değerliliğini zayıflattığını belirtti.
Aralarında komşu Suriye’deki kanlı çatışma da dâhil bölgesel
istikrarsızlığın Türkiye üzerinde de olumsuz etkisi olabileceğini belirten
görüşler de var.
Arap baharının daha da yükselttiği Türkiye, Orta Doğu’da yeni yatırımlar
yaparak ve varlığını genişleterek Avrupa’ya olan bağımlılığını dengelemek
için çalışıyor olsa da ekonomistler, Mısır ve Irak gibi kırılgan ve az
gelişmiş ekonomilerin Ankara’ya ekonomik bir kazanç sağlamasının yıllar
sürebileceğini söylüyor.
Uyarılar artsa bile Türkler inatçılıklarını dizginlemiyor.
Türkiye Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan geçenlerde başkalarının zararına
sevinen bir tavırla, ”Geçmişte bize ‘hasta’ diyenlerin şimdi kendileri
‘hasta’, Allah onlara şifa versin.” dedi.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment