NYT- Ege’de bir kasaba: Alaçatı
Yıllardır yabancı turistler için cazip bir merkez olan sahil şehri Bodrum’a olan benzerliği nedeniyle “Yeni Bodrum” olarak adlandırılan Alaçatı, Türkiye’nin entelektüellerini ve sanatçılarını yıllardır Çeşme yarımadasına çekiyor. 1970’lerin sonunda Alaçatı, popüler bir rüzgâr sörfü okulunun merkezi olması karşılığında kendisine yeni bir yaşam sebebi verebilecek hırsa sahip sanatkâr topluluğu Türkiye’nin şehirlerinden kasabaya doğru çekti.
Genellikle emeklilerin yaşadığı ve rüzgâr sörfüne elverişliliğiyle bilinen bir Türk kasabası, bundan beş yıl önce genç nüfusa yönelik iş imkânlarının olmayışı sebebiyle terk edilmeye ve bakımsızlığa yüz tutmuştu. Ancak Ege Denizi kıyısındaki bu nokta, 1980’lerde tatillerini Alaçatı’da geçirmiş büyük şehirlerde yaşayan çocukların şimdi büyüyüp oraya yerleşmeye karar vermesiyle yakın zamanda yeniden doğdu.
Yıllardır yabancı turistler için cazip bir merkez olan sahil şehri Bodrum’a olan benzerliği nedeniyle “Yeni Bodrum” olarak adlandırılan kasaba, Türkiye’nin entelektüellerini ve sanatçılarını yıllardır Çeşme yarımadasına çekiyor. Şimdi ise bir dizi stil sahibi şehirli, kasabanın merkezinde işletmeler açıyor. Söz konusu kişiler, bakıma muhtaç taş evleri ev dekorasyon mağazalarına, butik otellere, sanat galerilerine ve avlusu olan restoranlara dönüştürdü. Yoldan geçen insanlara hoş bir görüntü sunmak için düzenlenmiş lavantalar ve saksı bitkileriyle cazip dış mekân mobilyaları parke taşlı sokaklar boyunca sıralandı.
10 binden daha az bir nüfusla çok fazla göz önünde bulunmayan Alaçatı, ideal deniz ve rüzgâr koşullarıyla olduğu kadar son yedi yıldır Profesyonel Rüzgâr Sörfçüler Birliği Dünya Turu’nda yer aldığı için de rüzgâr sörfçüleri ve uçurtmacılar için yeni duyulmuş bir yer değil. 1970’lerin sonunda Alaçatı, popüler bir rüzgâr sörfü okulunun merkezi olması karşılığında kendisine yeni bir yaşam sebebi verebilecek hırsa (ve paraya) sahip sanatkâr topluluğu Türkiye’nin şehirlerinden kasabaya doğru çekti.
Şehrin kalbindeki mağazalardan biri; sanat, dekorasyon ve tasarım mağazası olan “Bazen”. İstanbullu bir sanatçı olan 43 yaşındaki Banu Maga, mağazayı geçen yaz açtı. Maga bunu, çocukluğundan beri hayal ettiği bir rüya proje olarak tanımlıyor. Maga, Alaçatı’nın arka sokaklarındaki bu mağazayı kiralamaya karar vermeden önce ailesiyle yıllar boyunca buraya rüzgâr sörfü yapmaya gelmiş. “Bazen” mağaza vitrininde, Maga’nın tasarımcı arkadaşları ve yerel tedarikçilerden elde ettiği gümüş mücevher ile ipek kaftanların arasında hiçbiri satılık olmayan babasının sanat eserleri ve Maga’nın kendi seramik tasarımları yer alıyor.
Maga, “İnsanları şaşırtmayı severim (…) Amacım sanatı en beklemedikleri yerde karşılarına çıkarmak.” diye belirtti.
Civarda “Eskiden” galerisi gibi benzeri olmayan işletmeler de mevcut. Eski bir televizyon ve radyo spikeri olan 47 yaşındaki Ankaralı Oktay Durna tarafından açılan galeri, 150 ila 400 yıllık eski Roma seramikleri ve züccaciye satıyor. Yakın zamanda buraya yerleşen herkes gibi o da rüzgâr sörfü yapmaya gelip eski ve yeni Türk kültürünün birbirine sağladığı uyuma hayran kalarak 2006 yılında buraya taşınmaya karar vermiş.
Durna, “Alaçatı; zamanın, yaşlanmayan binalar ve benzersiz atmosfer arasında eridiği bir yer.” şeklinde belirtti.
Her bir köşe dönüşünde rüzgârlı bir patika yolu, geri dönüştürülebilen eşyalarla döşenmiş ve cam fenerlerle bezenmiş ağaçların gölgesindeki “Asma Yaprağı” gibi avlu restoranlara çıkarıyor.
Oteller de tam bir ev havasında ve nadiren 10’dan fazla odaya sahip. “Beyevi” sadece yedi odası (bir açık havuzu) ile rahat bir hizmet sunuyor. Daha bohem bir hava arayanlar için renkli ahşap kullanımı kendisine bir Amazon kabilesi dokunuşu veren eskitilmiş deri mobilya ile tıpkı bir avcı kulübesi albenisi içindeki “Nars Alaçatı” var.
Kasabanın sakin ama şık havası kendini Alaçatı’nın “Su’dan” gibi daha çağdaş yapılarında ortaya çıkarıyor. Bu barda National Geopgraphic dergisinin eski sayıları raflar hâline getirilmiş. Eskitilmiş ahşap masanın üzerindeki dekoratif nesnelerden ve yerel organik ürünlerden oluşan vitrin ve barın döşemeleri arasındaki demir ızgara set buradaki esas odak noktalarını oluşturuyor.
Kaçırılmaması gereken teras restoranlardan biri de Nalan Kocaoğlu’nun ev yapımı yemeklerini sunduğu “Eflatun”. 50 yaşındaki Kocaoğlu, İstanbul’da iki restoran sahibiyken tatil için geldiği Alaçatı’yı gördükten sonra İstanbul’daki mekânlarını satmış ve buraya yerleşmiş.
Kocaoğlu, “Buraya rüzgâr sörfü için gelmedim ancak geldiğim an kasabaya, insanlarına ve atmosferine âşık oldum.” dedi.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment