BBC- “Mehmet Şimşek: protestonun ilk günlerinde polis ‘orantısız güç’ kullandığı için pişmanız”
ZEINAB BADAWI: Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmeti on yılı aşkın bir süredir iktidarda. Bu protestoların sizin için bir uyarı işareti olduğunu kabul etmelisiniz.
ŞİMŞEK: Evet, son üç haftadır yaşanan karışıklık bizi şaşkınlığa uğratacak bir ölçekte. Vatandaşların kanunlara uygun olarak yaptığı barışçıl protestolar bizi rahatsız etmiyor. Bu demokrasinin temel bir parçası.
BADAWI: Peki, neden sizi şaşırttı o hâlde? Çünkü demokrasilerde liderler halkın nabzını tutar ve seçmenlerin ne düşündüğünü takip eder.
ŞİMŞEK: Biz halkla temas hâlindeyiz. Benim hükûmetim oldukça popüler bir hükûmet. Evet, on yılı aşkın süredir iktidardayız. Yedi seçim kazandık, bunların içinde iki referandum, üç yerel seçim ve üç genel seçim var.
BADAWI: O hâlde neden protestolar sizi şaşırttı? İnsanların ne düşündüğünü biliyor olsaydınız şaşırmazdınız.
ŞİMŞEK: Başlangıçta bir meydan üzerinde yapılacak olan imar çalışmalarına dair olarak barışçıl ve çevre odaklı bir protesto olarak başlayan olaylar sokaklara yayılan çok şiddetli protestolar hâline geldi. İlk başta çevre konusunda duyarlı olan vatandaşların kanunlara uygun protestosu daha sonra geçmişte terör faaliyetlerine katılmış olan militan gruplar tarafından gasp edildi.
BADAWI: Hükûmetin olayı ele alış biçimi açısından baktığımızda güvenlik güçlerinin sert tavrı hem yurt içinde hem de yurt dışında eleştiri topladı. Sizce bu adil bir eleştiri mi?
ŞİMŞEK: Aşırı güç kullanımı kesinlikle araştırılıyor. Birkaç polis memuru çoktan açığa alınmış durumda. Burası hukukun üstünlüğünün uygulandığı demokratik bir ülke. Hata yapanlardan elbette hesap soruluyor. Fakat hiçbir ülke, kamu malına ve özel mülke zarar verilmesine göz yumamaz.
BADAWI: Yağmacılar mı vardı, saldırılan, yağmalanan dükkânlar mı vardı?
ŞİMŞEK: Kesinlikle. 300 polis aracı ateşe verildi.
BADAWI: Özel mülklere zarar verildi mi?
ŞİMŞEK: Evet. 965 polis memuru yaralandı. Bazıları hâlâ hastanede.
BADAWI: Türkiye İnsan Hakları Vakfı 5000 kişinin yaralandığını söyledi.
ŞİMŞEK: Bizim elimizdeki rakamlara göre 1.200 kişi hastanede tedavi gördü. Şu an sadece 55 vatandaş hâlâ tedavi görüyor. Diğer birçok vaka oldukça hafif yaralanmalar.
BADAWI: Bizim aldığımız duyumlar o şekilde değil. İnsan Hakları İzleme Örgütü, orada bulunan gazeteciler kafasından yaralanan insanlar olduğunu bildiriyor. Yaklaşık bir düzine gencin plastik mermiyle gözünü kaybettiği ifade ediliyor. Gaz kapsüllerinden yaralananlar olduğunu biliyoruz. Sizin partinize mensup insanlar bile örneğin, eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay “Aşırı güç kullanılmıştır, sert ve gereksiz emirler verilmiştir, bu da olayı aslında daha kötü hâle getirmiştir.” diyor.
ŞİMŞEK: Evet bu durum terörist, aşırılık yanlısı ve marjinal grupların süreci gasp etmesine neden oldu. Şiddetli saldırıların olduğu konusunda elimizde güçlü kanıtlar var.
BADAWI: Evet, bu söylediğinizi anlıyorum. Fakat benim size söylemek istediğim şey şu. Bir kamuoyu araştırma şirketi olan Konda, Gezi Parkı’nda yaklaşık 5000’den fazla protestocuyla görüşmüş. Şirkete göre birçok insan, sendika üyeleri, sıradan insanlar ve üniversite öğrencileri güvenlik güçlerinin müdahalesini gördükten sonra protestolara katılmaya karar verdiğini söylüyorlar. Dolayısıyla zaten kötü olan durumu kendiniz için daha kötü hâle getirmişsiniz.
ŞİMŞEK: Bu kısmen doğru olabilir. Ama benim söylediğim, başlangıçtaki müdahale belki aslında bizim yapmaya çalıştığımız şeyden farklı oldu. Fakat sonraki günlerde bu protestolar aşırılık yanlıları tarafından gasp edildi ve kullanıldı. Büyük şiddet yaşandı. Dolayısıyla polisin vatandaşları ve özel mülkü korumak ve sokaklarda huzuru temin etmek için başka çaresi kalmadı. Bu, ABD’de, İngiltere’de veya herhangi diğer bir medeni ülkede de böyle olurdu.
BADAWI: Kesinlikle. Fakat benim burada vurgulamak istediğim şu: Avrupa Parlamentosu, Türk polisinin orantısız ve aşırı güç kullanımına dair kaygıları ifade eden, bağlayıcı olmayan bir kararı kabul etti. BM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Navi Pillay, yetkililerin protestolara başlangıçta aşırı sert bir şekilde müdahale edildiğini kabulünün önemli olduğunu söyledi. Bu orantısızlık kısmı, sorunun büyük bir bölümünü oluşturuyor. Öte yandan keyfi gözaltılar var.
ŞİMŞEK: Şu an kaç kişi gözaltında biliyor musunuz?
BADAWI: Yaklaşık olarak 90 kişi?
ŞİMŞEK: Sadece 8 kişi.
BADAWI: Ama çok daha fazla kişiyi gözaltına aldınız veya tutukladınız.
ŞİMŞEK: Elbette. Siz 2011yılında Londra’da meydana gelen Vandallık olaylarıyla ilgili kaç kişiyi gözaltına aldınız? Şu an sadece 8 kişi gözaltında. Şunu görmeniz gerekiyor. Uluslararası medya olayları saptırdı. Olayları büyük ölçüde abarttı. Bunu da kabul etmelisiniz. Biz kanunlar çerçevesinde hareket eden barışçıl protestocuları ayrı tutuyoruz. Onların talepleri duyuldu. Başbakan onlarla görüştü, Cumhurbaşkanı görüştü, Başbakan Yardımcısı, Başbakan Vekili iken görüştü. Onları duyduk ve cevap verdik. Fakat şiddet yanlısı, aşırılık yanlısı, terörist, marjinal gruplara hiçbir ülkede müsamaha gösterilmez.
BADAWI: Hâlâ tedavi görmekte olan insanlar Başbakan Erdoğan’ın bahsettiği anarşistler, teröristler ve isyancılar mı?
ŞİMŞEK: Bazıları öyle.
BADAWI: Ve bazıları değil.
ŞİMŞEK: Hangi ülkede olursanız olun bu ölçekte bir karışıklık olduğunda yoldan geçen insanlar bile bundan etkilenebilir.
BADAWI: Hükûmet bundan üzüntü duyuyor mu?
ŞİMŞEK: Elbette duyuyor. Barışçıl vatandaşların şiddet yanlısı protestocularla polis arasında kalmış olmasından elbette üzüntü duyuyoruz.
BADAWI: Peki, emniyet güçlerinin aşırı güç kullanımından? Soruşturma açıldı mı?
ŞİMŞEK: Elbette. Soruşturma da çoktan açıldı.
BADAWI: Hiç görevden alınan oldu mu?
ŞİMŞEK: Dediğim gibi açığa alınanlar oldu.
BADAWI: Sadece açığa alınanlar…
ŞİMŞEK: Görevden almak için gerekli sürecin, soruşturmanın sonuçlanması gerekiyor.
BADAWI: Yani sonunda emniyet müdürleri bile görevden alınabilir, buradan bunu mu anlıyoruz?
ŞİMŞEK: Kanuna aykırı hareket ettilerse elbette görevden alınır ve cezalandırılır.
BADAWI: Protestocular hükûmete karşı olan kızgınlıklarının büyük bir kısmını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan üzerinde kişiselleştirdi. Bir örnek vereyim, Carnegie Uluslararası Barış Vakfından Sinan Ülgen, 2011 seçim zaferinizden sonra “Erdoğan gittikçe otoriterleşti. Kendisine halkın verdiği yetki, hükûmetinin muhalif görüşleri dikkate almaksızın kanun yapması için yeterliymiş gibi davranıyor.” dedi. Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsünden Soner Çağaptay “AKP bu güç tabanını oluşturduktan sonra muhalif görüşleri daha az dinler oldu.” dedi. Bu tür yorumları çok duyuyoruz.
ŞİMŞEK: Bu doğru değil. Başbakan Erdoğan reformcu bir lider. Bu ülkede yaşanan siyasi, ekonomik ve toplumsal değişikliklerin çoğu kendisinin temel hak ve özgürlükler, daha fazla açıklık ve daha fazla şeffaflık gibi konulara verdiği önem sayesinde hayat buldu. Kaç otoriter lider kendisine üç dönemlik bir sınır koyar?
BADAWI: Evet AK Partiden tekrar başbakan olamayacak. Fakat cumhurbaşkanlığına aday olmaya çalışmıyor mu?
ŞİMŞEK: Aday olup olmayacağını kendisi bilir. Siz şu an farazi konuşuyorsunuz. Henüz aday olduğunu açıklamadı.
BADAWI: Fakat AK Partinin ülkeyi başkanlık sistemine yaklaştıracak bir Anayasa değişikliği yapmaya çalıştığı konuşuluyor. Burada, Meclise başvurmadan karar verebilecek bir başkanlık yetkisinden söz ediliyor.
ŞİMŞEK: Öncelikle söylediğiniz şey kısmen doğru. Anayasa’yı değiştirmek istiyoruz çünkü bu, darbe sonrası hazırlanan bir Anayasa. Biz temel hak ve özgürlükleri geliştirmek ve demokrasi standartlarını iyileştirmek istiyoruz. Herkesin “bu benim anayasam” diyebileceği bir anayasa hazırlamak istiyoruz.
BADAWI: Fakat AK Parti cumhurbaşkanının doğrudan seçilmesini istiyor.
ŞİMŞEK: Bu ısrar ettiğimiz bir şey değil. Biz insanların yürütme erkinin farklı biçimlerini tartışmasını istiyoruz. İnsanlar başkanlık sistemini seçse de Meclis varlığını sürdürecek.
BADAWI: Bahsettiğim gibi otoriterliğin arttığını söyleyen insanlar önerilen anayasa değişikliğine dikkati çekiyor. İnsanların söylediklerine bir örnek daha vereyim. Bazıları AK Partinin hayat tarzları üzerinde söz sahibi olmaya çalıştığını ve bundan hoşlanmadıklarını söylüyorlar. Yapılan bir ankete katılanların yüzde 54’ünün Başbakan’dan kadınların üç çocuk sahibi olması gerektiği, sezaryenle doğum yapmamaları, insanların içki içmemeleri gerektiği yönünde beyanlar duymaktan hoşlanmadıklarını söylüyorlar. Yakın bir zamanda kendisi, haftada iki yahut üç kadeh içen kişileri alkolik olarak niteledi.
ŞİMŞEK: Başbakan insanlara içip içmemeleri gerektiğini söylemedi. Biz insanların seçimlerine saygı duyuyoruz. Bizim iktidarımız döneminde içki içenlerin sayısı arttı. Bizim yaptığımız birçok medeni demokratik ülke gibi alkol satışına yönelik saat kısıtlamaları getirmek.
BADAWI: Ben akşam 10.00 ile sabah 06.00 saatleri arasında alkol satılmamasıyla ilgili bir şey söylemedim. Benim kastettiğim bu değil. İnsanların hep beraber dikkati çektiği noktalar var; örneğin Başkent Üniversitesinden Banu Eligür “AKP üçüncü döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin laik demokratik değerlerlerinin yerine İslam’ın muhafazakâr bir yorumunu getirmeye çalışıyor.” diyor. Bu insanlar bunları uydurmuyor, böyle hissediyorlar.
ŞİMŞEK: Ben size bunun tam tersini söyleyecek 20 profesör ve pek çok düşünce kuruluşu gösterebilirim. Biz hiç kimseye bir hayat tarzı dayatması yapmıyoruz. Son on yıl içinde bu insanlar daha özgür ve müreffeh hâle geldi. Bu ülke de daha demokratik ve daha açık bir toplum hâline geldi. İnsanlar üzerinde çok fazla kısıtlama vardı. Bu insanlar kısıtlamaların ve statükonun devam etmesini istiyor. Bu insanlar, bireysel seçimlere eşit ölçüde saygı duyulan daha demokratik bir sisteme aslında hiçbir zaman saygı duymadılar.
BADAWI: Siz 2007’den bu yana bu görevdesiniz. Ülkeniz ciddi ekonomik atılımlara imza attı. GSYİH arttı. Goldman Sachs’ın eski Başkanlarından Jim O’Neill gibi kişilerin söylediği şekilde “Yatırımcılar kırılgandır. İyi getiriler isterler fakat istikrar da beklerler.” Siz eleştirileri dikkate almayarak Türkiye’nin yatırımcılar gözündeki arzulanabilirliğini tehlikeye attığınızı düşünüyor musunuz? Az önce size sunduğum eleştirileri “Hayır bu doğru değil, kesinlikle öyle değil.” şeklinde cevapladınız ama bu protestocular arasında yaşamın her kesitinden insanlar var; sendika üyeleri, eş cinseller, geçmişte AKP’ye oy vermiş kişiler bile var. “Biz hükûmetin bazı konulardaki gidişatını beğenmiyoruz.” diyorlar.
ŞİMŞEK: Biz onlara saygı duyuyoruz. Sanırım şu an ne söylediğimi siz duymuyorsunuz. Başından beri söylüyorum, politikalarımızdan bazılarına karşı çıkan insanlar var. Biz Meclise bir yasa sunduğumuzda orada muhalefet var ayrıca bütün STK’ler dinlenir. Çok geniş bir yelpazeden temsilciler, düşünce kuruluşları, STK’ler, siyasi partiler, sendikalar, Meclise gelerek fikirlerini ifade ederler.
BADAWI: Onları dinliyor musunuz? Örneğin Uluslararası Gazeteciler Federasyonu Başkanı Jim Boumelha “Türk hükûmeti gazetecileri hedef göstermekten ve korkutmaktan vazgeçmeli ve protestoları korkusuzca ve sansürsüz bir şekilde haber yapmalarına izin vermelidir.” dediğinde onu dinliyor musunuz?
ŞİMŞEK: Sansür mü? BBC sansürlenmiş miydi? Olayları kesintisiz bir şekilde canlı olarak yayımladınız.
BADAWI: Gözaltına alınan, elindeki fotoğraflar silinen gazeteciler olduğunu biliyoruz.
ŞİMŞEK: Bu olaylar sırasında hiçbir gazeteci gözaltına alınmadı. Tek bir gazeteci bile yok.
BADAWI: Bu olaylarla ilgili değil ama Sınır Tanımayan Gazetecilerin bildirdiğine göre 72 medya mensubu hapiste. Bu diğer ülkelerdekinin çok üzerinde bir rakam.
ŞİMŞEK: Bazıları banka soymaktan yakalandı. Bazıları insan öldürmekten yakalandı. Gazeteciler hiçbir suç işleyemez mi? Adalet Bakanlığının internet sitesinden görebilirsiniz, bu yetmişe yakın gazeteci şu veya bu şekilde şiddet olaylarına ve terör faaliyetlerine karışmış kişiler. Bazıları zaten yargılandı. Gözaltında değiller.
BADAWI: Türkiye’nin Britanya yönetiminden bir cevap talep ettiğini biliyoruz, istihbarat kuruluşu GCHQ’nun 2009’da Londra’da G20 toplantısına katılan, siz de dâhil bazı kişileri dinlediği iddiaları hakkında. Bu konuda ne diyorsunuz?
ŞİMŞEK: Biz de iddiaları, haberleri gördük, çok şaşırdık. Şayet doğru olduğu kanıtlanırsa bu büyük bir skandal. Çünkü Türkiye ile Birleşik Krallık uzun süredir müttefik. Bu iddiaları duyduğumuzda çok şaşırdık. Neden bunu yaptıklarını anlayamadım. İsteselerdi her konuda ben düşüncelerimi memnuniyetle paylaşırdım.
BADAWI: İddialar doğrulanırsa diplomatik bir etkisi olur mu?
ŞİMŞEK: Şayet iddialar doğrulanırsa bu, Britanya-Türkiye ilişkileri açısından pek de iyi olmaz. Çünkü bu ilişkiler karşılıklı güvene dayalıdır.
BADAWI: Protestolar konusunda son bir nokta daha. Sizce bitti mi?
ŞİMŞEK: Şiddetli protestolar son buldu. Barışçıl olanlarsa zaten memnuniyetle karşılanıyor, onlar demokrasinin asli bir parçası. Polis şiddet unsurunu dizginledi ve gerçek protestocular dışarıda.
BADAWI: Hükûmet onları dinleyecek mi?
ŞİMŞEK: Onları dinleyeceğiz. Hep dinledik. Başbakan onlarla iki kere görüştü. Cumhurbaşkanı görüştü. Park’ın akıbetinin hükûmet tarafından değil, halk tarafından belirlenmesi konusunda anlaştık.
BADAWI: Diğer konularda da halkı dinleyecek misiniz?
ŞİMŞEK: Elbette dinleyeceğiz. Çünkü biz insanların hayatını daha iyi hâle getirmek için buradayız. Halka rağmen burada değiliz.
haberin orjinli: http://www.bbc.co.uk/programmes/p01bv3gx
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment