NYT – “Türkiye, İŞİD’le savaşacak mı?”
Cumartesi günü Türkiye, mutlu haberlerle uyandı: Irak’ta İslam Devleti (İD) tarafından 101 gündür rehin tutulan 49 Türk, sonunda serbest bırakılmıştı. Kurtulanlar, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun başında olduğu bir heyetle Ankara’ya geldiklerinde, onları bir daha göremeyeceklerinden korkan yakınları tarafından karşılandı.
Rehineler, Irak Şam İslam Devleti IŞİD olarak da bilinen İD tarafından 10 Haziran’da terörist örgütün Musul’u işgal edip orada kalan son diplomatik misyon olan Türk Konsolosluğu’nu bastığında derdest edilmişti.
Rehinelerin nasıl serbest bırakıldığı henüz tam olarak açıklanmadı. Türkiye’nin yeni seçilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, basına bir “pazarlık” olduğunu ama “parasal bir pazarlık olmadığını” söyledi. Musul’daki Sünni aşiretler aracılığıyla İD ile dolaylı temaslarda bulunulduğu söyleniyor. Türk medyası şimdi, Türkiye ile açıkça bağları olan ılımlı bir Suriyeli asi grubun elinde tuttuğu İD esirlerinin takas edildiğini iddia ediyor. Ankara’nın ABD önderliğindeki IŞİD karşıtı askerî koalisyona katılmaktaki tereddüdü işe yaramış gibi görünüyor. Kendi kendini halife ilan etmiş olan Ebubekir el Bağdadi’nin, Türk rehinelerin “Haçlı ittifakına Türkiye’nin katılmaması koşuluyla” serbest bırakıldıklarını söylemesi boşuna değil.
Ancak rehineler artık serbest kaldığına göre zorlayıcı soru şu: Türkiye, IŞİD karşıtı ittifakta yer almaya daha istekli olacak mı?
Muhtemelen evet. Ne de olsa İD, Türkiye için büyük bir tehdit oluşturuyor. Ankara’nın, Suriye iç savaşıyla ilgili algısı ilk iki yılında siyah-beyazdı. Cihatçı gruplar da dâhil asi grupların tamamını fiilen desteklerken sadece Beşar el Esad’ın acımasız rejimini kınıyordu. ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi Francis Ricciardone, bu ayın başında gazetecilere, “Türk yetkilileri, Suriye iç savaşında aşırılıkçı İslamcı gruplarla çalışabileceklerini ve aynı zamanda onları daha ılımlı olmaya zorlayabileceklerini düşündüler.” dedi. Ancak Ankara, İD görülmemiş bir fanatiklik ve kana susamışlıkla ortaya çıktığında tehlikenin farkına varmaya başladı.
Geçen yıl hem resmî açıklamalar hem de hükûmet yanlısı medyanın görüşleri, yalnızca devrimin adını kötüye çıkarmaya ve Esad rejimini meşrulaştırmaya yaradığı için İD’nin, Ankara’da, Özgür Suriye davasına ihanet etmiş olarak değerlendirildiğini gösterdi. Batılı müttefiklerle iş birliği içindeki Türkiye de yabancı savaşçılar konusunda daha ihtiyatlı olmaya başladı ve İD’ye katılmak için Türkiye üzerinden Suriye’ye girmeye çalışan 830 Avrupa vatandaşını yakaladı.
İD, ideolojik olarak da hem Türk hükûmeti için hem de Türk toplumunun, İslam’ın barışçıl ve demokrasi yanlısı bir anlayışını benimseyen ezici çoğunluğu için mide bulandırıcı. Times’ın da kısa süre önceki haberine göre İD’nin Türkiye’den asker topladığı doğru fakat örgüt; İngiltere, Fransa ve Rusya’dan daha fazla adam topluyor.
Rehinelerin serbest bırakılmasından sonra bile Türkiye’yi IŞİD’e karşı eylemlerinde sınırlayabilecek bir tehlike var: Terör saldırılarına aşırı derecede açık olması. İD tarafından kontrol edilen yerler, Suriye’nin kuzeyinden Irak’ın merkezine kadar uzanıyor ama burayla sınırı olan sadece tek bir ülke var: Türkiye. Ayrıca bu uzun sınır, en çok da Türkiye’nin her mülteciyi kabul etme şeklindeki insani politikası yüzünden geçirgen bir yapıda. Dolayısıyla son üç yılda Türkiye’ye 1,5 milyondan fazla mülteci girdi. Bunların 130 binden fazlası geçen hafta geldi. Kimin gerçekten mülteci kimin savaşçı olduğunu ki savaşçıysa da hangi örgüte mensup olduğunu anlamak çok zor.
ABD, İD hedeflerini bombalayabilir ve 9600 kilometre uzakta kendini yine de güvende hissederken Türkiye, IŞİD karşıtı askerî harekâta katılmanın olası geri tepkilerini hesaba katmak zorunda. Bazıları, Türkiye çok fazla dâhil olursa sınırı geçen İD savaşçılarının veya ülke içindeki IŞİD hücrelerinin patlatacağı bombaların Türk kentlerinde infilak etmeye başlayabileceğinden korkuyor. Türkiye sessiz kalmayı tercih eder ve bu tip korkular dolayısıyla dikkatleri çekmemeyi seçerse Batılı politikacılar ve yorumcular bu ihtiyatı Batı’ya ihanet olarak görmemeli yahut bunu terör grubuna sempati duymak olarak algılamamalıdır.
Dünyadaki her hükûmet gibi Türk hükûmeti de bazen hatalar yapıyor ve diğer bütün hükûmetler gibi bazen yanlışlıklar hasıl oluyor. Türk hükûmeti, sınırlarında İslam Devleti ikilemiyle karşı karşıyayken dış dünyanın saygısını ve sempatisini kazanmak istiyorsa eleştirilere hakaret ve hiddet yerine hoşgörü, sabır ve olgunlukla karşılık vermeyi öğrenmelidir.
Haberin orijinali: http://www.nytimes.com/2014/09/24/opinion/mustafa-akyol-will-turkey-fight-isis.html?_r=1
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment