WSJ – “Aranıyor: Suriye için bir Türk-Amerikan Planı”
Erdoğan-Obama görüşmesi Esad sonrasını şekillendirmek için önemli bir şans yaratabilir
Son günlerde, Başkan Barack Obama ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan arasında perşembe günü Vaşington’da gerçekleşen görüşmede Suriye konusundaki konuşmaları şekillendirecek acil sorunlar ortaya çıktı. Cumartesi günü Türkiye’nin sınır kasabası Reyhanlı’da gerçekleşen patlamalar en az elli kişinin ölümüne yol açtı. Başbakan Erdoğan hükümeti saldırının sorumlusu olarak Şam’daki Beşar Esad rejimini hedef gösterdi.
Esad’ın gitmesi iki lider için de en çok arzulanan sonuç olduğundan, Suriye sorununun çözümü konusuna, özellikle de Erdoğan’ın istediği uçuşa yasaklı bölge uygulamasına yoğunlaşacakları tahmin ediliyor. Ancak, asıl sorun hala sürüncemede kalacak gibi görünüyor çünkü bunun çözümü uzak ve zor: Suriye’de büyük yıkım gerçekleştikten sonra nasıl bir rejim gelmesini arzuluyorlar? veya bunu gerçekleştirmek için nasıl bir yol takip edecekler?
Suriye’deki sivil savaş Amerikan ulusal çıkarlarını ciddi olarak tehdit ediyor. Kimyasal silahların ve kitle imha silahlarının teröristler tarafından elde edilmesi ihtimalinin yanı sıra, Tahran’ın Esad’ı desteklemesinin en önemli sebebi olan bölgesel güç olma arzusu bu güvenlik sorunlarının merkezinde yer alıyor. Amerika Birleşik Devletleri saldırgan ve aşırı gurupların başka güvenli bölge edinmelerini engellemeyi amaçlıyor.
Esad’ın yıkılması kısa vadeli faydalar getirecekse de onun yerine başka bir baskıcı yönetim getirilmesi veya istikrarsız bir aciz devlet kurulması gibi daha büyük sorunlar bölgeyi tehdit etmeye devam ediyor. Suriye’nin etnik ve mezhepçi ayrımcılık sorunuyla karşı karşıya kalması, ülkenin Sünni ve Şii guruplar arasındaki rekabetin bir parçası olması sorununu da ortaya çıkarıyor. Esad’ın devrilmesi Suriye toplumundaki ayrılıkların sona ermesini, dış güçlerin bölgeye müdahale etmesini engellemeyi, irredantizm (çeşitli gurupların toprak talep etmesini) veya başka ayrılıkçı hareketleri yok etmeyi sağlayamayacak.
Suriye’yi bir arada tutabilmek için, ülkeyi iyi bir şekilde yönetecek merkezi bir hükümet kurulmasını sağlayacak bir siyasi transformasyon gerekiyor. Bunu yaparken de bu yönetimin azınlıkları ürkütüp uzaklaştırmayacak bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor. Aksi takdirde, Şii Nusayriler’in de arasında bulunduğu bu azınlıklar Sünni çoğunluğa karşı hareket edebilir. Bu sorunun çözülmesinin ne kadar zor olduğu düşünülürse acilen analiz ve plan yapmaya başlanması çok önemli.
Vaşington bu süreçte liderlik rolünü üstlenmeli. ABD bunun için gerekli kaynaklara ve koalisyon kurabilecek güce sahip, ancak muhalif guruplardan bir kısmını etkileme yetisine ve Esad sonrası yönetimi şekillendirmesini sağlayacak kesimler hakkında yeterli bilgiye sahip değil. Dolayısıyla, demokratik Türkiye’nin yardımını almak bu süreçte çok önemli bir faktör.
Erdoğan, daha önce, Esad’la sıkı ilişkiler kurmayı Türk Dış Politikası’nın önemli bir prensibi olarak benimsemişti. Fakat, iki yıl önce Esad karşıtı ayaklanmanın başlamasından beri bu yaklaşımından vazgeçti ve muhalifleri desteklemeye karar verdi. Suriye’de istikrarın tekrar tesis edildiğini ve Türkiye’ye gelen 400,000 Suriye’li sığınmacının ülkelerine geri döndüğünü görmek için sabırsızlanıyor. Bunun gerçekleşmesi ülkenin ekonomik ve siyasi sorunlarını azaltması açısından önemli bir adım olacak. Böylece, Türkiye’ye başkanlık sistemini getirecek bir anayasa değişikliğini gecırilmesinin önünde önemli bir engel kalmayacak.
Ancak, daha istikrarlı ve demokratik bir Suriye’nin oluşturulması Türkiye ve ABD için ne kadar önemli ise de, bunu gerçekleştirme konusuna yaklaşımları çok farklı olabilir. Türkiye’nin, Müslüman Kardeşler’le (İhvan-ı Müslimin) bağlantılı isyancılara siyasi ve askeri destek vererek, Suriye’de dini temelli ayrılıkçı bir yaklaşım benimsemesi Vaşington’un en önemli endişelerinden birisi.
Türkiye’nin Orta Doğu’de Mısır, Tunus ve Gazze’deki Sünni İslamcı yönetimlerle yakın ilişkiler kurma amacında olduğu biliniyor. Bu durum ve Suriye’nin içinde bulunduğu diğer sorunlar, Türkiye’nin Esad sonrası Sünni çoğunluğun kuracağı bir hükümeti destekleyeceğini işaret ediyor gibi. Böyle bir senaryo, Esad yanlılarının da içinde bulunduğu azınlık guruplarının ihtiyaçlarının göz ardı edileceği endişesini de beraberinde getiriyor.
Erdoğan’ın Sünni bir yönetim tercih etmesinin sebebi Suriye’li Kürtler’in geleceğiyle alakalı endişesi olabilir. Başbakan, son aylarda Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile Türkiye arasında otuz yıldır devam eden çatışmayı bitirmek için etkileyici adımlar attı. PKK’nın Suriye Kürtleri üzerinde önemli bir etkisi olduğu biliniyor. Türkiye’nin Kürt sorununu halledip halledemeyeceği belirsiz, ancak bu süreçte zamanlama oldukça mühim. Ankara kendi Kürtler’ini tamamen kontrol altına alamazsa, Erdoğan Esad sonrası Suriye rejimine temkinli yaklaşacaktır. Nitekim, Suriye’li Kürtler’in otonomi yanlısı olması Ankara için sorunlar doğurabilir.
ABD açısından ise azınlıkların siyasi katılımının sağlanması Esad sonrası dönemde istikrar sağlanması için önemli bir faktör. Suriye’de Kürtler, Nusayriler, Dürziler ve Hıristiyanlar en önemli azınlık guruplarını oluşturuyor. Suriye’nin %75’ni oluşturan ve Esad’ın Nusayri merkezli rejimince yıllardır bastırılan Sünni çoğunluk yeni Suriye yönetiminde önemli rol oynayacağı kaçınılmaz bir gerçek.
Müslüman Kardeşler veya başka bir Sünni rejim azınlık haklarını gözardı ederek otoriter bir çoğunluk yönetimi uygulama kararı alırsa iç savaş ve başka ülkelere mülteci akını devam edebilir. Daha da kötüsü, eğer bu yönetim El-Kaide’ye bağlı aşırı gurupların etkisine girerse, Esad sonrası Suriye global terörün beslendiği bir bölge haline gelebilir.
Dolayısıyla, ABD’nin Suriye’de olabildiğince istikrarlı ve çoğulcu bir hükümet kurulmasına yardımcı olması gerekli. Aynı zamanda, Türkiye’nin de bu süreci destekleyen bir müttefik olmasını sağlamak ise bir o kadar önemli. İki lider Esad sonrası Suriye’deki sorunların çözümüne katkıda bulunabilecek üst düzey yetkililer atamalılar. Ancak, Obama Esad’ı devirmek için çok istekli olmazsa Erdoğan da işbirliği yapmak istemeyebilir.
Haberin orijinali:
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment